Radikal Sol Koalisyon Syriza’nın iktidara gelmesi halinde Avruplalı kapitalistlerin de bir karşı kampanya başlatabileceği öngörülüyor
Radikal Sol Koalisyon Syriza’nın iktidara gelmesi halinde Avrupalı kapitalistlerin de bir karşı kampanya başlatabileceği öngörülüyor
25 Ocak 2015’te Yunanistan’da yapılacak olan erken genel seçimlerle birlikte, bir AB ülkesinde radikal sol bir hükümetin iktidara gelmesi gibi ciddi bir olasılık gündeme geldi.
Avrokomünistler, sosyal hareketler ve küreselleşme karşıtı aktivistlerin koalisyonundan oluşan bir parti olan Syzira oldukça başarılı görünüyor.
Syriza yöneticileri ve aktivistlerinin genel düşünceleri seçimlerde galip gelip, bir sonraki hükümeti kuracakları doğrultusunda. Mayıs 2014’te yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazanan parti, yerel seçimlerde de kayda değer kazanımlar elde etti. Aylardır ülke genelinde yapılan anketlerde önde gelen parti, 2014 Aralık ayı sonunda yapılan ankette yüzde 29 oranında oy aldı. Çoğunluk yanlısı seçim yasasına göre, barajı geçen parti sayısına bağlı olarak, mutlak çoğunluk için yüzde 35 ila 40 arası oy almak gerekiyor.
Tabii ki zafer hiçbir zaman garanti değildir. Syriza büyük olasılıkla seçimleri kazanacak fakat mutlak çoğunluğu sağlamada yetersiz kalacak. Bugünden seçim gününe kadar parti bir propaganda dalgasına ve felaket tellallığına maruz kalacak. Bu yazı yazılırken, parti iktidara gelebilmek için bir koalisyon kurmak zorunda kalacak gibi görünüyor.
Syriza’nın asıl problemi ortada muhtemel bir ortak olmaması: ‘Syzira’ya güvenmeyin’ sloganıyla 2012’de bir kampanya başlatan ortodoks komünist Yunan Komünist Partisi (KKE), herhangi bir işbirliğini reddediyor. Seçmenlerinin çoğunu Syzira’ya kaptıran ve bu nedenle rakibine şiddetle saldıran, sözde sosyal demokrat Panhelenik Sosyalist Hareket’i (PASOK) ise derin bir krizde. Parti, lideri Evangelos Venizelos ve selefisi ve eski başbakanYorgo Papandreou hizipleri arasında bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıya. Genel olarak, Yunanistan’da parti sistemi oldukça değişken ve kaç partinin ve hangilerinin bir sonraki parlamentoya kalacağı belirsiz.
Eğer Syriza mutlak çoğunluğu elde edemezse, AB elitleri, Syriza’ya karşı sözde ‘ulusal birlik’ hükümeti kurmak için -faşist Golden Dawn ve KKE dışındaki- tüm partilere baskı uygulayabilir. Yakın geçmişte buna benzer örnekler mevcut. Kasım 2011’de o dönemin AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, geleneksel ana-akım partiler PASOK ve muhafazakar Yeni Demokrasi’nin desteğiyle, bir merkez bankası öncülüğünde Yunanistan’da sert tasarruf önlemleri uygulayacak bir teknokrat hükümetin dayatılmasını planlamıştı. Bekletintileri aştıkları bir geçmişe sahip olan Syriza aktivistleri hala iyimserliklerini koruyor.
Syriza hükümet kurarsa…
Syriza hükümet kurmaya başarabilirse kendi ülkesinde ve Avrupa çapında çok sayıda zorlukla karşılaşacak. İçerde, büyük işletmelerin, sert tasarruf önlemi yanlısı partilerin ve Yunan medyasının azılı bir muhalefetiyle karşılaşacak. Yunan ekonomik elitleri Syriza’ya karşı AB’nin yasal çerçevesini kullanabilir. Mesela, banka sahipleri banka sektörünün yeniden yapılandırılmasına karşı Avrupa Adalet Divanı’nda dava açabilir.
Syriza için ise, hükümette olmak parti liderliği ve destekçileri arasındaki ilişkileri gerginleştirebilir ve parti içindeki dinamikleri değiştirebilir. Syriza iki rol arasında bir denge kurmak zorunda kalacak- birincisi, düzene güvenilir bir alternatifi temsil etmek, ikincisi ise hükümet için bir proje öne sürmek. Partinin sosyal hareketlerle bağlantılarına zarar vermemeye özen göstermesi ve saldırılara karşı koyacak taban desteğini sağlamak için toplum içinde varlığını genişletmesi gerekecek.
Yunanistan dışarıdan, AB elitlerinden gelecek baskılara karşı bilhassa hassas. 2012 Yunanistan seçimlerinde, Almanya maliye bakanı Wolfgang Schäuble Syriza için ‘demagog’demiş, Fransa cumhurbaşkanı François Hollande eğer parti kazanırsa Yunanları diğer ülkelerin ‘Yunanistan’ın Avro bölgesinde varlığını sona erdirmek’ isteyebilecekleri konusunda ‘uyarmıştı’. Bu seçimlerde ise olası bir Syriza hükümetinin bu tür tehditlerle engellenmesindense, birçok Syrizalı Avrupalı muhaliflerinin 2015’te daha sabırlı bir taktik izlemesini bekliyor. Syriza merkez komite üyesi Andreas Karitzis ‘Bize açıktan muhalefet yürütme iyiliğini yapmayacaklar. Bu sefer, düşmanca davranışları bizim lehimize olacaktır’ dedi.
Avrupalı elitler Syriza’nın iktidara gelmesine izin verip daha sonra ilk fırsatta azami bir baskıyla sol hükümet projesini devirmeyi ya da partiyi çürütmeyi deneyerek başarısız olmasını tercih edebilirler. İkinci plan sert tasarruf önlemlerinin devamını sağlar, ayrıca Avrupa çapında solcuların ve hareketlerin Syriza’yı ve Yunanistan’ı desteklemesini de önler.
Siyasal iktisat profesörü ve Syriza milletvekili John Milios bu planın daha olası olduğunu düşünüyor: ‘Bana kalırsa Syriza’la muhalefette solcu hükümette ise neoliberal olan İtalyan sol partilerle yaptıklarını yapmayı deneyecekler.. Bu nedenle parti içinde çok dikkatli olmamız gerekiyor. Marksist terimlerle, sınıf mücadelesi partinin içi de dahil olmak üzere her yerde. Partiyi desteklemeleri ve kendi tekliflerini sunmaları için işçileri harekete geçirmemiz gerekiyor.’
Karitzis’e göre, Avrupalı elitler son yıllarda yeni kurumlar ve sözleşmeler yoluyla kurulan kemer sıkma politikası izleyen rejime dayanacaklar.’Başta bizi kabul edip, bizimle müzakereye girişecekler. ‘İhlal edilemeyecek kurallar, uyulması gereken anlaşmalar var. Bakalım bunlarla nasıl başa çıkacaksınız’ diye düşünüyorlar. 2012’den beri hiçbir hükümetin değiştiremeyeceği bir durum yarattıklarına eminler.
Fakat Syriza kuşkusuz deneyecek. Syriza hükümetinin ilk olarak yapacağı şeylerden bir tanesi de bir uluslararası borç konferansyonu üzerinden Yunanistan ve Avrupa’daki kamu borçlarının azaltılmasını talep etmek olacaktır. Avrupa hükümetleri ve kurumları muhtemelen herhangi bir taviz vermeden müzakereler başlatacaklar. Karitzis, ‘Zaman aleyhimize işlediği için, sonunda taviz vereceğimizi düşünüyorlar, bu yüzden başlangıçta çok düşmanca davranmayacaklar’ diyor. Syriza’nın çevre politikaları sorumlusu Yorgo Chondros, müzakerelerin bir süre uzayacağını düşünüyor ve ‘yalnızca Yunan elitleriyle değil, Avrupalı elitlerle de savaşmamız gerecek. Bu işimizi çok daha zorlaştırıyor. Tüm Avrupa’daki hareketlerin desteğine ihtiyacımız olacak’ diyor. John Milios ise AB elitlerinden ve alacaklılardan ‘psikolojik savaş’ yürütmelerini bekliyor.
Yunanistan yüksek ihtimalle AB’nin bütçe açığı kurallarından bazılarını ihlal edecek. Ekonomi bilimi profesörü ve Syriza danışmanı Yanis Varoufakis, ‘Kuşkusuz, Yunan hükümetinin hesapları, bankaların hesap defterlerindeki sayıların hepsi düzmece’ diyor. Kamu finansmanının gerçek durumu muhtemelen Syriza hükümeti kurulduktan sonra ortaya çıkacak.
Syriza bankacıların şantajına hazırlıklı
Parti yetkilileri Yunanistan’ın ekonomik nedenlerden dolayı Avrobölgesi’nden çıkarılamayacağını tartışıyor. Yine de Avrupa elitleri diğer yollardan baskı uygulayabilir. Yunanistan’dan banka kaçışını tetikleyebilirler. Bir turist ülkesi olan Yunanistan’ın imajını lekeyebilirler. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yunan hükümeti tahvillerinin faizlerden elde edilen karların geri dönüşünü durdurabilir. Varoufakis’e göre, şu anki Yunan hükümetini desteklemek için geçmişte kuralları gevşetilen yol gibi altyapı projeleri için sağlanan daha az yapısal fonlar, Syriza hükümetine zarar vermek için daha sıkı bir şekilde uygulanabilir.
Yunan devlet tahvillerine yatırım yapanlara Yunanistan ödeme yapmazsa borçlarının güvenceye alınacağı konusunda Berlin ve Avrupa Merkez Bankası’ndan işaret verilmişti.
Varoufakis, sol bir hükümet üzerindeki mali baskıyı artırmak için tam tersini de yapabilecekleri konusunda uyarıyor. Tüm bu önlemler Syriza’nın ücretsiz sağlık hizmetinin yeniden sağlanması, asgari emeklilik maaşını artırma ve kiraları aşağı çekme gibi önemli vaatlerini yerine getirebilmesini zarara sokabilir. ECB’nin yapacağı en ciddi strateji Yunan bankalarına akışı durdurma tehditleri olabilir. Yunan banka sektörünü neredeyse anında çöküşe uğratabilecek bu hamleyi Varoufakis ‘nükleer silah’ olarak adlandırıyor. Bu aşırı bir yorum, fakat imkânsız değil: 2014 Kasım ayında ECB, hükümet Troyka’nın isteklerine göre hareket etmezse Yunan bankalarına etkili kesintiler yapmakla tehdit etti. Varoufakis, eğer Yunanistan için yeni bir anlaşmayı müzakere edebilecek kadar dayanabilirse Syriza hükümetinin bu tür şantajlara hazır olması gerektiğini söylüyor.
Tüm bu zorluklara rağmen Syrizalılar hala iyimser. Syriza hükümetinin yalnızca birkaç hafta dayanabileceğini düşünen çok sayıda kişiye rağmen, 2012’ye göre bugün şanslarının daha fazla olduğunu düşünüyorlar. ECB’nin deflasyon korkusu, İtalyan başbakanı Matteo Renzi’nin durumu, Fransız hükümetinin son dönemlerdeki iç çekişmeleri gibi neoliberal blok içindeki çatlakları kendi yararlarına kullanabileceklerini düşünüyorlar. Syriza hükümete gelerek ve ilk tedbirleri uygulayarak özellikle Avrupa sosyal demokrasi ve sendikalar içindeki mevcut tartışmaları canlandırmayı umut ediyor.
Syriza’nın ana kampanya koordinatörü Alexandros Bistis asıl hedeflerinin ‘toplumun kendine güvenini desteklemek, başkalarına bağlı olma hissi ve bir halk olarak kendi planlarımızı yapamamamız fikrinin önüne geçmek’ olduğunu söylüyor. Andreas Karitzis Avrupa toplumları ekonomi politikalarında söz sahibi olmadıklarını kabul etme tehlikesi altında olduklarını söylüyor ve ‘Demokrasi, özgürlük, saygınlık gibi değerler için savaşmak zorunda olduğumuz tarihi dönemler vardır. Biz insanlara umut vermeye çalışmalıyız’ diyor.
[redpepper.org’daki İngilizce orijinalinden Pelin Zorbay tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.