Bu boykot; ırkçılık ve gericilik karşısında laik, bilimsel, parasız ve anadilinde eğitim hakkı mücadelesinde güçlü ve yaygın HALK BOYKOTLARINA giden yolda bir UYARI olarak kabul edilmelidir
AKP’nin 12 yıllık iktidarı döneminde uygulamaya koyduğu programın en önemli başlıklarından biri kuşkusuz gericiliktir. Özellikle 4+4+4 ile yaygınlık kazanan bu gerici program toplumu “yeni Türkiye” diye ilan edilen yere götüren bir toplumsal yıkım projesidir. Bu nedenle eğitim meselesi; sadece çocuğu okula giden velilerle, eğitim ve bilim emekçilerini ilgilendiren mesele olmaktan çıkmış bir “memleket meselesi” olarak değerlendirilmelidir.
Kuruluşundan bu yana PARASIZ, LAİK, BİLİMSEL, DEMOKRATİK ve ANADİLİNDE EĞİTİM hakkı için mücadele eden Eğitim Sen Alevi örgütlerinin çağrısına uyarak bu mücadeleyi geliştirici bir karara imza atmıştır. Eğitim Sen’in Alevi örgütleriyle birlikte örgütleyicisi olduğu ve ilerici, devrimci sol ve sosyalist çevrelerin katılımı ile yapılan 8 Şubat Kadıköy Mitingi ve 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan uyarı boykotu, eğitim hakkı mücadelesinin tüm toplumsal kesimlerle birlikte yürütülmesi iradesinin ortaya çıkarılmasına katkı sunacak ilk adım olarak değerlendirilmelidir.
Ancak bu olumlu adımın gerçek bir hak mücadelesine dönüşebilmesi açısından miting ve boykotun örgütlenmesinde önemli eksiklikler ve zaaflar görüldüğünü de belirtmemiz gerekiyor. Başta KESK olmak üzere laik yaşamdan yana olan tüm kesimleri kapsayacak bir biçimde planlanması gereken güçlü bir halk boykotu olanakları kimi siyasal yapılar ve bazı Alevi örgütleri tarafından yeterince doğru değerlendirilememiştir. Miting kararının alındığı daha ilk günlerde tartışmalara neden olan Maltepe fikri çeşitli kırılmalara yol açmış kitle motivasyonunu düşürmüştür. Özellikle bazı Alevi örgütleri ve siyasal çevrelerin İstanbul mitingini Maltepe’de yapmayı planlayarak emek ve meslek örgütlerine, demokrasi güçlerine çağrı yapması, haklı olarak büyük bir tepkiyle karşılanmıştır.
Zira bu mitingi Maltepe’de yapmak; 1 Mayısları ve mitingleri şehrin dışına taşıyarak şehrin meydanlarını halka yasaklamak isteyen AKP’nin dayatmalarına boyun eğmek anlamına gelmektedir. Maltepe’de miting yapma önerisi karşısında ortaya çıkan tepki Mitingin Kadıköy’de yapılması kararının alınmasını doğurmuştur. Bu adım doğru bir adımdır.
Bu süreçte kimi örgütlerin, zorunlu din derslerinin kaldırılması talebini sadece Alevi toplumunun bir meselesi olarak görmek gibi bir yanılsama içinde oldukları da görülmüştür.
Oysa zorunlu din derslerinin kaldırılması için mücadele, gericiliğe karşı EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ mücadelesi yürüten tüm toplumsal kesimlerin ortak meselesidir ve böyle algılanmalıdır. Ancak, dar görüşlü eğilimler güçlü ve büyük bir halk boykotunu tüm demokrasi ve emek güçleriyle birlikte örgütlemenin önüne bir engel olarak çıkmıştır.
Hemen hemen tüm toplumsal sorunlarda ortak hareket etme iradesi gösteren başta konfederasyonumuz KESK olmak üzere DİSK, TMMOB ve TTB’nin bu programa dahil edilmemesi/edilememesi bu meseleyi “eğitimcilerin işi” olarak görme alışkanlığının ne kadar yaygın olduğunu da göstermektedir.
AKP’nin eğitim yoluyla tüm toplumu ırkçı, gerici bir kıskaca almak istediği bu süreçte, parasız, bilimsel laik, anadilinde eğitim isteyen sol ve sosyalist çevrelerle, emek ve meslek örgütleri, eğitim hakkı mücadelesinde katılımcı-örgütleyici birer özne olmak durumundadırlar. Kaldı ki eğitim emekçileri dışındaki tüm kesimlerin aynı zamanda veli oldukları da unutulmamalıdır.
Çerçevesini çizdiğimiz böyle bir mücadele programının yaşama geçirilmesini öncelikle Eğitim Sen’in önemsemesi gerekmektedir. Laik, bilimsel, demokratik ve anadilinde eğitim için mücadeleyi programına alan Eğitim Sen, bunun örgütlenmesini ve mücadelesini sadece bu sorundan en fazla etkilenen toplumsal kesimlere bırakmamalıdır. Açıkça söylemek gerekir ki; laik ve bilimsel eğitim mücadelesi Alevilerin, anadilinde eğitim hakkı mücadelesi de Kürtlerin ya da başkaca etnik toplulukların meselesi değildir. Bu sorunlar başta Eğitim Sen üyeleri olmak üzere konfederasyonumuz KESK’ e bağlı tüm sendikalarla birlikte tüm emekçiklerin de sorunu olarak görülmelidir. Temel insan haklarından ve demokrasiden yana olanların böyle bir sorumluluğu vardır.
Devrimci Kamu Çalışanları olarak; 13 Şubat Boykotu’nu toplumun emek ve demokrasiden yana olan tüm kesimlerinin meselesi olarak ele almaktayız. 13 Şubat Boykotu’na giderken başta KESK olmak üzere DİSK, TTB ve TMMOB’nin merkezinde olacağı ve tüm demokrasi güçlerinin de katılacağı bir program yapılamadı.
DKÇ olarak 13 Şubat’ta Eğitim Sen’in almış olduğu GREV kararının KESK bütünselliğinde olmasını, KESK’in 13 Şubat’ta grev kararı ile ilgili olarak tüm bağlı sendikaları ve üyelerini mücadeleye çağırmasını önerdik. Ancak bu öneri, Eğitim Sen’in GREV kararını alırken meseleyi eğitimcilerin meselesi olarak algılaması ve eğitimcilere daraltması, KESK MYK üyelerinin de büyük çoğunluğunun tonlama farkıyla da olsa aynı yaklaşıma sahip olması nedeniyle ne yazık ki kabul görmedi.
Tüm olumsuzluklara ve eksikliklere rağmen 13 Şubat Boykotu’nun toplumsallaştırılması için henüz zaman vardır. Bu boykot; ırkçılık ve gericilik karşısında laik, bilimsel, parasız ve anadilinde eğitim hakkı mücadelesinde güçlü ve yaygın HALK BOYKOTLARINA giden yolda bir UYARI olarak kabul edilmelidir. Bu boykotun toplumsallaştırılması için KESK hızla hareket ederek DİSK, TMMOB, TTB ile birlikte inisiyatif almalı ve ardından, diğer emek ve meslek örgütlerine, sol ve sosyalist çevrelere, demokrasi güçlerine çağrı yapmalı. Bu boykotu uyarıcı bir halk boykotuna çevirmenin yollarını bulmalıdır. Kuşkusuz her örgüt bu boykota kendi gerçekliği ve izleyeceği yolla katılacaktır. Ama “eğitimcilerin ve Alevilerin” boykotu diye düşünerek dışarıdan izlemeyeceklerdir.
Bizler Devrimci Kamu Çalışanları olarak 13 Şubat Boykotu’nu bu anlayışla örgütleyeceğiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.