Henüz gebermemişken bütün her şeyi değiştirmek lazım. Yeltsin ve Gaydar’ın kabirlerini ünlü mezarlıklardan çıkarıp kimse tarafından bilinmeyen, küçük bir mezarlığa yeniden gömmek gerekir 16 Aralıktaki seansta dolar 80 rubleye fırladı. Avro ise 100 ruble seviyesine çıktı. Daha sonra bu yükseliş önemli ölçüde düştü. Ancak yabancı para birimleri, günü artı seviyede bitirdi. Amerikan doları 17 Aralık […]
Henüz gebermemişken bütün her şeyi değiştirmek lazım. Yeltsin ve Gaydar’ın kabirlerini ünlü mezarlıklardan çıkarıp kimse tarafından bilinmeyen, küçük bir mezarlığa yeniden gömmek gerekir
16 Aralıktaki seansta dolar 80 rubleye fırladı. Avro ise 100 ruble seviyesine çıktı. Daha sonra bu yükseliş önemli ölçüde düştü. Ancak yabancı para birimleri, günü artı seviyede bitirdi.
Amerikan doları 17 Aralık itibariyle 72,5 ruble oldu. Aynı şekilde avro da yükselişe geçti ve 1 avro 88 rubleye çıktı. Önceki günlerde piyasadaki fiyat artışının dolar ve avroda rekor yükselişe sebep olmasıyla birlikte döviz fiyatlarındaki artış da devam etti.
Bu arada halk, parasını dövize çevirme konusunda hiç acele etmemektir. “Halkın Görüşü” adlı kurumun yaptığı ankete göre halkın büyük çoğunluğu elindeki parayı ruble olarak saklamaktadır. Bununla birlikte halkın, rubleye öncelik veren kesimi de artmaktadır. Anketin verilerine bakıldığında elinde ruble bulunduranların sayısı Temmuz ayında yüzde 84, Ekim ayında yüzde 87 ve Kasım ayında yüzde 93 olarak görülmektedir. Bugün gelinen noktada son 10 yılın en yüksek ruble kullanma ve biriktirme oranı yakalanmış durumda.
Rusya’daki bazı uzmanların görüşleri ise şöyle:
Vitaliy Tretyakov:
“Finansal önerilerde bulunmam mümkün değil. Zira ben bir ekonomist değilim. Aslında bizim ekonomistlere de pek güvenmiyorum. (Kim onlara inanıyor ki, özellikle bu günlerde?) Ama yine de başkasının işine karışmak istemiyorum.
Siyasi çözüm aşikâr olmasına rağmen yine de bazı siyasi önerilerde bulunabilirim. Hızlı geçen şu birkaç hafta içinde düşüş yaşayan ruble için öncelikle bir “ilahi kurban” vermek lazım. Dahası meydana gelen bu krizde gerçek kişinin işlediği suçun seviyesi önemli değil. Bu ilahi kurban, merkez bankası başkanı olabilir. Daha başkaları da olabilir ama en azından merkez bankası başkanı buna aday ilk kişi.
İkinci elzem adım tabii ki yeni merkez bankası başkanının tayin edilmesi olacaktır. Burada atamanın “kutsallığı” önemli. Atanacak kişi Yevgeniy Primakov olmalıdır. Zira herkesin çok iyi bildiği gibi Primakov, ülkenin 1998 yılındaki ekonomik ve finansal çöküşünü önlemişti.
Daha sonra profesyonel finansal metotlar ve mekanizmalar devreye girecek. Umarım Rusya’da bu metot ve mekanizmalara sahip ya da bunları yaratacak kişiler mevcuttur.”
Eduard Limonov:
“En sinir bozucu olan Rusya’nın kendi isteğiyle ve iyi niyetiyle dünya ekonomisinin bu korkunç şebekesine katılmasıdır. Uygulaması henüz Kruşçev döneminde başlamıştı. Azar azar kafamıza kadar bataklığa sürüklendik. Böylece bize zarar veren ülkelere bağımlı hale geldik. Bu bağımlılık, devletimizin varlığını tehdit eder hale geldi. Bakın işte şimdi sıkıntı yaşıyoruz. Dolara tutunarak asılmış vaziyetteyiz. Dua ediyorsunuz ki bu durum, pahalıya mal olmasın. Anlaşılmıştır ki biz sömürge ve bağımlı bir ülke konumundayız. Görüldü ki biz düşmanlarımıza, rakiplerimize ve arkadaşımız olmayanlara tamamen bağımlı olmuşuz.
Henüz gebermemişken bütün her şeyi değiştirmek lazım. Yeltsin ve Gaydar’ın kabirlerini ünlü mezarlıklardan çıkarıp kimse tarafından bilinmeyen, küçük bir mezarlığa yeniden gömmek gerekir. Bu işin başlangıcı.
Ulusal-Bolşevik Parti’nin (Eduard Limonov’un başkanlığını yaptığı ve 2007’de kapatılan parti-İ.K.) ilk afişini Moskova sokaklarına yapıştırmıştık. A-3 boyutundaki afişte şu yazılmaktaydı: ‘Rubleye Evet! Dolara Hayır!’ 1994 yılı geçti gitti. Siz hala ‘Limonov kötü bir politikacı’ diye mırıldanmaya devam edin bakalım…”
Valentin Katasonov:
“Çözüm, hızlı ve etkili olmalı. Daha önce böyle bir tecrübenin yaşandığını ve buna benzer bir çözüm yolu olduğunu tekrar etmekten artık yoruldum. 1997-1998 yıllarında Güney-Doğu Asya’da bir finansal kriz patlak vermişti. Bu krizi Soros gibi spekülatörler kışkırtmıştı ve teknoloji kullanılmaz hale gelmişti. Yabancı yatırımcı, ülkeye giriş yaptığında öncelikle ekonomiyi canlandırıyor. Sonra bu yatırımcı birden ülkedeki sermayesini geri çekiyor. Sonrası malum, ulusal para birimi çöküyor. Güney Doğu Asya ülkeleri, döviz müdahalesi sayesinde kur düşüşüyle mücadeleye başlamışlardı. Ancak döviz rezervlerinin kısıtlı olduğunu ve herkese yardım etmediğini de biliyoruz.
İşte Malezya, sermayenin serbestçe hareket etmesine yasak koymuş ve vaziyet hızlıca normale dönmüştü. Hiç şüphesiz bu durum Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) vesayetine bir kaşı çıkıştı. Zira IMF, bu tür amelleri uygun görmemektedir. IMF, Washington’la uyumlu bir şekilde “sürekli liberalizm” vaazı verdiği için bütün köpekleri Malezya’nın üstüne salmıştı. Fakat Malezya, mali krizi atlatmayı başarmıştı.
Bununla ilgili başka ilginç örnekler de mevcut. Birçok ülke örneğin Brezilya, spekülatörlerin kendi para birimine ve ekonomisine saldırısını engellemek için sermayenin sınır ötesi hareketliliğine vergi koymuştu. Aynı şekilde komşularımızdan Kazakistan’a bakalım. Oradaki merkez banka, tengenin dalgalı kurundan yarı-sabit bir kura geçiş yaptı.
Bu ne demek? Döviz kurundaki dinamiğe baktığımızda mesela rubleye, karışık kıvrımlarla dolu bir eğriyle karşılaşmaktayız. Bu, para spekülatörlerinin para piyasasındaki eylemlerinin de bir yansıması.
Yarı-sabit kura sahip para birimine bakıldığında ise bu eğride belirli basamakların olduğu görülmektedir. Yani merkez bankası belirli bir düzeyde iyi bir stokla, kendi para birimine karşılık gelen döviz kurunu ikame etmektedir. Mesela 1 dolar 60 rubleyken bu yöntem uygulanabilirdi. Bu şekilde merkez bankası, dışarıdan gelen dövize yaslanarak kurun istikrarını sağlar. Başka yöntemler de var. En azından ekonomik antlaşmanın tarafları kendi çözümlerinin sonuçlarını bekleyebilirler; para spekülatörleri ise bu sistemde ancak bir kenara çekilip dinlenirler.
Hükümet, merkez bankası ve finans bakanlığında, pratik bir çalışma yürütmek için yeterli seviyede geniş bir cephane mevcut. Merkez bankasının sabotajına pek imkân vermiyorum. Bizim jeopolitik rakiplerimiz, ekonomik yaptırımları kullanarak ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştılar. Bir bakıma başardılar da. Merkez bankası bunu oldukça etkili bir şekilde yerine getirdi. Tabii ki yeniden finansman ücretinin artışı, para spekülatörlerinin terörist saldırılarına hiçbir etkide bulunmadı. Bu çözüm yolu, reel sektörün kredilendirilmesine tamamen son verdi. Ancak para spekülatörleri için ücret ve yılda yüzde 50’lik oran bir sınır niteliği taşımamaktadır. Son 2-3 aylık eğilimlere bakarsak, ne kadar ruble olarak kredi çekmek ahmaklık gibi gözükse de yüzde 17’lik bir oran da olsa iyi bir kazanç elde ediyorsunuz.”
[Zavtra Gazetesi’ndeki Rusça orijinalinden İsmet Konak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.