Vergi cennetlerine kaçırılan finansal servetin yaklaşık 7.6 trilyon dolar olduğunu biliyoruz. Kaçırılan vergi miktarı da yaklaşık 200 milyar dolarcık!
“Vakıflar Batı Avrupada yaklaşık 100 yıl öncelere dayanmakta.”
Kaynağı da Global Trust & Co. Adı havalı, ama ismi var, cismi yok türde yerli bir internet hadisesi. Şirket demeye bile dilim varmıyor. İletişim bilgilerinde ne isim, ne adres. Tek bilgi İstanbul Anadolu yakasında bir telefon numarası.
Siteden ne ile iştigal ettiklerini okuyalım:
“İşletmeler ticari faaliyetlerde satış hasılatını maksimize etmek, maliyetleri de minimize etmek isterler. Vergi de hiç şüphesiz işletmenin kârını azaltan bir maliyettir ve ayrıca bir nakit giderdir, işletmelerin bu maliyeti en aza indirmek istemeleri doğaldır. Vergi Planlaması, işletme üzerinde oluşacak vergi yükünü en aza indirmek için mükelleflerin, çeşitli uluslararası avantajları en akılcı biçimde kullanarak vergi yüklerini azaltma çabaları olarak tanımlanabilir. Planlı vergi yönetimi yapan işletmeler mal ve hizmet satışlarında daha esnek politikalar izleyebilir, fırsatları daha iyi değerlendirebilir, krizlere daha iyi direnebilir ve rakiplerine karşı daha avantajlı pozisyon alabilirler.” (http://bit.ly/1IA5zbV)
Şimdi de yukarıdaki “masum” metni tercüme edelim:
— Şirketlerin varlık nedeni kârlarını en üst seviye yükseltmektir.
— Vergi kârı azaltır.
— Dolayısıyla, verginin en az seviyeye indirilmesi doğaldır, yani şirketlerin hakkıdır.
— Vergi cennetlerini kullanarak vergi yükü azaltılabilir.
— Bu “çaba” (Vergi Kaçakçılığı) bir ön hazırlık (“Vergi Planlaması”) gerektirir.
— Bu şekilde şirketin esnek davranması, rekabet gücünü arttırması mümkün olur.
Vakıf meselesi de bu işin dekorasyonu. Global Trust & Co. sadece “vergi planlaması” bağlamında, gerekirse Batı’nın epeydir kullandığı vakıf benzeri trust’ların da bir alternatif olarak kullanılabileceğini hatırlatmak istemiş. Kötü niyet aramayalım!
***
Vergi cennetlerinin, kazançları, serveti gizlemek, dolayısıyla vergi kaçırmak için kullanıldığı öteden beri bilinen bir olgu. Bilinmeyen ise, bu yoldan kaçırılan servetin miktarı. Fakat, bu konuda artık yaklaşık da olsa bir fikrimiz var. Thomas Piketty’nin öğrencisi Gabriel Zucman bir dizi çalışma ile merakımızı gidermiş vaziyette. Gabriel Zucman’ın, Piketty’nin yönettiği doktora tezi 2013’te Fransa’da kitap olarak yayımlanmış (La Richesse cachée des nations. Enquête sur les paradis fiscaux) ve de aynı yıl basılan hocasının Kapital’ini geride bırakmıştı. Zucman, 2013’te yine bu alanda, yani kayıt dışı küresel servetin boyutu üzerine ilk akademik makaleyi basarak dar bir çevrede ünlendi. New York Times’da, Bloomberg’de makalenin bazı bulguları haberleştirildi. Türkiye’de ise benim tespit edebildiğim tek kısa haber Taraf’ta yer aldı, o da Bloomberg’den aktarılan bir iki paragraflık bir özet idi.
Zucman’ın çalışmaları sayesinde artık vergi cennetlerine kaçırılan finansal servetin yaklaşık 7.6 trilyon dolar olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, bu yoldan kaçırılan vergi miktarını da yaklaşık olarak tahmin etmek mümkün: sadece 200 milyar dolarcık!
Tahmin edilebileceği gibi vergi cennetlerindeki servetin büyüklüğü, ana akım iktisatçıların akademik ilgisini bu denli celbetmeden önce hem iktisat dışı akademisyenler (Palan, Murphy ve Chavagneux) hem bazı STK’lar (The Tax Justice Network) hem de bizzat sermayenin kendi kurumları tarafından da araştırılan bir mesele idi. Zucman’ın makalesinde sözkonusu tahminlerin dökümü mevcut. Önceki tahminlerin çoğunun daha büyük olmasının nedeni finansal olmayan, örneğin gayrimenkul türü servet birikiminin de hesaplamalara katılmış olması.
Palan, Murphy ve Chavagneux, 2007 için ⇒ 12 trilyon dolar;
The Tax Justice Network, 2005 için ⇒ 11.5 trilyon dolar;
Cap Gemini ve Merrill Lynch, 2002 için ⇒ 8.5 trilyon dolar;
Boston Consulting Group, 2008 için ⇒ 6.7 trilyon dolar.
Herhalde, aramızda bu kamusal hırsızlığa bizim zenginlerimizin bulaşmadığını düşünen yoktur. Peki, aramızda hangi somut politika önerisi ile bu hırsızların yakasına nasıl yapışılacağının tartışıldığını duyan var mı?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.