Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) 30 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında Bozcaada’da izleyicisiyle buluştu. BIFED ülkemizde ekoloji konusunda ciddi ve bağımsız bir platform yaratılmasına öncülük etmek ve bu çalışmaları ödüllendirmek amacıyla bu yıl ilk kez düzenlendi. Biz de festivale katılmak için İstanbul’dan yola çıktık. Geyikli Feribot İskelesi’ne geldiğimizde nasıl bir festivalle karşılaşacağımızı merak ediyorduk. El […]
Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) 30 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında Bozcaada’da izleyicisiyle buluştu. BIFED ülkemizde ekoloji konusunda ciddi ve bağımsız bir platform yaratılmasına öncülük etmek ve bu çalışmaları ödüllendirmek amacıyla bu yıl ilk kez düzenlendi.
Biz de festivale katılmak için İstanbul’dan yola çıktık. Geyikli Feribot İskelesi’ne geldiğimizde nasıl bir festivalle karşılaşacağımızı merak ediyorduk. El değmemiş koylarında yüzdüğümüz, tarih kokan sokaklarında hayranlıkla gezdiğimiz, eşsiz bağlarının ürünlerini keyifle yudumladığımız Bozcaada’da bu sefer bizi bir festival bekliyordu. Feribottan iner inmez soluğu festival ofisine dönüştürülen Eski Kahve’de aldık. Dünyanın dört bir tarafından gelen filmlerin yer aldığı programı elimize aldığımızda gerçekten heyecanlandık.
Festival yoğunluğu içinde ayaküstü sohbet ettiğimiz Festival Yönetmeni Petra Holzer, Ekolojiye sadece çevreyi korumakla sınırlı bir aktivist yaklaşımla değil dünyadaki her şeyin ekolojinin bir parçası olduğu ve zarar gören bir parçanın tüm ekolojik yaşamı etkilediği anlayışla yaklaştıklarını söylerken filmleri de bu yaklaşıma uygun olarak seçtiklerini anlatıyordu. Festivali, halkı ekoloji konulu filmlerle buluşturmak için de düzenliyorlardı.
Festival, halen eski dokusunu koruyan ve bu haliyle hayranlık uyandıran Bozcaada’nın imara açılarak, bizzat dönemin başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı tarafından ‘bağcılığı bırakın zeytin ağacı dikin’ sözleriyle geleneksel bağcılığının da tehdit edildiği bir dönemde gerçekleşiyordu. Tüm bu gelişmelerden de olsa gerek ada halkının festivale katılımı herkese umut verecek kadar yoğundu. Bu ilgiyi görünce yıllarca sürecek bir festivalin temellerinin atıldığını hissettik.
Festival boyunca harika filmler izledik. Yönetmenliğini Maciej J. Drygas’ın yaptığı ‘Abu Haraz’ belgeselinde; Sudan’daki bir çölün ortasında ufak bir köy olan Abu Haraz’ın Nil Nehri üzerine yapılan devasa Merowe barajının suları altında kalmasını ve Abu Haraz halkının topraklarından koparılışının hüzünlü öyküsünü izledik. Hemen ardından Nejla Demirci’nin ‘Gündöndü’ belgeseliyle Ergene Nehri’nin deri fabrikalarının atıklarıyla kirletilmesini ve halkın Ergene’yi tekrar kazanmak uğruna verdiği mücadeleyi gördük. Festival Nil ve Ergene Nehirlerini Bozcaada’da buluşturduktan sonra bizi Hollanda’nın ‘çiçek bahçesi’ olarak kullandığı Kenya’ya götürdü. Ton van Zantvoort ‘Çiçeklenen Ticaret’ belgeselinde, uluslararası bir şirketin çiçek yetiştirmek için bölgenin tek su kaynağı olan bir göle el koymasını anlatıyordu. Yönetmen, şirketin suyu kirletmesinin ve halkın suya erişimini engellemesinin halk üzerindeki etkilerini ve çiçek üreten emekçilerin korkunç çalışma koşullarını gösterdi bize.
BIFED 2014 Panorama bölümünde 40 belgesel ve kısa film yer aldı. Tematik bir biçimde düzenlenen alt başlıklarda; Su, Şehir, Yeryüzü, Küreselleşme, Yerel, Emek, Direniş, Kalan ve Çocuk Filmleri Bölümü yer aldı.
Festivalin ödül töreninde Bozcaada Belediye Başkanı ve aynı zamanda Festival Başkanı Hakan Can Yılmaz açılış konuşması yapıyor
22 ülkeden geniş bir katılımın gerçekleştiği BIFED’de birçok filmin dünya, uluslararası ve ulusal prömiyereler de yapıldı. Yarışma filmlerinden yönetmenliğini Marianna Francese, Jaad Gaillet’in üstlendiği “Tarlabaşı ve Ben”, Margaret Bong’un yönettiği “Weight of Salt (Tuzun Ağırlığı)”, Eduardo Chibas’ın yönetmenliğini yaptığı “Bye, Bye, Barcelona (Bay, Bay, Barselona)”, Sinem Yılancı ve Sertan Ünver’in filmi “Oak and Scott: Pausing at High Speed (Oak ve Scott: Yüksek Hızda Duraklamak)”, Hazal Tüfekçi’nin “Babalar Grubu” ve Eda Elif Tibet’in “Hey Geçi” filmlerinin Dünya Prömiyerleri gerçekleştirildi.
(BIFED) heykelcikleri zeytin ağacından heykeltraş Erim Bayrı tarafından yapıldı. Heykelciklerin tasarlanmasında yine Bayrı’nın emeği geçerken, heykelcikler üzerlerindeki yazılar ressam Zeynep Özdemir tarafından uygulandı
Uluslararası prömiyerini BIFED’de yapacak “Hands on: Women and Climate Change” belgeselinin yanı sıra birçok belgesel film de Türkiye’deki ilk gösterimini Bozcaada’da yaptı.
IDFA, Berlinale, Vienale, Sundance gibi dünyanın birçok önemli festivallerinde finale kalmış veya ödül almış 170 film arasından 20 filmin yarışma finalisti olarak seçildiği BIFED, Joel Bakan’ın yazdığı ve Mark Achbar ve Jennifer Abbott’un yönettiği dünyanın en fazla ödül kazanan belgesellerinden biri olan “The Corporation” filmiyle başladı. Festivalde yarışma filmlerinin yanı sıra 30 film daha sinemaseverlerle buluştu.
Birincilik Bir Avuç Cesur İnsan’ın
Festival’de birincilik ödülünü Rüya Arzu Köksal’ın yönetmenliğini yaptığı Türkiye’de yaşanan ama bütün dünyada benzerlerine rastladığımız, hayati öneme sahip bir çevre mücadelesini, aktivizm ruhunu kutlayarak ve bize, mizah duygusu ve insancıllağıyla ilham vererek anlatan bir film olduğu için, “Bir Avuç Cesur İnsan” aldı.
Ödülünü almak için sahneye çocuklarıyla beraber çıkan yönetmen Rüya Arzu Köksal “En büyük sorumluluğumuzun çocuklarımıza bırakacağımız “temiz” bir dünya olduğunu” hatırlattı.
Festivalin ikincilik ödülü; yerinden yurdundan edilmiş bir karakterin, insancıl ve evrensel bir şekilde gittiği yerdeki insanları ve evi kendi insanları kılması, dağları ve nehirleri kendi dağları ve nehirleri bilmesi ve dönüştürmesi; savaşların adaletsiz ve kirli yüzüne rağmen yaşamı, doğayı ve insanı doğallıkla ve inatla savunduğu için Mano Khalil’in yönetmenliğini yaptığı “Arı Yetiştiricisi – The Beekeper” filmine verildi. Üçüncülük ödülü ise insanın toprak aidiyeti ve ilişkisini yalın, güçlü ve şiirsel bir sinematografiyle anlatabilme başarısından dolayı yönetmenliğini Farida Pacha’nın yaptığı “Benim Adım Tuz – My Name is Salt” filminin oldu.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.