Aslında bugünden bakılınca Yavuz Bingöl, kuyruğundan pardon kafasından yeni yakalanmış değil. Hatırlayanlar vardır, Gezi’nin en “kontrol edilemez” dönemlerinde Tayyip Erdoğan’ın “Gezi’nin temsilcileri” ile görüşme organize ettirdiği o günü Gramsci “bir insanı kafasından yakaladığınız da kol ve bacak kolay gelir” dediğinde henüz gerici neoliberal Tayyip Erdoğan iktidarına yetişememiş, onu analiz etme imkânı bulamamıştı. Sendika.Org yazarı Özge […]
Aslında bugünden bakılınca Yavuz Bingöl, kuyruğundan pardon kafasından yeni yakalanmış değil. Hatırlayanlar vardır, Gezi’nin en “kontrol edilemez” dönemlerinde Tayyip Erdoğan’ın “Gezi’nin temsilcileri” ile görüşme organize ettirdiği o günü
Gramsci “bir insanı kafasından yakaladığınız da kol ve bacak kolay gelir” dediğinde henüz gerici neoliberal Tayyip Erdoğan iktidarına yetişememiş, onu analiz etme imkânı bulamamıştı. Sendika.Org yazarı Özge Ozan ise gerici neoliberal Tayyip Erdoğan iktidarının ideolojisini çözümlemek için Gramsci’den bu sözü alıntıladığında, o iktidarın ruhunu yani Osmanlı’dan Kasımpaşa’ya uzanan (oradan saraya yerleşen) “kafanın kuyruğa evrimleşme sürecini” ihmal edilebilir görmüştü. (Ama bazen metafizikçi olmak siyaset mühendisliğinin daha kolay anlaşılabilmesini sağlayabilir.)
Lafı daha fazla dolandırmaya gerek yok, Tayyip Erdoğan şahısları kafasından değil, kuyruğundan yakalıyor.
Örnek mi? O kadar çok ki. Ertuğrul Günay. Hani şu eski sosyal demokrat, sonradan Tayyip ideolojisini keşfedip ikna olmuş, sonradan Kültür Bakanı. Bu ülkede bir tek kişi var mıdır (ister AKP’li ister CHP’li), bu şahsiyetin gerçekten AKP ideolojisine inandığı için çark ettiğini düşünen?
Örnek mi? Numan Kurtulmuş. AKP için, Tayyip Erdoğan için “AKP, Amerika’nın mandasıdır. Firavun ve Karun olmayacağız. Şefliğe, lider ve adamlarına karşıyız” diyen, HAS Parti’yi beraber kurduğu arkadaşlarını bir günde satan, Bekaroğlu’nun arkasından “Bizim kendisinden talebimiz, açık olması, iç dünyasını ikna etmek için oluşturduğu bahaneleri genelleştirmemesidir” dediği, şu an ki AKP Genel Başkan Yalakası pardon Yardımcısı şahsiyet. İdeolojiye mi geldi, kelime-i şahadet mi getirdi?
Örnek mi? Yaşar Büyükanıt. Genelkurmay Başkanı iken laiklerin, ulusalcıların yılmaz yıkılmaz kalesi, Tayyip Erdoğan ile Dolmabahçe’de yaptığı tek bir görüşme sonrasında Tayyip’in şiir okuma yeteneğine mi (minarelerimiz süngü), ideolojik ikna kabiliyetine mi teslim oldu, o asker egosuna rağmen?
Hadi medyadakileri saymayalım, onlar ideolojik etkilenmeye çok açıklar, kafaları kuyruklarının, kuyrukları kafalarının olduğu yere çok yakın. Örneğin; Nagehan Alçı ve onun sevgili eşi Ozan Kütahyalı (onların kuyrukları da birbirine bağlı nasıl olsa). Ya da Abdülkadir Selvi (nasıl da sallamıştır kuyruğunu Alper Taş’a kendince posta koyduktan sonra Tayyip Erdoğan’ın bacaklarına sürtünürken). Ve hepsinin duayeni, hepsinin olmak istediği postun üstüne süzülerek uzanan jöleli Yiğit Bulut. Tayyip Erdoğan’a kafasını mı, kuyruğunu mu salladı?
Tabii bunların hepsinin yol göstericisi Nazlı Ilıcak’ın ve Mehmet Barlas’ın tarihsel pozisyonu ve yol gösterici kuyruk işaretlemesini unutmamak gerek. Nazlı Ilıcak önce kocasının Tercüman Gazetesi’ni kollamak adına Süleyman Demirel için, sonra oğlu Mehmet Ali Ilıcak’ın hayallerini gerçekleştirme hesabıyla Tansu Çiller için, daha sonra birazcık kendisi için türbanı ile Meclis’e giren Merve Kavakçı’nın korumalığını yaptığı günlerde Tayyip Erdoğan’ın hocası Erbakan için epey yordu kendini. 2011 seçimlerinde AKP’den aday adaylığı koyduğunda Erdoğan için de yoruldu ama milletvekili adayı yapılmadı. Bir acı kaldı. Belki de bugünkü eleştirelliğinde bu acının da payı vardır.
Mehmet Barlas’ı bilmeyenlere anlatmak, bilenlere hatırlatmak gerek. Baba Bush, ABD Başkanı sıfatı ile ülkemizi ziyarete geldiğinde, o zaman Cumhurbaşkanı Turgut Özal idi. Mehmet Barlas birkaç gün üst üste Bush ve özellikle Özal hakkında çok sert eleştiriler kaleme almıştı. Sonra birden bire bu eleştiriler övgüye dönüşüverdi. O da “kafasından” yakalanmış, ikna oluvermişti. O zaman bu “U dönüşüne” bir anlam verilememişti. Daha sonra anlaşıldı ki Özal’ın Bush onuruna verdiği yemeğin davetiyesi Mehmet Barlas’a geç ulaşmıştı. (Ya da Özal eleştirilerden yılmış olmalı ki ‘şu Mehmet’i de çağırın da başka kalemle yazmaya başlasın’ demiş de olabilir!).
Ve kuyruğundan pardon kafasından yakalanmış son(!?) örnek Yavuz Bingöl.
Aslında bugünden bakılınca Yavuz Bingöl, kuyruğundan pardon kafasından yeni yakalanmış değil. Hatırlayanlar vardır, Gezi’nin en “kontrol edilemez” dönemlerinde Tayyip Erdoğan’ın “Gezi’nin temsilcileri” ile görüşme organize ettirdiği o günü. Hani Taksim Dayanışması’nın temsilcilerin olduğu, yanlarında da sanatçı camiasından Halit Ergenç’in, Mahsun Kırmızıgül’ün (ki uçağını tahsis etmişti görüşmeye bir an önce yetiştirmek için), Yavuz Bingöl’ün ve şiir kontenjanından hem geveze hem kekeme Sunay Akın’ın olduğu. (Hani planladıkları gitmemişti de Tayyip toplantıyı terk etmek zorunda kalmıştı).
İşte o görüşmeyi Yavuz Bingöl organize etmişti! (örgütlemişti)
Özge Ozan’ın yazısı:
İnsanı kafasından yakaladınız mı kol ve bacak kolay gelir – Özge Ozan
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.