Yunanistan’da yayın yapan Sto-kokkino radyosu (Kızıl radyo diyelim) Aralık ayı içinde Atina’da bir şehir turu düzenledi. Turun amacı, şehirde 3 Aralık 1944 – 11 Ocak 1945 tarihleri arasında yaşanan ve Aralık olayları (Yunanca: Δεκεμβριανά – Okunuşu: Dekemvriana) olarak adlandırılan süreci, yaşandıkları mekânlar üzerinden anlatmaktı. Dekemvriana, Yunanistan’da Nazi işgalinin hemen ardından hükümet kurulması sonrasında alevlenen olaylar […]
Yunanistan’da yayın yapan Sto-kokkino radyosu (Kızıl radyo diyelim) Aralık ayı içinde Atina’da bir şehir turu düzenledi. Turun amacı, şehirde 3 Aralık 1944 – 11 Ocak 1945 tarihleri arasında yaşanan ve Aralık olayları (Yunanca: Δεκεμβριανά – Okunuşu: Dekemvriana) olarak adlandırılan süreci, yaşandıkları mekânlar üzerinden anlatmaktı. Dekemvriana, Yunanistan’da Nazi işgalinin hemen ardından hükümet kurulması sonrasında alevlenen olaylar ve çatışmalar zincirinin adı.
Atina’da 37 gün boyunca, sol kanadı temsil eden EAM-ELAS ile İngiliz güçlerinin desteklediği sağ örgütlenmeler arasında geçen ve büyük can kaybına yol açan sert çatışmalar yaşanır. Aralık olaylarının hemen tamamı kent merkezinde geçer. Ekim 1944’te Nazilerin Yunanistan’dan çekilmesiyle ülkede bir iç hesaplaşma süreci başlar.
O dönemde, ülkedeki en önemli siyasi ve askeri güç Yunanistan Komünist Partisi’nin (KKE) ana bileşeni olduğu EAM ve onun askeri kanadı olan ELAS’tır. ELAS, Nazilere karşı büyük bir direniş göstermiş gerilla birliklerinden oluşur. Savaş sırasındaki direniş çoğunlukla komünistler tarafından örgütlendiği için EAM-ELAS ülke genelinde büyük bir desteğe sahiptir.
Nazi işgali karşısında önemli bir direniş göstermiş diğer örgütlenme de anti-komünist bir yapı olan ve sağ kanadı temsil eden EDES’tir. 1944’te Churchill ve Stalin arasında yapılan ve bazı Avrupa ülkelerinin İngiltere ve Sovyetler Birliği arasında nasıl paylaşılacağını belirleyen Yüzdeler Antlaşması’na göre (1) Yunanistan’daki otorite İngiltere olacaktır.
Nazi işgali biter bitmez Yunanistan’ın sürgündeki başbakanı Georgios Papandreu ülkeye döner ve İngiliz general Scobie ile memleketi yönetmeye koyulur. Kurulan hükümet içerisinde EAM’dan da bakanlar vardır. Savaş sırasında komünistlere çok bulaşmayan sağcılar, İngiltere’nin de desteğiyle savaş biter bitmez anti-komünist eylem planlarını uygulamaya başlarlar. Hükümetin öncelikli amacı komünist örgütlenmeleri zayıflatmaktır. İlk olarak gerilla gruplarının silahsızlanması yönünde baskı yaratmaya çalışırlar. EAM’in hükümet içinde yer alan iki bakanı bu tavrı protesto etmek için istifa eder.
EAM, bu istifaların hemen ardından, 3 Aralık 1944 günü büyük bir miting için çağrı yapar, amaç Yunanistan yönetimini protesto etmektir. Papandreu hükümeti bu gösteriyi illegal ilan eder ancak yine de yüzbinlerce insan Atina’nin merkezindeki Syntagma Meydanı’nda toplanır, gösteri son derece barışçıldır. Bir süre sonra kalabalığın üzerine ateş açılır, 28 kişi hayatını kaybeder, 148 kişi yaralanır (bknz: Resim 1). Ateş açanların kim olduğu ve emri kimden aldığı hiçbir zaman tam olarak açıklanmamıştır ama aşırı sağ örgüt X ile İngiliz güçlerinin birlikte bu katliamı gerçekleştirdiği inancı güçlü. 3 Aralık, Atina’da günler boyunca sürecek olayların başlangıcı olur.
4 Aralık 1944’te bir gün önce katledilen insanlar için aynı yerde bir protesto gösterisi daha düzenlenir. O gün aynı zamanda cenaze merasimi de yapıldığı için insanlar siyah giymişlerdir. Resim 2’deki fotoğraf o güne ait en çarpıcı fotoğraflardan biri. Siyahlar içindeki genç kızların taşıdığı pankart ülkedeki otoriter rejime karşı duruşun yolunun silahlanmaktan geçtiğini ifade etmektedir.
Bu defa, sağcı X örgütü açık bir şekilde bu gösteriye saldırır, 100 insan hayatını kaybeder. Sonrasında EAM-ELAS güçleri ve İngiltere destekli sağcı örgüt X arasında Atina’nın pek çok yerinde şiddetli çatışmalar yaşanır.
Sto-kokkino’nun düzenlediği Atina etkinliği, bu çatışmaların yaşandığı sokakları, binaları, meydanları göstermek, mekânlar üzerinden ortak bir bellek yaratmak, yaşananları tartışmaya açmak, hatırlatmak, kayıpları anmak gibi amaçlar taşıyordu. Tıpkı sadece tarihsel bir figür olarak bildiğiniz bir insana ait özel bir eşyayı (sigara, kazak, mendil gibi) gördüğünüzde o insanın gerçekliğini kavramak gibi, yaşananları mekânlarla ilişkilendirmek de her şeyi daha gerçek kılıyor. Belleğimiz şehirle birlikte şekilleniyor, kişiselleşiyor. Zaman ve mekân sayılar, isimler ve koordinatlar olmaktan çıkıyor. Zaman annenin çocukluğu, mekân geçtiğin sokağın köşesi olunca yaşanan hiçbir şey uzak gelmiyor artık.
Radyo, geziye, Aralık Olayları’ndan yaklaşık 30 yıl sonra Yunanistan’daki askeri cuntanın yıkılmasına vesile olan başka bir isyanın da başlangıç noktası olan Atina Politeknik Üniversitesi’nin önünden başladı. Politeknik üniversitesi, Dekemvriana sırasında EAM-ELAS direnişinin örgütlendiği ana mekânlardan biri (Resim 3).
Politeknik’te yaşananların son kalan tanıklarından biri, kullanılan silahların İtalyan yapımı olmasından ötürü geç soğuduğunu ve soğutmak için silahların üzerlerine idrarlarını yaptıklarını anlattı muzip bir ifadeyle. Gezintimiz, sokak altlarına kazılan tüneller, bina duvarlarından geçmek için açılan delikler ve damdan dama gidip gelen hikayelerle devam etti. EAM-ELAS direnişçileri şehri çok iyi tanıdıkları için bir sürü ulaşım ve iletişim yolu bulurlar. Ancak bunlar kazanmaya yetmez çünkü İngiliz askerleri sağcı X örgütüne destek verdikleri için, sayıca üstünlük “sağ” taraftadır.
Aralık olayları, EAM-ELAS’ın yenilgisi ve hükümetin dayattığı silahsızlanma seçeneğini kabul ettiği Varkiza Antlaşması (2) ile son bulur. Varkiza Antlaşması, teorik olarak, hem EAM-ELAS’in hem de silah gücü olan sağ grupların (EDES ve X gibi) silahsızlanmasını zorunlu kılar. Ancak sol kanat bu anlaşmaya riayet ettiği halde, sağ grupların silahsızlanmadığı, bu nedenle, Aralık olaylarından bir süre sonra başlayan Yunanistan İç Savaşı sırasında komünistlerin büyük kayba uğradığı bilinmektedir. Halen Yunanistan’da etkinliğini sürdüren KKE’ye karşı en temel eleştirilerden biri Sovyet etkisi atında Varkiza Antlaşması’nın imzalanması için bastırması ve ELAS komutanlarının keskin itirazlarına rağmen silahları çok erken bıraktırmış olmasına ilişkindir.
Theo Angelopoulos, Yunanistan tarihini anlattığı önemli filmlerden biri olan “Gezgin Oyuncular”da Aralık Olayları’nı kendine has üslubuyla gösterir. Zamandaki atlamaları ve döngüselliği kamerasını kendi etrafında 360 derece döndürerek ifade ettiği 4 dakikalık sahne, Nazi işgalinden kurtulmayı bir meydanda birlikte kutlayan “sağcı”ların ve “solcu”ların kurşunlarla dağıtılması ile başlar ve meydanın içinde tur atan kamera ikinci kez başladığı noktaya döndüğünde çekim sonlanır. Kameranın dönüşü sırasında kurşunlanmış bedenleri, meydanda yürüyen bir İngiliz askerini ve dağıldıktan sonra tekrar bir araya gelen komünistleri görürüz.
Böyle sahnelerde, kesintisiz çekim bir devamlılık hissi yaratıyor. Aynı devamlılık hissi, geçmişle bugün arasında bir bağ kurulduğunda da yaşanır. Bugüne dair en güçlü referanslardan biri elbette ki olayların yaşandığı mekânlar. “Orası” artık “burası” olduğunda öğrenilen ya da anımsanan olaylarla nerdeyse tanıklığa benzer bir ilişki kurulabiliyor. Geçmişten ve gelecekten ayrı gayrı olmayan bir “şimdi”de olmak, “şimdi”yle geleceğe ait bir geçmiş yaratıyor olmak, tarihin nesnesi değil kendisi olmak, değiştirebilme gücünü içinize işliyor. Kahramanlıkları, büyük direnişleri, yenilmişlikleri şu an bulunduğunuz sokaktan geçerken birilerinin almış olduğu kararlar, hissettiği coşkular, heyecanlar, korkular yaratmış işte. Bellek mekanizmalarını mekânlarla harekete geçirdiğinizde “yaşanmışlar”la yakın bir temas kurulur. Ve tabi, Ankaralılar’ın iyi bildiği üzere, “her temas bir iz bırakır” (3). İzlerimiz birbirini takip edebildiği müddetçe yolumuzu kaybetmeyiz. Sinemalar, parklar gibi ortak mekânlarımızda “gezi”nmeye devam etmeye çalışmamız da bundandır biraz…
(1) http://en.wikipedia.org/wiki/Percentages_agreement
(2) http://en.wikipedia.org/wiki/Treaty_of_Varkiza
(3) Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi, her temas iz bırakır. Emrah Serbes.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.