Yok siz o işi de elinize gözünüze bulaştırırsınız. Bırakın o işe de devlet bir el atsın. Düzen istikrar gelsin kalkınsın sonra istihdam çalsın kapıları. Ülkemiz bir muz cumhuriyeti değildir denildiğinde artık ülkemizde mizah yapmanın nasıl olanaksızlaştırıldığını konuşmak istiyorum, yalnız nasıl başlayacağımı bir türlü kestiremiyorum. Kendimi gülmekten alamıyorum. Paralar neyin içerisinden çıksa daha güldürüklü olurdu? Mizahçılarımızın […]
Yok siz o işi de elinize gözünüze bulaştırırsınız. Bırakın o işe de devlet bir el atsın. Düzen istikrar gelsin kalkınsın sonra istihdam çalsın kapıları.
Ülkemiz bir muz cumhuriyeti değildir denildiğinde artık ülkemizde mizah yapmanın nasıl olanaksızlaştırıldığını konuşmak istiyorum, yalnız nasıl başlayacağımı bir türlü kestiremiyorum. Kendimi gülmekten alamıyorum.
Paralar neyin içerisinden çıksa daha güldürüklü olurdu? Mizahçılarımızın daha önce böyle güldürürken öldüren bir espriyi bulamadıklarına şaşırmamak gerek. Lakin böylesi bir şaka yüzyılda bir uğrar seçkin kafalara.
Artık sokaklara dökülebilir karikatüristlerle dalga geçebiliriz. Her türlü çelişki çözüldü adeta tarihin sonunu yaşıyoruz, baksanıza.
“Keşke bu kadar çelişki olmasa da biz de bu kadar güldürüklülük yapmasak.” Ama olan oldu, ne yapalım. Ciddi şeylerin elinden tacını almak onu görecelileştirip gülünçleştirmek değil yalnız mizah, bunun (yeni yeni hatırlanan) bir örneği de gülünç şeyleri alabildiğine ciddi bir bürokratik dille aktarmak.
Ülkemizde bu bürokratik dille mizahın iptal edilişine tanık olmak. Mizahçılardan istihdamın alınıp bunun kabinede dağıtılmış olması gerçekten de gelecek nesillerin bizim yaşayışlarımıza baktıklarında imrenmelerini erteleyemeyecekleri en temel nokta.
Belediyemiz, affedersiniz, ülkemiz daha önce karikatür dergilerine yaptıkları baskınlarda edindiği izlenimlere göre bu işi artık bizzat kendi elleriyle yapmakta karar kılmıştır.
Bunun için birkaç kişi bir miktar para ve ayakkabı kutuları ısmarlandı. Baştan aşağı bir komiklikler silsilesi müsamereler drama dersleri vs aldı bu kişiler. Bu komik oyunu ciddi bir şekilde oynamak için. Doğal olarak başta biraz sorun yaşadık; gülmeme engel olamadığım yerde üzünçlü anılarımı hatırladım, işe yaradı.
Yeteri kadar kutsal ve geleneksel olamamanın önündeki tek engel olan mizahı da böylelikle ortadan kaldırmış olduk.
***
Sonra ilk işim işbu durumu kanıtlayan beyaz renkli bir kağıda yazılmış bir yazı ve çiziktirilmiş bir imza. Amacım arkadaşımın sütten çıkmış ak kaşık olduğuna aziz milletimize göstermekti. Bu masum belge sosyal medyada tatlı su birikintilerinde yaşayan bir hücreliler gibi bölünerek çoğalan mizah dergilerimizin karikatürlerinden daha çok paylaşıldı. Böylesi bir başarı, şaşırılası.
Anlatılacak o kadar komik şey oldu ki ciddi bir biçimde söylenmiş bu şeyler bazen dikkatimi dağıtıp makaraları koyverirken aradan kaçmış olabilirler. O yüzden şöyle bir araştırayım internet denen nimette.
Aslında her şey Gezi’de mizahın alıp başını yürümesiyle başlamıştı. Sokak iletişimin hatırlanmaya çalışılan zemini olunca evlere sığmayan coşku kendisine kanallar açmış türlü örüntülerle insanları buluşturmuştu. Bir karnaval ortamına dönüşmüştü sokaklar; geçitler düzenleniyordu. Duvarlara karikatürler çiziliyor halkımızın bir yarısı şiir öteki yarısı özlü sözler yazmayı tercih ediyordu. Yalnızca bir süreliğine ne olup bittiğini bu mikrotarih örüntüleri ile kestirebilmek mümkündü. İşte tam da bu noktada, belki, birileri paralel evrendeki koltuklarının yanındaki kırmızı düğmeye basarak toplumsal olaylara müdahale araçları hissesini yükseltmişti, borsada.
“Mizahın da en iyisini biz biliriz.” Devlet eliyle mizah yapıldığına tanık oluyoruz. Bir 10 yıl uyusak da kalktığımızda bu yılları anlatan bir yakın tarih kitabı tutuştursalar elimize okuyup da anlamaya çalışsak. Gülmekten karnımıza giren ağrılardan okuduğumuzdan da bir şey anlayamıyoruz doğrusu.
Çünkü biz aynı belediye otobüsüne binmiş tuhaf bir istasyona giden yolcularız. Şoför sürekli arkalara doğru ilerlememizi orada çok boş yer olduğunu söylüyor. İlerliyoruz, geriye doğru.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.