Kobanî destanı büyüdükçe, çekimi artırmakta ve birçok gücü kendine çekmekte. Kürtlerin varlığını kabul etmeyen Abdulcebar Akidi gibi ÖSO içinde olan kişilerin bile, Kobanî de YPG ile birlikte DAIŞ’a karşı savaşmak için bu kadar ısrar etmesi, bu destansı direnişten kaynaklanmaktadır. Tabi bir de Peşmerge’nin Kobanî’ye gelip YPG ile birlikte hareket etmesi de yine bu direnişin sonuçlarındandır. […]
Kobanî destanı büyüdükçe, çekimi artırmakta ve birçok gücü kendine çekmekte. Kürtlerin varlığını kabul etmeyen Abdulcebar Akidi gibi ÖSO içinde olan kişilerin bile, Kobanî de YPG ile birlikte DAIŞ’a karşı savaşmak için bu kadar ısrar etmesi, bu destansı direnişten kaynaklanmaktadır. Tabi bir de Peşmerge’nin Kobanî’ye gelip YPG ile birlikte hareket etmesi de yine bu direnişin sonuçlarındandır. Bu destan sürdükçe yeni ittifaklar ve bu direnişe yeni katılımların olması beklenebilir. Bence Kobanî destanın en büyük kazanımı Dünyadaki birçok güç açısından Kürtler artık temel bir partner haline gelmesi oldu.
Kobanî beklenmeyeni yaparak insanlık tarihine yeni bir destan yazdı. DAIŞ’ın dünyanın her tarafından topladığı radikal canileri, Suriye ve Irak’ın hediyesi olan ağır silahlarla birkaç günde Kobanî’yi tamamen ele geçirmesi beklenen bir durumdu. Fakat böyle olmadı. Kürt Özgürlük hareketinin 40 yıllık mücadele deneyimi ve Apocu direniş ruhu bütün planları alt üst etti ve destansı bir direniş ortaya çıkardı. Bundandır ki birçok aydın ve tanınmış şahsiyet 1 Kasım gününü Dünya Kobanî günü olarak ilan etti. Dünyanın birden çok merkezinde yapılan destek eylemlerinde, Kürt halkının meşru ve halk olmaktan kaynaklı talepleri artık çok daha görünür hale geldi. Kürtlerin insanlık değerlerini savunma direnişine herkes ortak olmak istiyor ve bu Kürtlerin uzun süren haklı direnişini maniple eden güçlerin etkisini zayıflattı.
Kobanî’nin sembol olduğu Kürt halkının, halk olmaktan kaynaklı haklarının daha görünür olması Kürtler açısından yeni bir mecra oluşturmuş durumdadır. Kürtler daha önce çok düşük profilde ve birazda istihbarat birimleri üzerinden geliştirdiği diplomasi faaliyetlerini, artık daha resmi ve açık bir şekilde en üst profilde yürütmektedir.
Tabi bu konu da, halen devam eden ciddi geçmiş alışkanlıklar var. Geçmişte Kürtler bölge de bir birinin karşıtlığı üzerinden diplomasi yürütmekteydi veya ittifak kurmaktaydı. Hem bölge devletleri, hem de uluslararası güçler bu durumu çok analiz etmişti ve Kürtlerin bir birine karşı kullanma siyaseti içine giriyordu.
Bunda Kürt örgütlerin dar siyasetlerinin yanı sıra ilişki kurabilecekleri başka araçlarının olmaması da etki oluyordu. Ortadoğu’da iki eksen her zaman vardı ve Kürt örgütleri de bu iki eksen etrafında kendilerini örgütlemişlerdi. Ki, son yıllarda eksenlerin iyice belirginleşmiş olduklarını söylemek mümkün. Bölgede İran ve Türkiye, uluslar arası alanda da Rusya ve ABD etrafında oluşan bu eksenlere dayalı siyaset Kürtler açısından da belirleyiciydi. Bu eksenlere dayalı siyaset şimdiye kadar Kürt partilerini ayakta tuttu ve dar anlamda Kürt halkının bazı haklarını kazanmasına vesile oldu. Fakat bu haklar dar olduğu kadar, yerel kaldı ve diğer parçalardaki Kürt halkının çıkarlarına karşıtlık temelinde oldu. Güney Kürdistan eksenli siyaset yıllarca böyle bir siyasi yaklaşım içinde oldu. Son zamanlarda bu aşılmaya çalışılıyor.
Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı çıkarlarını, parti çıkarları ile özdeşleştirmek her halde Kürt partilerinin en büyük yanılgısıdır. Kürt partilerinin kendi partici çıkarlarını bir halkın çıkarları gibi yansıtması çok objektif bir yaklaşım olmaz her halde. Ama bu nokta da Kürt Özgürlük Hareketinin Kürt halkının çıkarı ile parti çıkarlarını birleştirme konusunda, KCK’nin buna çok yakın bir politika içinde olduğunu söylemek ve hakkını vermek gerekir.
Kürt partileri, uzun yıllar boyunca dar yerel çıkarları ulusal çıkarların üstünde tutan siyasetinin sonucu olarak: İran’la iyi ilişkiler için Doğu Kürdistanlı partileri tasfiye etmeye çalışıldı veya pasifize edildi. Türk devleti ile iyi ilişkiler için Kuzey Kürdistanlı partilere savaş açıldı, Irak devletiyle iyi ilişkiler için Güney Kürdistanlı partiler zayıflatılmaya çalışıldı veya Güney Kürdistanlı partiler kendi iç çıkarları için başka mecralarda ilişkiler geliştirdi, Türkiye ile iyi geçinmek için Rojavayı tanımama politikası yürütüldü, yardım yerine engeller oluşturuldu.
Hem uluslar arası güçler hem de bölge devletleri Kürtlerin bu zafiyetlerini iyi görüyordu ve “Maşa siyasetiyle” herkes kendisine yakın partiyi diğer partiye karşı kullanıyordu. Partiler de var olmayı, Kürt halkının genel çıkarlarından daha önemli görüyor ve ona göre bir siyaset izliyordu. Artık bu siyaset tarzının ne Kürt partilerine ne de Kürt halkına bir kazancının olmadığını herkes görmeye başladı. Bu önemli bir gelişmedir.
Halk olarak ortak kader, ortak tarih, ortak kültür ve ortak gelecek fikrine ulaşan Kürtlerin, siyasetini yapan partilerinde birlikten güç doğar diyerek, başkaları için bir birinin karşıtlığını yapmayı bırakarak, ortak siyaset, ortak savunma, ortak hizmet üzerinde yeniden bir siyasi vizyon oluşturması gerekir.
HPG gerillalarının Kerkuk, Xaneqîn, Maxmûr ve Şengal’de Güney Kürdistan savunmasında aktif rol alması, yine YPG’nin Rabia’da Peşmergeyle ortak operasyonlar yapması ve Peşmergenin Kobanî’de, YPG komutanın deyimiyle “ortak ordu gibi” hareket etmesi, bütün siyasi denklemi değiştirdi.
Kobanî destanı ve YPG-YPJ kahramanlarının büyük direnişi 53 gününü geri bırakıyor. Bu destan sürdükçe hem Kürtler hem de bölgede yeni gelişmeleri devam edecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.