17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra Sendika.Org’da bir yazım yayınlandı. Başlığı “Yine bir salı sabahı, bir de ne göreyim, operasyon AKP’ye…” idi. Bugünden bakınca o yazıdaki bazı özneleri değiştirsem yeni bir yazı çıkıyordu ortaya. Tabii Cemaat-AKP dalaşında atak ters yöne dönmüştü bu kez. Geçen seneki yazının giriş paragrafında özneleri biraz değiştirince bakın ortaya ne çıkıyor: Geçen […]
17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra Sendika.Org’da bir yazım yayınlandı. Başlığı “Yine bir salı sabahı, bir de ne göreyim, operasyon AKP’ye…” idi. Bugünden bakınca o yazıdaki bazı özneleri değiştirsem yeni bir yazı çıkıyordu ortaya. Tabii Cemaat-AKP dalaşında atak ters yöne dönmüştü bu kez. Geçen seneki yazının giriş paragrafında özneleri biraz değiştirince bakın ortaya ne çıkıyor:
Geçen seneki yazı:
“Geçenlerde yine bir sabah, güne operasyonlarla uyanmışız. Ortalık sıcak haberden, son dakikadan geçilmiyor. A ah! Bir de ne göreyim, operasyon AKP’ye. Vay babam vay. He mi de cemaatten…”
Bugüne uyarlarsak:
Geçenlerde yine bir sabah, güne operasyonlarla uyanmışız. Ortalık sıcak haberden, son dakikadan geçilmiyor. A ah! Bir de ne göreyim, operasyon cemaate. Vay babam vay. He mi de AKP’den…
O gün çok şaşırmışım tabi. Ama bugün, AKP’yi az-çok çözmüş olan herkes, Tayyip’in, cemaatin inlerini gözüne kestirdiğini biliyordu.
Gündem, cemaatin mağduriyeti değil
Öncelikle şunu söylemek isterim; 14 Aralık’ta Cemaat’e yapılan operasyonun tarihi “manidar” (özlemişim bu kelimeyi kullanmayı). AKP, Cemaat’e yapılan operasyonu yolsuzluk operasyonunun yıldönümüne denk getirerek intikam alan, gündem belirleyen bir yol izlemek istedi. Ama ne kadar tuttu bilinmez. 14 Aralık’tan beri basına ve sokağa baktığımda anladığım kadarıyla Cemaat’e yapılan operasyon, bir yıl önce ortaya saçılanları tekrar hatırlatmaktan başka bir işe yaramamış. Hele bugün (17 Aralık) AKP medyası dışında neredeyse bütün gazeteler Cemaat operasyonundan çok yolsuzluğun yıldönümünü manşet yapmıştı. Yani AKP, gündem belirleme çabasında iken; egemen medyanın kalan kısmı “bu kez yemezler kardeşim, bugün Cemaat’e operasyon günü olarak değil, yolsuzluğun yıldönümü olarak tarihe not düşülecek” diyor gibiydi. İşin üstüne Çarşı Davası da eklenince egemen medya görmezden gelmeyi göze alamamış olabilir.
Ayrıca sabahtan beri ülkemin sokaklarında yaratıcı eylemler var ve AKP’nin belirlemeye çalıştığı gündem bir türlü başa oturamadı. Her yerde “alo, babacığım” temalı afişler görülebiliyor, Çarşı adalet deplasmanında 90’a çakıyor, ayakkabı kutuları ve yaratıcı yazılar metrobüs duraklarında sallanıyor, Beytepe’de öğrenciler su tabancasıyla Halkbank’ın önünde “Har(a)çları buradan geri alacağız” diyor, Başkent Dayanışması ayakkabı kutusundan yaptıkları bağlama ile Kızılay’da AKP karşıtı resital veriyor, liseliler Ankara’yı AKP’ye dar etmiş… Gündemi sokak muhalefeti belirlemiş ve sokak muhalefetinin gündemi de AKP’ye kanmamış gibi duruyor. Muhtemelen 25 Aralık’a kadar bu tarzı sokaklarda sıkça göreceğiz.
Bu sırada liberaller…
Bu başlığın içeriğini biraz daha önceki konulardan -mesela Yavuz Bingöl vakasından- alabiliriz (yanarım yanarım, kendisini Halkevi Çocuk Korosu ile düet yapma şerefine eriştirdiğimize yanarım). Ama 3 gündür yedikleri halt da onlara atarlanmamız için yeterli. Onlar AKP’nin yarattığı suni gündeme ayak uydurmayı kendilerine görev bilmişler. AKP diktatörlüğüne karşı gelmek adına cemaat medyasına “basın özgürlüğü” açısından destek olmak gerektiği telkininde bulunuyorlar. Gazetelere ilanlar veriyorlar, televizyonlarda teorisyen edasıyla vaaz veriyorlar ve canımı sıkıyorlar. Denklem basit aslında. Bir değnek var, iki ucu da “kirli” ve eğer herhangi bir uçtan tutmak yerine ortasına vurursak hem kirlenmeyiz hem de değneği kırabiliriz. Ama yok, kılavuzu karga olanların eli illa değneğin bir ucundan tutacak. Bir de solculara “uç fikirlerin peşinden koşuyorlar” derler. Oysa sokak muhalefeti gayet makul şekilde, “ne o uç, ne o uç” diyerek 14 Aralık operasyonunda cemaat ya da AKP taraftarı olmak yerine; yolsuzluk operasyonunun yıl dönümüne vurgu yapmayı seçti ve bir yıldır süren gündemi sürdürdü. Kimi Kaç-AK Saray ile yolsuzluğun bağlantısını kurdu, kimisi “Soma’da taştan çıkarılan ekmeği Bilal’e yedirmeyiz” dedi. Bu tarz sokakta da karşılık buldu ve gündem oldu.
Gündemi, egemenlerin değil de halkın gündemi üzerinden okuyanlar açısından konu başlıkları bu yıl 17 Aralık’ta da -geçen yıl olduğu gibi- iş cinayetleri, güvencesizleştirme, kent ve doğa yağması, yolsuzluk ve yoksulluk…
O zaman bu 17 Aralık yazısını da geçen yılki 17 Aralık yazısıyla harmanlayarak bitirelim.
Geçen seneki yazımın son paragrafı:
“Anamla konuştum. ‘Filler tepişir, çimler ezilir çocuğum’ dedi. ‘O ezdikleri benim ve kardeşlerimin geleceği’ dedim. Anladık birbirimizi. Ailem pazar günü Kadıköy’deki mitinge katılacak, ben de dün akşam Güvenpark’ta, ‘AKP mezara, halk iktidara’, ‘Halkın malını yedirtmeyiz’, ‘Sizin yolunuz yolsuzluk olmuş’ diye haykırmaktaydım polis kuşatmasında.”
Bu yazımın son paragrafı:
Emek, kent ve doğa yağması tam gaz sürüyor. Anam da AKP-Cemaat kavgasından, halkın çıkarına bir sonuç çıkmayacağını biliyor. Henüz bu konuyu konuşmadım ama 28 Aralık’ta Kadıköy’deki Marmara Mitingi’ne katılırlar diye umuyorum.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.