Kobanî direniş destanı artık zafer aşamasına gelmiş bulunuyor. Fakat Kobanî üzerinde tehdit henüz son bulmuş değil. Kobanî hala DAIŞ teröristlerinin çemberinde ve en küçük bir fırsatta DAIŞ tekrardan Kobanî’ye saldıracaktır. Kobanî’nin hemen hemen tüm köyleri çetelerden temizlenmiş durumda, fakat bu Kobanî’yi savunmaya yetmeyecektir. DAIŞ’ın Suriye’deki merkezi Raqqa’ya çok yakın olan Kobanî, DAIŞ’ın buradaki yenilgisinden sonra […]
Kobanî direniş destanı artık zafer aşamasına gelmiş bulunuyor. Fakat Kobanî üzerinde tehdit henüz son bulmuş değil. Kobanî hala DAIŞ teröristlerinin çemberinde ve en küçük bir fırsatta DAIŞ tekrardan Kobanî’ye saldıracaktır. Kobanî’nin hemen hemen tüm köyleri çetelerden temizlenmiş durumda, fakat bu Kobanî’yi savunmaya yetmeyecektir. DAIŞ’ın Suriye’deki merkezi Raqqa’ya çok yakın olan Kobanî, DAIŞ’ın buradaki yenilgisinden sonra daha fazla saldırı hedefi haline gelecektir. Şimdilik Kobanî kısa bir süreliğine güvenceye alınmıştır. Fakat DAIŞ ve yandaşlarının tehdidi bertaraf edilmediği için risk devam etmektedir.
Rojava’da sadece Kobanî saldırı tehdidi altında değil, son günlerde Cizîre Kantonu’nda DAIŞ saldırılarını artırmış durumda. DAIŞ’ın özellikle Asuri Hıristiyan halkını hedef seçmesi, bu saldırı tehdidinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
DAIŞ neden Hıristiyanları hedef seçiyor?
Bunun birkaç temel noktası var. Birincisi DAIŞ’ın ideolojik kimliği radikal İslam olduğu için bölgede başka dinî kimliklere yaşam hakkı tanımıyor. Bunun için bir dini-etnik temizlik operasyonu yürütüyor. İkincisi ise, özellikle de Kürtlerle ittifak kurmuş Asurileri, kendisi açısından çok daha büyük bir tehdit olarak görüyor. Bölgede Kürtlerle ittifak kurmuş Hıristiyan Asuri, Süryani ve Ermeni halklar hem bölgedeki tarihi varlıklarını güvence altına almış olacaklar hem de demokratik bir sistemde siyasi olarak var olacak, kültürel varlıklarını özgürce koruyacaklardır. Zaten DAIŞ’ın en büyük korkusu bundan kaynaklanıyor.
Rojava’da (Batı Kürdistan’da) halklar yeni bir yaşam için ciddi bir mücadele içinde. Kendini demokratik ulus temelinde örgütleyen Kürtlerin öncülüğündeki Arap, Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni, Çeçen ve Türkmenler kendi öz kimlikleriyle hem siyasi sürece hem de her yönüyle inşa sürecine katılıyorlar. Burada özellikle öz kimlikleriyle diyorum çünkü Ortadoğu’da birçok halk iç içe yaşamalarına rağmen içinde yaşadıkları egemen ulusun kimliğiyle var olabiliyor. Burada Rojava’nın temel farkı da burada ortaya çıkıyor. Yaşamın her alanına öz kimlikleriyle katılım.
DAIŞ’ın ve Suriye rejiminin tekleştirici, baskılayarak hakları kendine boyun eğdiren, bu olmazsa çeşitli yöntemlerle katleden, bombalayan politikalarına karşı, Rojava kendi öz kimliğiyle yaşamak isteyen halklara geniş bir alan ve her türlü olanağı sunuyor. Bu alana da en fazla Hıristiyanlar katılım sağlıyor.
Birkaç gündür DAIŞ ve yandaşları Til Temir’ın çevresindeki Asuri köylerine saldırıyor. Bu saldırılara karşı YPG ve YPJ içinde yer alan Süryani Askeri Meclisi de aktif bir biçimde cevap verdi. DAIŞ burada çok sayıda Asuri sivili kaçırdı ve katletti. Bölge Kizwan (Abdulaziz) Dağı’yla Girê Xurma (Til Temir) arasında olan ve Habur suyu üzerinde bulunan bir yer. Bu bölge geçen yıl YPG tarafından DAIŞ çetelerinden temizlenmişti.
Burada bir noktayı belirtmek isterim ki, bölgede sadece Asuriler değil Kürtler ve Araplar da hedef alındı ve diğer halklarla ortak hareket eden Araplar katledildi.
Bu noktada YPG’nin neden bu bölgeyi iyi korumadığı sorusu ortaya çıkıyor?
Rojava üzerindeki askeri ambargo kısmi olarak aşılsa da, hala devam ediyor. DAIŞ bütün insanlık için ciddi bir tehdit oluşturmakta. Sadece Rojava, Suriye ve Irak için değil tüm Ortadoğu ve dünya için bir tehdit. İnsanların kafasını kesen, diri diri yakan, kadınları taşlayarak öldüren, her türden insani davranışı cezalandıran bu örgüte karşı en etkin bir biçimde YPG ve YPJ savaşçıları savaşıyor. Fakat YPG halen kısıtlı imkânlarla en ileri teknoloji silahlarla donanmış DAIŞ’a karşı önemli başarılar elde etse de, bu başarılar tanka karşı taşla savaş kazanmakla oluyor.
YPG’nin ciddi bir irade sergilediği çok açık. Özellikle diğer halklardan Araplardan, Süryanilerden saflarına çok sayıda savaşçı alarak tüm halkları temsil eden bir savunma ordusu noktasına geldiği de artık görülüyor. YPG’nin tüm halkları koruması için askeri açıdan desteklenmesi gerekiyor fakat şimdiye kadar böyle bir destek olmuş değil.
Toparlayacak olursam, Rojava’daki tüm halkların güvencesi YPG ve YPJ’dir. Özellikle Hıristiyanlar halklar için bu daha fazla geçerlidir. Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, Asurilerin, Ermenilerin, Türkmenlerin, Çeçenlerin; inançların ve dinlerin kendi öz kimliğiyle yaşayacakları demokratik ulusun nüveleri Rojava’da oluşuyor. Etnisiteye dayanmayan bu Demokratik Ulusun güvencesi ise YPG ve YPJ’dir. Eğer bu gün insanlık dışı DAIŞ çetesi Til Temir ve çevresinde Asuri halkından onlarca kişiyi kaçırıyorsa, katlediyorsa bu YPG’nin dünya tarafından askeri olarak desteklenmemesinden kaynaklanmaktadır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.