Ana akım medya Kobanê’de savaşan Kürt kadınları konu edinmeye başladığından beri, bazı eleştirmenler de dikkatini onlara yöneltmeye başladı. Bu medya eleştirmenlerine göre, madunlar ve ezilenler ancak ana akım medyanın onları dikkate almasıyla birlikte gerçekten var olmaya başlıyor. Bu eleştirmenler ana akım medyanın temsillerini ele alıyorlar, ancak bunun ötesine geçemiyorlar. Sonuç olarak, savaşan Kürt kadınların kim […]
Ana akım medya Kobanê’de savaşan Kürt kadınları konu edinmeye başladığından beri, bazı eleştirmenler de dikkatini onlara yöneltmeye başladı. Bu medya eleştirmenlerine göre, madunlar ve ezilenler ancak ana akım medyanın onları dikkate almasıyla birlikte gerçekten var olmaya başlıyor. Bu eleştirmenler ana akım medyanın temsillerini ele alıyorlar, ancak bunun ötesine geçemiyorlar. Sonuç olarak, savaşan Kürt kadınların kim oldukları, hangi dünya görüşü ve ideallere sahip oldukları, bugünkü direnişlerinin ardında yatan tarih ve Kürt siyasi kültüründeki toplumsal cinsiyet politikalarıyla ilgili sorular görmezden geliniyor.
Ana akım medya çoğunlukla Kürt kadın savaşçıların varlığını tarih dışı bir şekilde ele alıyor ve sahip oldukları siyasi idealleri, dünya görüşlerini ve Kürt kadınlarının çeşitli siyasi mücadelelere katılımının tarihini dikkate almayarak amaç ve pratiklerini siyasi alanın dışına çıkartıyor.1
Dolayısıyla medyada buldukları bu yer, Kürt kadın savaşçıları kötü adamlarla savaşan cesur kadınlara indirgiyor. İçinde bulundukları siyasi örgütün NATO ve müttefikleri tarafından terörist olarak görüldüğü bu savaşçıların birçoğu, eşitlikçi, etnik ve kültürel kimliği merkeze almayan bir idealizme inanıyor ve kolektif olarak kapitalist liberal demokrasinin nihai ve en üstün toplumsal düzen olduğunu reddeden bu idealizmin bir parçası olmak istiyor.
Kürt kadın savaşçıların siyasi görüş ve ideallerini, mücadelelerinin tarihini göz ardı eden yalnızca ana akım medya değil. Eleştirmenlerin Kürt kadın savaşçısı temsili de, ana akım medyada yer alan indirgeyici tabloyu yeniden üretmekte. Medyaya yönelttikleri birçok eleştiride, güzel ve güçlü Kürt kadınlarının (ne şekilde nesneleştirildiklerini tam olarak anlatılmadan) nesneleştirildiği, Batı medyasının Kürt toplumlarında ve kültüründe erkeklerin baskınlığını görmezden geldiği, çekici ve güçlü Müslüman kadın savaşçısıyla Batı medyasının kendi oryantalist fantezisine yer verdiği, çiçekli eşarplarıyla kameraya poz veren güzel Kürt kadın savaşçılara dikkatini veren Batı medyasının bölgedeki (Batı’nın kameralarına poz vermeyecek kadar radikal olan) diğer anti-emperyalist kadın savaşçıları dikkate almadığı gibi ilerici ancak alâkasız ifade ve kavramlar yer alıyor.
Bununla birlikte, medyanın sadece Hollywood’un güzellik ölçütlerine uyan Kürt kadın savaşçıların fotoğraflarını seçip yaydığı savı ortaya atılabilir. Ancak hangi fotoğrafların güzellik ölçütlerine uymadığı gerekçesiyle kenara atıldığına dair fazla veri olmadığı için bu argüman sıklıkla ileri sürülmüyor. Benzer bir şekilde, ana akım medyanın genellikle belirli şartlara uyanların davalarının ardından gözyaşı döktüğü de savunulabilir: A) beyaz ve orta sınıf Avrupalı ve Kuzey Amerikalıların fiziksel olarak kendini özdeşleştirebildiği savaşçılar; B) bu grubun ortak düşman olarak gördüklerine karşı savaşanlar; C) siyasi hikâyeleri liberal-kapitalist değerlerle çatışmayacak şekilde sınırlandırılabilen savaşçılar vb. Bu şartlardan sonuncusunun Kobanê’de verilen Kürt mücadelesine uyduğu söylenemez. Bu sebeple, yerleşik çerçevenin sınırları dışına çıkılmasın diye, bir yandan Kobanê’nin liberal-kapitalist toplumların ideallerini çiğnediğini ve onlardan saptığını gizlemek için Kürt mücadelesi tarihi ve siyasi bağlamından çıkarılmaya çalışılırken, bu mücadeleyle ilgili hususlar da IŞİD’e karşı genel bir savaş izlenimi yaratmak amacıyla yok sayılıyor.
Birçok medya eleştirmeninin ileri sürdüğü argüman ise şu: Ana akım medya, güzel ve güçlü Kürt kadınları kendi oryantalist fantezilerinin vücut bulmuş hâli oldukları için Kürt kadın savaşçılara kendini kaptırmış durumda. Eleştirmenlere göre, bu savaşçı kadınlar, kurumsallaşmış güzellik ölçütlerine uyan, medyanın oryantalist fantezilerinin ve hayranlığının objesi olan kadınlara indirgeniyor. Yapılan eleştiriler, Kürt kadınlarının asıl mücadelesinin yerine medyanın temsilini koyuyor. Linah Alsaafin’in “Objectifying Female Fighters” (“Kadın Savaşçıların Nesneleştirilmesi”) adlı makalesinde şöyle bir ifade yer alır: “Bazıları saçını kısa kesmiş, bazıları ise uzun saçlarını çiçeklerle süsleyerek örmüş, asker giysili, eli silahlı kadınların dış görünüşünü kenara koyacak olursak, onları silaha sarılmaya iten nedenler ve tutumların ne olduğunun tasavvuru – ki bu, onların failliğidir – eksik kalmaktadır.”2
Faillik, bir insanın dünyada bir edimde bulunabilme kapasitesidir. Sosyal bir yapıda yer alan her kişi, faildir. Dolayısıyla, Alsaafin’in kaç tane saç modeli saydığı ya da sunduğu örneklerin kaç tanesinin Kürt kadın savaşçıları cinselleştirmeye çalıştığı önem taşımıyor; Alsaafin’in iddialarının aksine, dünya onları görmezden gelmeye karar verirken eski ve yıpranmış silahlarıyla IŞİD’e direnen bu kadın savaşçılar, faillikten yoksun olamazlar. Asıl böyle eleştiriler, savaşan Kürt kadınlarını fotoğraflarının salt hayal ürünü betimlemelerine indirgiyor ve “savaş giysili ve eli silahlı kadınlar” gibi ifadelerle onları cansız, dolayısıyla faillikten yoksun objelere çeviriyor. Kürt kadın savaşçıların “çiçeklerle süslü örgülü saçı” ile ilgili, belki eleştirmenlerin gösterişsiz kadın savaşçı idealine uymamasından, belki de medyanın inşa ettiği bir illüzyon olarak görülmesinden kaynaklı itirazlar, püriten cinsiyetçi standartlardan ve Kürt kültürünün bazı özelliklerinin hiç bilinmemesinden kaynaklanıyor. Kürtlerin çeşitli jeopolitik alanlarda içinde bulunduğu sosyopolitik koşullar (sürekli olağanüstü hâlde yaşamaları), direnişin günlük hayatın bir parçası hâline gelmesine sebep olmuş durumda.
Kürt bir arkadaş, bir defasında şunu anlatmıştı: “Annemle radyo dinlerken, birden spikerlerin sesinin kısıldığını ve öksürük sesleri geldiğini duyduk, sonrasında ise sesler tamamen kesildi. Spikerler, Saddam’ın güçlerinin kullandığı kimyasal gazın hedefi olmuştu. O günden beri, radyodan korkuyorum, asla dinlemiyorum.” Sıradan ve günlük radyo dinleme alışkanlığı, insanların gazla zehirlenmesi travması ile birbirine geçmişti. Saçına çiçek ya da hoş bir eşarp takmayı unutmadan kendisinin, halkının ve alternatif olarak gördüğü toplum ve yaşam şeklinin hayatta kalması için savaşmaya giden bir kadın savaşçı da buna benzer şartların bilinciyle yaşıyor. İşte bu yüzden, Kobanê’deki Kürt erkek savaşçıların yaraları tedavi edilirken şarkı söylediği ve Peşmergelerin fırsat buldukça IŞİD’in ölümcül tehdidi altında olmalarına rağmen halay çektiği videolar izliyoruz. Ancak, erkek savaşçıların şarkıları ve halayları medya eleştirmenlerinin makalelerine konu olmuş değil.
Alsaafin gibi bazı eleştirmenler hâlâ “Bazıları saçını kısa kesmiş, bazıları ise uzun saçlarını çiçeklerle süsleyerek örmüş, asker giysili ve eli silahlı kadınlar” gibi ifadelerle uğraşadursun, aşağıdaki açıklamada belirtildiği gibi, yıpranmış kalaşnikoflar kullanan Kürt kadın savaşçılar IŞİD tarafından infaz edilmemek ve işkence görmemek için direnmelerini sağlayacak yeterli silahları olmadığı konusunda endişeliler:
“Kadın nişancılar yüzlerce IŞİD savaşçısını, olabilecek en az sayıda silahla (eski Rus kalaşnikofları) vurdular – ancak mermileri tükeniyor. Bu genç kızların birçoğu şehit oldu; birçoğu yakalandı, işkence gördü, seks kölesi olarak kaçırıldı, öldürüldü ve infaz edildi. Şengal Dağı’ndan Ezidileri kurtaranlar, Peşmerge güçlerinden ziyade, PKK’nin de yardımını alan YPG ve YPJ’ydi. Bu kadınların cesareti ve becerisi sayesinde Kobanê düşmedi. Rojava, Orta Doğu’da cinsiyet eşitliğinin olduğu tek yer ve YPJ, kadınların güçlendiğinin ispatı. IŞİD’i yenmek için ağır silahlara çok ihtiyaçları var.”3
“Beyond the Battlefield: The Kurdish Women’s Radical Struggle,” (“Savaş Alanının Ötesinde: Kürt Kadınlarının Radikal Mücadelesi”) adlı makalesinde Dilar Dirik, Kürt kadın savaşçısını gizeminden arındırıyor ve ana akım medyanın mücadeleyi tarihsel ve siyasi bağlamdan bağımsız ele almasını eleştiriyor. Dirik, aynı makalede, Kürt erkeklerinin kadın savaşçıları ve medyanın güzellik ölçütlerini kullanmasıyla ilgili şunu ifade ediyor: “Aynı zamanda, eleştirmenler Kürt liderliğini bu kadınları – Batılı kamuoyunun sempatisini kazanma çabası içinde – halkla ilişkilerini kuvvetlendirme amacıyla kullanmakla suçluyor. […] Bazı durumlarda bu suçlamalarda bir doğruluk payı olabilir…” Kürt liderliğinin mücadeledeki kadın savaşçıları ana akım medya için çekici hâle getirmek amacıyla bu şekilde kullandığı iddiası, tarih ve Kürt siyasi kültüründeki mevcut cinsiyet politikaları konusundaki cehaletten kaynaklanıyor. Bu iddia, Kürt kadın savaşçıları siyasi isteklerden mahrum, zapt edilmiş, Kürt erkeklerin siyasi hedeflerinin esiri olarak gösteriyor. Dirik, şunu ekliyor: “Sosyal medyada yine savaş kıyafetleri içinde, tüfek tutan ve gülümseyen bir güzelin fotoğrafı yayılıyor.” Benzer şekilde Linah Alsaafin şöyle yazıyor: “IŞİD tarafından esir alınmamak için kendini vuran 19 yaşındaki Kürt savaşçı Ceylan Özalp’in intihar ettiği iddiası, cesur ve meydan okuyan bir eylem olarak nitelendirildi, övüldü. ‘Cesur savaşçı’, ‘güzel’ ve ‘gözüpek’ olarak betimlenen Özalp, adeta heteroseksüel fantezinin zirve noktasını temsil ediyor – güzel, cinsel açıdan agresif, elinde silah olan genç bir kadın […]” Öyle görünüyor ki, savaşan Kürt kadınların dış görünüşüyle ilgilenmeyen ya da dış görünüşünü yargılamayan herhangi bir temsil söz konusu olamıyor. Ayrıca, Kürt kadın savaşçılara “güzel” olarak algılandıkları için tepki veren bazı eleştirilmenler de var. Mevcut kapitalist toplumların popüler kültürünün etkisi altındaki ana akım medya, ancak güzel bulduğu kadınların ölümünü yası tutulabilir görüyor. Buna karşın, ana akım medyanın temsiline yönelik bazı eleştirilerde, medyanın sadece bu kadınların güzelliğine önem veriyor olduğu belirtiliyor. Bu eleştirilerin çoğunda, Kürt kadınlarını ana akım medya olarak adlandırılan kutunun içine hapsediliyor ve sadece medyanın temsil ettiği şekil üzerine kurdukları tahayyül vasıtasıyla görülüyor. Eleştirmenler, farkında olmadan, okuyucularına Kürt kadın savaşçıların bahsi geçen medya temsilinin dışında var olmadıkları ve bir siyasal tarihin parçası olmadıkları izlenimini aktarıyor.
Kürt kadın savaşçılar, görünüşleri yüzünden medyanın ilgi odağı hâline gelmediler. Direnişleri söz konusu olmasaydı, hiçbir güzellik yarışması onlarla ilgilenmezdi. Medyanın onlara olan ilgisindeki önemli bir faktör, düşmanları olan IŞİD’in çarpıcılığı, ve IŞİD’in ana akım medya ve izleyicilerinde yarattığı korkudur. Bu kadınların direnişi, Kobanê’yi çevreleyen çeşitli gruplara karşı savaştıklarında ilgi çekmedi ve birçoğu bu mücadelede öldürüldü. Eğer fiziksel olarak belli güzellik ölçütlerine uymuyor olsalardı, sürmekte olan direnişleri eleştirmenlerin ileri sürdüğü gibi medyanın ilgisini çekmeyecek miydi? Kimse bu soruya kesin bir cevap veremez. Açık olan şu ki, ana akım medyada yeni düşman olarak yansıtılan IŞİD’den önce Kobanê’de verdikleri mücadele medyada yer bulmadı. Bir de şundan emin olabiliriz ki, bir kadın savaşçının her şeyden önce güzelliği eleştirmenler tarafından değerlendirmeye tabii tutuluyor. Eğer bu sınavı geçse bile mücadelesi ve eylemlerinin cesaretinden çok, belli güzellik ölçütlerine uyduğu için medyanın ilgisini çektiği gerekçesiyle tepki görmeyeceğinin garantisi yok.
Bu eleştirmenlere şu soruları yöneltebiliriz: Neden Kürt kadın savaşçılar, yüzlerinin güzelliği, kadınsılıkları, renkli eşarpları, “çiçeklerle süslü örgülü uzun saçı” ve ana akım medyanın mücadelelerine olan hayranlığına indirgenmeden gözlemlenemiyor ve tartışılamıyor? Neden ana akım medyanın hayranlığı, Kürt kadın savaşçıların kadınsı oluşları ve güzel olarak değerlendirilmelerinden başka bir şekilde yorumlanamıyor? Eğer ana akım medya, bu kadın savaşçıları tarihsellikten çıkarılmış, kötü adamlara karşı savaşan cesur insanlara dönüştürüyorsa, getirilen eleştiriler de onları sadece “güzel ve güçlü Kürt kadınları”, “asker kıyafetli, eli silahlı kadınlara” indirgemiyor mu? En önemlisi de, “güzel ve güçlü Kürt kadın savaşçı”, “oryantalist fantezilerin objesi olan savaşan Kürt kadını” kimlikleri, eleştirmenlerin kendileri tarafından inşa ediliyor. Eril bakışı eleştirme iddiasıyla kendi reklamlarını yaparken, ana akım medyanın Kürt kadın savaşçısı temsiline yöneltilen bu eleştiriler de Kürt kadın savaşçıları ve direnişlerini hayali bir eril bakışla değerlendirip, onlara aşağılayıcı kimlikler yüklüyor. İlerici görünen ifadelerle süslü de olsa (nesneleştirme, oryantalizm, ana akım medyanın eleştirisi, kadın savaşçıların anormalleştirilmesi ve cinselleştirilmesi vb.), bir kez daha cinsiyetçiliğin yalın bir şekilde açığa çıktığı görülüyor. Bu cinsiyetçilik, Kürt kadınlarının (basit silahlarla, amacı kafalarını kesmek ya da onları satmak olan güçlere karşı savaşan) ilerici mücadelesinin medya tarafından gördüğü ilginin, sadece yüzlerinin güzelliği ya da oryantalist erkek fantezileriyle açıklanabilir olduğunu iddia ediyor.
Kobanê’de izlenen daha önce örneği görülmemiş alternatif siyaset ve onun kadın savaşçıları ne medyanın üretmiş olduğu gelişigüzel bir tablodan ibarettir, ne de medyada fantezi ve arzu objesi olduğu için yer bulmuş hayali bir grup kadının verdiği mücadelenin temsilinden. Bu kadınlar, bölgedeki soykırımlara ve sistematik olarak Kürt karşıtı siyaset güden çeşitli milliyetçiliklere karşı savaşan gerçek insanlardır. Ana akım medyaya eleştirmekle meşgul olmak – kulağa ilerici gelen, kadının nesneleştirilmesi, eril bakışın kadını cinselleştirmesi, güzel ve güçlü kadını konu eden oryantalist fanteziler ile ilgili olsa da – iyi niyet yoksunluğunu ve Kobanê’de sürdürülen alternatif yöntemlere hak ettiği ilginin verilmediğini gizlemeye yetmiyor. Birer resimden ibaret olmayan bu kadınlar, klişelerle dolu gürültü kirliliğinden uzaklaşıp kulak verdiğimiz takdirde dünyaya birçok ders verebilir.
2 Kasım 2014 tarihinde ZNet internet sitesinde yayınlanan bu yazı Zanenstitu.org’da Yağmur Yılmaz tarafından çevrilmiştir.
1. Dilar Dirik, “Beyond the Battlefield: The Kurdish Women’s Radical Struggle”, Kurdish Question, http://kurdishquestion.com/kurdistan/beyond-the-battlefield-the-kurdish-women-s-radical-struggle.html [↩]
2. Linah Alsaafin, “Objectifying female fighters”, Open Democracy, 17 Ekim 2014, https://www.opendemocracy.net/arab-awakening/linah-alsaafin/objectifying-female-fighters [↩]
3. “Kurdish women need arms to fight Isis”, Guardian, 30 Ekim 2014, http://www.theguardian.com/world/2014/oct/30/empowered-kurdish-women-fighters-need-arms [↩]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.