Ukrayna’da son iki haftada olanları özetleyerek yazımıza başlayalım. 27 Ekim’de Kiev yönetimini yeniden belirlemek üzere erken genel seçime gidildi. Parlamento seçimleri yapıldı, şimdiki Devlet Başkan Proşenko’nun desteklediği blok yüzde 23’den fazlasını alarak sandıktan birinci çıktı. Başbakan Arseniy Yatsenyuk’un iktidardaki Halk Cephesi Partisi de yüzde 21 oy aldı. Bu iki kesim ABD ve AB’nin desteğini de […]
Ukrayna’da son iki haftada olanları özetleyerek yazımıza başlayalım. 27 Ekim’de Kiev yönetimini yeniden belirlemek üzere erken genel seçime gidildi. Parlamento seçimleri yapıldı, şimdiki Devlet Başkan Proşenko’nun desteklediği blok yüzde 23’den fazlasını alarak sandıktan birinci çıktı. Başbakan Arseniy Yatsenyuk’un iktidardaki Halk Cephesi Partisi de yüzde 21 oy aldı. Bu iki kesim ABD ve AB’nin desteğini de arkalarına alarak seçim sonrası koalisyonla yeni hükümeti kurdu. Rusya yanlısı milislerin hakim olduğu bölgeler ise seçimlere katılmadı.
Seçim sonuçları medya tarafından AB yanlısı partileri kazanması olarak yorumlandı. Oy kullanma oranının ülke genelinde yüzde 52,5 ‘da kalması ise Batı basınında görmezden gelindi*. Oysa Ukrayna’nın son bir yılı düşünülünce alabildiğine politikleşen bir zemine rağmen oy kullanabilecek kişilerin yarıya yakının sandık başına gitmemesi pekala üzerinde durulması gereken bir durumdu.
Rusya ile olan doğal gaz sorunu geçtiğimiz hafta içinde yeni bir anlaşma ile şimdilik çözüme kavuştu. Bu konuda yaklaşan kışın yanısıra Avrupa ülkelerinin gaz ihtiyacının Ukrayna üzerinden gelen gaza bağlı oluşunun da önemli bir rol oynadığını ilave etmek gerekir. Finansman sorunun ise AB tarafından çözüldüğü bilniyor.
Geçtiğimiz hafta sonu ise Rusya yanlısı isyancıların hakim olduğu Donetsk ve Luhanks Halk Cumhuriyetleri’nde seçimler yapıldı. Seçim sonuçlarını şimdilik sadece Rusya tanıdı. Batılı gözlemciler yaptıkları değerlendirmelerde kurallara uygun bir seçim olduğunu belirttiler. Seçimler esnasında yapılan röportajlar bölge halkının Kiev yönetimiyle tamamen bağını koparmak istediği ama geleceğin belirsizliği nedeniyle duyulan endişeleri yansıtıyordu. Bölgenin Uluslar arası statüsünün ne olacağı belirsizliğini koruyor. En yakın ihtimalse Moldova’da bulunan Transdinyester benzeri sadece sınırlı ülkenin tanıdığı bir pozisyona sahip olması.
Bu durum Kiev yönetimi tarafından bir meydan okuma olarak değerlendirilerek, gerçekte uygulanmayan Minsk Barış Anlaşması’nın sonu olabileceği ilan edildi ve bölgeye tekrar asker sevkiyatı başladı. Özellikle Donetsk çevresinde yeniden çatışmaların şiddetlendiği gözlemleniyor.
Rusya cephesi ise Ukrayna kirizinde asıl olarak Putin iktidarının düşürülmesi hedeflendiği tespitinden hareketle kendi cephesini sağlama alma yoluna gidiyor. Bu Azerbaycan’la arayı bozmadan Ermenistan’ın Avrasya Birliği’ne alınmasının yanısıra AB üyesi Macaristan’la kurulan yakın ilişkiler ve son olarak AB’ye meyleden Gürcistan’da koalisyon hükümetine yönelik baskılarla geri cephesini tahkim peşinde.
Rusya aynı zamanda Batı tarafından yöneltilen ekonomik ambargo sonucu rublenin değer kaybetmesi ve petrol fiyatlarının düşmesi sonucu sıkıntılı günler yaşıyor.** Bu konuda Çin ile yapılan yeni ticari anlaşmalara yöneliyor, bu anlaşmalardan Çin’in epey karlı çıktığı değerlendirmeleri yapılıyor.
Rusya’nın yakın zamandaki bir diğer hamlesi ise Kıbrıs açıklarındaki doğal gaz anlaşmazlığı sorununda İsrail, Kıbrıs ve Mısır’la birlikte tutum alarak Türkiye’ye karşı yapılan ortak askeri tatbikata dahil olmasıydı.
Rusya’nın askeri tatbikatları bununla da sınırlı kalmadı. Yine geçtiğimiz haftalar içinde gerçekleştirilen çeşitli askeri tatbikatlarda nükleer başlıklı füzeler dahil kıtalararası silahlarının tamamı denendi. Bu muhtemelen Ukrayna’nın doğusuna dönük olası bir istila hareketi karşısında göz korkutmayı hedefleyen bir hamleydi. Her iki tarafında savaşı açıktan göze alamayacak durumda olduğu düşünülse de dünyanın içinde bulunduğu konjonktür hesaba katılınca bunun tamamen olasılık dışı olduğunu varsayılamaz.
Bölgenin geleceğinin yakın zamanda açıktan bir savaş olmasa dahi kriz yüklü olacağı aşikar. Ne Kiev yönetimi kolay kolay doğudaki topraklardan vazgeçecek ne de Rusya Batı ile kendi arasında bir tampon bölge yaratmak ve stratejik avantaj elde etmek için Donetsk ve Odessa arasındaki karadenize açılan bölgenin tamamını elde etmek üzerine kurulu hesaplarını bir kenara bırakacak.
Ukrayna meselesinde Türkiye mi ne yapıyor? Yeni devlet reisi olayın sadece Ukrayna’da geçtiğinden haberdar bir tarzda geçenlerde Letonya’dan buyurdu. “Orada Tatarlar var.” Sanırım Rusya’dan korkan Letonya yönetimine cesaret vereyim derken hadiseyle ilgili danışmanlarının söylediği şeylerden sadece bu aklında kalmış. Gerçekte olansa Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı düşerken enerji gereksinimi nedeniyle Rusya’ya olan bağımlılığının artması. Bu yüzden malum şahısın kendi kendine kükremelerinin Rusya semalarında işitilme olasılığı yok.
* Yine görmezden gelinen bir mesele ise savaşın yolaçtığı vahşet. Donetsk yakınlarında bulunan toplu mezarlar. Burada daha öncede toplu mezarlar bulunurken yeni olan geçtiğimiz hafta 286 kadına ait cesedin bulunmasıydı. Bu kadınlar muhtemel olarak Ukrayna ordusu tarafından toplu tecavüz uğramış ve daha sonra katledilmişlerdi. Burada Batı basının körlüğünün yanısıra zaman zamanda bizdeki yandaş medyaya benzer bir tarzda Kiev yönetimine bağlı orduya toz kondurmama eğilimi göze çarpıyor.
** Rusya’nın ekonomik sıkıntıları Batı’nın beklentilerinin tersine yakın vadede halkın isyan etmesinden çok Batı karşıtlığı ve Putin’in iktidarının Rus milliyetçiliğinin halesiyle kuşatılmasını sağlayacak. Bunun tersine AB üyesi ülkelerde Rusya’ya uygulanan ambargo, toplu işten çıkarmalar ve çiftçilerin tarım ürünlerinin ellerinde kalması olarak karşılık buluyor ve büyük protestolar ve grevlere neden oluyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.