Ümmühan Duman’ın kadın ve anne olmasının hassasiyetiyle katillerin eline düşmemek için eşine “beni sen öldür” demesinin yürek kanatıcılığı bilinmeden katliama dair söylenecekler yetersiz olacaktır Tam bir bilinmezlik içinde kalan katliamlardan birisi de Maraş Katliamı’dır. 36 yıl önce yaşanmış olan bu katliamın birçok boyutunu yeni yeni anlıyor, öğreniyoruz. İlk bakışta bu iddia anlamsız gibi gelebilir. Böyle […]
Ümmühan Duman’ın kadın ve anne olmasının hassasiyetiyle katillerin eline düşmemek için eşine “beni sen öldür” demesinin yürek kanatıcılığı bilinmeden katliama dair söylenecekler yetersiz olacaktır
Tam bir bilinmezlik içinde kalan katliamlardan birisi de Maraş Katliamı’dır. 36 yıl önce yaşanmış olan bu katliamın birçok boyutunu yeni yeni anlıyor, öğreniyoruz. İlk bakışta bu iddia anlamsız gibi gelebilir. Böyle düşünülmesinin anlaşılır bir yanı da bulunmaktadır. Ne de olsa henüz üzerinden uzun bir zaman geçmemiştir. Ayrıca birçoğumuz bu süreci yaşadık, dolayısıyla bildiğimizi varsayan bir yanılsama içindeyiz. Bu nedenlerden hareketle Maraş Katliamı’nda kamuoyunun bilgi sahibi olduğunu sanıyoruz. Ancak ne yazık ki gerçek, tastamam bunun tam tersinedir. Egemen siyasal güçler tarafında yapılmış olan Maraş Katliamı, katliamı gerçekleştiren güçlerin isteğine uygun olarak bilinmezlikler içine hapsedilmiş, bazı yanıltıcı bilgilerle kamuoyu oyalanmış, aldatılmıştır. Bu realiteden yola çıkarak Maraş Katliamı’nın öncesinde, esnasında ve sonrasında tam olarak nelerin olup bittiğini bilmediğimizi söylemek hiç ama hiç abartı olmayacaktır.
Bugünden baktığımızda ortaya çıkan bu gerçeğin nasıl mümkün olabildiğini daha net olarak görebiliyoruz. Maraş Katliamı esnasında sıkıyönetim ilan edilmişti. Arkasından bilindiği gibi 12 Eylül faşist cuntasının yarattığı kan denizi yaşandı bu topraklarda. Bundan dolayı demokratik kamuoyu yoğun bir saldırı altındaydı. Bu koşullarda Maraş Katliamı’nı gizleme çabalarının başarılı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu sonuca gitmeme yol açan şey, konuyla ilgili yapılan çalışmalardır. İlk olarak Maraş kıyımını çalışırken Maraşlı olmama ve katliam esnasında devrimci politik faaliyetler içinde birisi olmama rağmen Maraş’ı ne kadar az tanıdığımı fark ettim. Araştırmalar sonucunda 1922 yılına kadar Maraş’ın nüfusunun yüzde 30-40’ının Ermeni olduğunu, bunların 1915- 1922 arası dönemde tam anlamıyla bir katliam sonucunda Maraş’tan sökülüp atıldıklarını gördüğümde Maraş’a konusunda bilgisizliğimden dolayı utandım.
Dahası Osmanlı döneminde Maraş’ın ezilen ve isyankâr halkların diyarı olduğunu anladığımda şaşkınlığım bir kez daha arttı. Bölge halklarının isyancı halklar olarak dönemin tüm isyanlarına katıldıkları veya isyancı halklara yataklık yapan bir yer olduğu ortaya çıktı.
Maraş 1978’de yaşanan katliamın bütün bunlardan bağımsız olmadığını anladığımda Maraş Katliamı’nı daha yakında inceleme sorumluluğu çıktı ortaya. Bunun yanında “Maraş Kıyımı” kitabında katliamın kim tarafından ve neden yapıldığına dair bildiğim birçok şeyin farklı olduğunu gördüm. Mesela Maraş Katliamı tek başına sanıldığı gibi dönemin yükselen toplumsal mücadelesini bastırmak için yapılmamıştır. Aynı zamanda etnik ve dinsel arındırma amacıyla yapılmıştır. Bunu bu çalışmam vasıtasıyla gördüm.
“Maraş Kıyımı” kitabını çalışırken çok önemli bir eksikliği tespit ettim ve ondan sonra da önüme bir görev koydum. Maraş Katliamı’nda katledilen insanların kamuoyu tarafından bilinmediğini fark ettim. Bu insanlara dair hiçbir bilgi yoktu kamuoyunda. Ne bir resimleri vardı ortalıkta ne de kim olduklarına dair bir bilgi söz konusuydu. Esasında zaten bu demokratik kurum ve bireyler açısından affedilemez bir aymazlığı ifade ediyordu. Bu eksiklik şunu gösteriyordu; demek ki biz bugüne kadar Maraş Katliamı’nı bu bilgisizlikle anıyor, protesto ediyormuşuz. Gerçekten de öyleydi, birkaç ezberlenmiş bilgi ye güncel politik ajitasyonlar katarak Maraş Katliamı anılıyordu
Bu durumu gidermek amacıyla Maraş Katliamı’nda katledilen insanların ailelerini aramaya başladım. Bu süreç KCK operasyonlarıyla kesintiye uğradığında bunu gerçekleştirmenin değişik yolların araştırmaya başladım. Ancak tahliye süreciyle birlikte bu konuda daha rahat koşullarda çalışmaya başlama imkânı doğru. Maraş Katliamı’nda katledilen insanların portrelerini açığa çıkartmayı amaçlayan bu bir buçuk yıllık çalışmanın sonunda, “Beni sen öldür” Maraş/78 adlı çalışma ortaya çıkmış oldu. Bu çalışmanın ayrıntıları ve buradan ortaya çıkan sayısız bilgiyi değerlendirmek elbette bu yazıyla mümkün olmayacaktır. Ancak bu çalışma sonucunda ortaya çıkan birkaç noktanın altını çizmek önemlidir.
Birincisi 36 yıl sonra Maraş Katliamı’nda katledilen bu insanlarımızın kimler olduğunu somut olarak görmemiz tanımamız mümkün oldu. Bu insanların resimlerini kamuoyu ilk defa gördü. İlk defa bu insanların içimizde yaşadıklarını, yanımızda yöremizde olduklarını görmemiz mümkün oldu. Bu, katliamın unutulmaması için çok önemliydi çünkü bir katliamı unutmamanın en iyi yolu o insanların dramlarını anlayabilmek bilebilmekten geçer.
İkincisi bu çalışmayla bu insanları ilk defa ziyaret etme imkânı doğdu. Bu vesileyle bu insanlar hayatlarında ilk defa acılarına ortak olan bir insanı yanlarında görmüş oldular.
Üçüncüsü bu katliamı anlamak için bu insanların bilgilerine başvurmak bir zorunluluktur. Onların anlattıkları olmadan bu katliamı anlamak, bilmek her halükarda eksik olacaktır.
Bütün bunların sonucunda, “Beni sen öldür” Maraş/78 kitabı ortaya çıktı. Böylece bu çalışmayla kamuoyu 36 yıldan sonra ilk defa Maraş katliamında katledilen insanları sayı olarak değil isimleri resimleri ve hayat hikâyeleriyle tanımış oldu. İlk defa bu insanlar birer figür olarak ortaya çıktı. Sanki dirildiler. Sanki ete kemiğe büründüler. Sanki onlara can geldi.
Yine bu çalışmaya ilk defa öğrendiğimiz birçok bilgi ortaya çıktı. Bu çalışmayla öğrendik katledilen insanlardan ikisinin cesedinin kaybolduğunu. Bu çalışmada, ailesinde yedi insanın katledildiği iki yaşındaki bir kız çocuğunun, soykırımcı ganimet alma mantığının bir sonucu olarak, aylarca alıkonduğunu öğreniyoruz.
Bu çalışmayla daha net ve daha açıktan öğreniyoruz Maraş Katliamı’nda nelerin olduğunu. Öğrendiklerimizin tamamı ezberimizi bozuyor. Bu çalışmayla ortaya çıkıyor, Maraş Katliamı’nın sadece Kürtlerin, sadece Alevilerin katledildiği bir katliam olmadığını. Aynı zamanda devrimcilerin, Romanların ve Çerkezlerin de saldırıya uğradıklarını bu çalışma açığa çıkartmakta, somutlaştırmaktadır. Çingene/ Roman olan “İt Ali’nin, birçok Kürt Türk Alevinin kurtulmasında büyük bir rol oynadığını, bu çalışmayla öğreniyoruz. Bu çalışma, bize her katledilenlerin yanında, katillere karşı çıkan Maraşlı Türk ve Sünni insanların olduğunu ayrıntılarıyla göstermektedir. Böylece katliamın bir bütün olarak Türk-Kürt Sünni Maraşlıların tamamına teşmil edilemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu gerçeğin önemi şuradandır; bugüne kadar Maraşlı Türk Sünnileri toptan düşman gören böylece faşizmin arzu ettiği gibi halklar arası düşmanlığa hizmet eden yanlış algı ve propagandanın bir an önce terk edilmesi gereğini hatırlatmaktadır.
Özetle bu çalışmayla insani hikâyelerinin acıtıcılığı bilinmeden katliamları anlamanın ve anlatmanın kolay olmadığı bir kez daha görülmüş, teyit edilmiş olundu. Bir genç kızın annesinin ve ağabeylerinin kanına belenmiş bir bluzu yıllarca saklamasının anlamı bilinmeden bu katliamı anlamak da, anlatmak da mümkün görünmemektedir. Aynı şekilde çalışmayla ortaya çıkan “Beni sen öldür” Maraş/78 adlı kitaba adını veren Türk ve Sünni bir annenin dramı bilinmeden katliamı anlatmak eksik olacaktır. Ümmühan Duman’ın kadın ve anne olmasının hassasiyetiyle katillerin eline düşmemek için eşine “beni sen öldür” demesinin yürek kanatan özelliği bilinmeden katliama dair söylenecekler yetersiz olacaktır. Hele yedi bucuk aylık hamile Döndü Ünver’in öldürülmek istenen eşinin yanına atılarak, “bizi birlikte öldürün” diye patlayan çığlığının anlamı ve katliam anında bu cümleyi kurabilmenin büyüklüğü anlaşılamadan yapılan tüm çözümlemeler ve analizler izahtan uzak kalacak, Maraş Katliamı anlaşılamayacaktır.
Bütün yaşanmış bu insan hikâyeleri, Maraş Katliamı’yla ilgili olarak yeni ortaya çıkan bilgilerdir. Bu insan hikâyelerini ve daha birçok özgün bilgiyi öğrendikçe, bu katliamı, Maraş Katliamı’nı, ne kadar az bildiğimizi fark ettim ve toplumsal siyasal sorumluluk duyan sıradan bir birey olarak, dehşetli utandım, üzüldüm. Toplumsal sorumluluklarımızın hakkını verememiş olmanın kahredici ezikliğini yaşadım. Bir tek tesellim ve motivasyon dayanağım vardı, bu çalışmaları yaparken. 36. yıl sonra Maraş Katliamı’nda canından can vermiş, katledilmişlerin yakınları olan bu insanları, ilk kez “dışarıdan biri” olarak ziyaret ediyordum. Bunun o ailelerde yarattığı etki, olumlu/olumsuz muazzam bir etkiydi. Bu nedenle bu zorlu ziyaretleri hayatımın en devrimci eylemi olarak gerçekleştirdim.
Bu çalışmanın sonucunda ortaya çıkan önemli bir sonuç da, Maraş Katliamı’yla yüzleşmek, hesaplaşmak denen olgunun, sıradan bir katliam protestosu olarak görülmemesi, ele alınmaması gerektiğiydi. Politik bir sorun olan bu katliamla hesaplaşmanın politik bir hesaplaşma olduğu bilinciyle, bu süreç ele alınmalıdır. Bu perspektife uygun olarak Maraş Katliamı’yla hesaplaşmak, bir süreklilik, kararlılık ve geniş bir demokratik birlik içinde sürdürülecek şekilde düşünülmeli, tasarlanmalıdır. Aynı şekilde devrimci demokratik kamuoyunun Maraş Katliamı’na dair faaliyetleri, belli çevrelerin tekelinde tutmalarının doğru olmadığını bilen bir perspektifle konuya yaklaşılmalı, bu katliama karşı mücadelenin, esasında devrimci bir çalışma olduğu, olması gerektiği belirlenmeli, öyle yaklaşılmalıdır.
Maraş Katliamı’nın birçok bilinmezinin “Beni sen öldür” Maraş/78 adlı kitap vasıtasıyla açığa çıktığı, 36. yılında, Maraş Katliamı’nın daha çok görünür olmaya başladığı, esaslı bir hesap sorma bilincinin gelişmesinin önünün açıldığı görülmektedir. Bu vesileyle belirtilmelidir ki, bu çalışmaların daha çok sürdürülmesi gerekmektedir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.