Bir yıl daha geride kaldı. Geride bıraktığımız bir yılı Rojava boydan boya saldırılar altında geçirdi. Bu saldırılar uluslararası güçlerin arkasında olduğu paravan yapılar, organize güçler tarafından gerçekleştirildi. O yüzden 2013 yılında Rojava’ya yönelik başlayıp yıl boyunca devam eden saldırılar oldukça planlı, örgütlü ve büyük silah, cephane ve insan desteğiyle gerçekleşen saldırılardı. Bu saldırılarla Rojava devriminin […]
Bir yıl daha geride kaldı. Geride bıraktığımız bir yılı Rojava boydan boya saldırılar altında geçirdi. Bu saldırılar uluslararası güçlerin arkasında olduğu paravan yapılar, organize güçler tarafından gerçekleştirildi. O yüzden 2013 yılında Rojava’ya yönelik başlayıp yıl boyunca devam eden saldırılar oldukça planlı, örgütlü ve büyük silah, cephane ve insan desteğiyle gerçekleşen saldırılardı.
Bu saldırılarla Rojava devriminin hedeflendiği çeşitli vesilelerle yazılıp çizildi. Devrimin dostu ve düşmanı olan birçok kesim tarafından bu gerçeklik dile getirildi. Bu yönlü tespitler yapıldı.
Devrimin hedeflenmesiyle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın halklar, topluluklar, toplumlar, cinsler ve özgürlükten yana olan çizgisi hedefleniyordu. Çünkü Rojava devrimi onun özgürlük çizgisinin hayata geçirilmesi oldu. Bu çizgi ile aslında Kürt paravan ve yaşatılmak istenen güçler de devreye sokularak tüm Kürtler hedeflendi. Aslında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çizgisi ile özgürlükle yeniden tanışan ve onda ısrar eden Kürt iradesi hedef alındı. Zira Rojava bu iradenin en belirgin ve çıplak bir biçimde ortaya çıkmasını ifade ediyor. Rojava’nın hedeflenmesiyle aynı zamanda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürdistan’ın dört parçasında yüz yıllardır süren Kürt sorununun çözümü için başlattığı süreç de hedefleniyordu. O yüzden Rojava’ya yönelik saldırılar içinde Kürdistan üzerinde egemenliği olan, Kürdistan’ı sömürgesinde tutan savaş halinde dahi olsalar Türkiye, İran, Irak, Suriye ülkeleri birçok kez buluştu, birleşti. Saldırıların dozunu arttırmak için her ülke kendi cephesinden çetelere ciddi düzeyde destek sundu. Tabii bunların başında ise Türkiye geldi. Zira Türkiye’nin çetelere verdiği destek her şeyi ile bu yıl içinde açığa çıktı. Açığa çıkan gerçekler o denli somut ki AKP ile Türkiye yönetimi artık çetelere verdikleri desteği inkar etmeye bile gerek duymayan bir duruma geldiler.
Rojava’ya yönelik gerçekleştirilen saldırılara uluslararası güçler seyirci kaldı. Kimi güçler ise saldırgan gruplara gizli ya da açık bir şekilde destek verdi. Bölgesel güçler ile bazı Kürt işbirlikçi güçler de bu desteği vermekten geri kalmadı.
Saldırılarla hedeflenen Kürt iradesinin yeniden Rojava şahsında kırılarak bir daha irade olamayacak duruma getirmekti. Ancak buna karşı Kürtler ölüm kalım savaşı olarak saldırıları ele alarak buna göre bir direniş içinde oldu. Bu direniş Kobani şahsında büyük bedeller ödenerek sembolleşti. Aynı zamanda Rojava’nın Rojava olarak kalıp artık herkes tarafından kabul edilmesi gibi bir siyasal gelişme düzeyine ulaştırdı.
Boğulmak istenen bu devrimle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi de büyük hamleler yaparak adeta direniş iradesini dünyaya Şengal’in savunmasıyla gösterdi. Bunun yanı sıra halklar için gerçek özgürlükçü çizgi olduğunu da ortaya koydu. O yüzden yılın yarısından itibaren dünya ve bölge halkları tarafından sevgi, sempati ile karşılanan bir hareket oldu.
Saldırılara karşı gösterilen direniş çok önemli bazı gerçekler açığa çıkardı. Açığa çıkardığı gerçeklerin başında Kürtlerin Rojava şahsında yakaladıkları birlik olma ve özgürlükten asla vazgeçmeyecekleri geliyor. İkincisi Rojava dört parça Kürdistan’ın özgürlüğünün merkezi haline geldi. Rojava’da halklara, kültürlere, toplum ve topluklara, cinslere dayalı geliştirilen devrimin çizgisinin bu olduğunu ortaya koymak açığa çıkardığı bir başka gerçek oldu. Diğer önemli bir gerçek ise Rojava direnişi ile Lozan işlevsizleştirilerek Kürtlerin inkarı üzerine kurulu olan sistemin iflas etmesidir.
Açığa çıkardığı diğer önemli gerçek ise Rojava Kürdistan batı olduğunun artık herkes tarafından kabul edilerek telaffuz edilmeye başlamasıdır.
Yani artık Suriye’nin Kuzeyi diye bir yer değil burası. Kürdistan’ın Rojavası yani batısıdır. Böylelikle son üç yıllık saldırılara karşı gösterilen ve büyük bedeller ödenen direnişle Rojava kendisini var etti. Türkiye Cumhurbaşkanı RTE dışında Rojava’ya Suriye’nin Kuzeyi diyen kalmadı. Dünya artık Rojava olarak görüp kabul ediyor. Tıpkı Kobanê’ye artık Ayn El Arap olarak değil de Kobani olarak görüp kabul ederek telaffuz ettiği gibi…
Bu da bir halkın, ulusun, birlikte yaşadığı kültürlerle kendi kimliği ve tarihiyle kendini yeniden yaratmak demektir. Yüz yılların inkar ve imha siyasetini kırıp parçalamaktır. Aynı zamanda dört parça Kürdistan’ın er ya da geç özgürlüğüne kavuşması demektir. İşte bütün bunlar Suriye’nin Kuzeyi’nin Rojava olarak kendisini kabul ettirmek için gösterdiği direniş ve ödediği bedellerle sağlanmış oldu.
O yüzden Kürtler için Rojava bir mabet oldu. Böyle olmayı hak ettiği için olmuştur. Zira Rojava ile Kürtler yeniden kendi öz değerleri ile var olabileceklerini görüp yaşamaya başladılar.
Yeni yılda yapılması gereken ise diğer parçaları da Rojavalaştırmaktır.