Meşru savunma konusunda nice yazılar yazıldı, nice kitaplar satıldı ve okundu. Nice konuşmalar yapıldı. Nice sloganlar atıldı. Afra tafra kesilenler oldu. Neticede öyle anlaşılıyor ki, kimse anlamamış. Anladığını söyleyen çıksa da gerektiği yer ve zamanda meşru savunma direnişine geçmedi kimse. Son Kobanê Serhildanı’nda ortaya çıktı ki, meşru savunma yani öz savunmayı ne Kürt siyasetçileri ne […]
Meşru savunma konusunda nice yazılar yazıldı, nice kitaplar satıldı ve okundu. Nice konuşmalar yapıldı. Nice sloganlar atıldı.
Afra tafra kesilenler oldu. Neticede öyle anlaşılıyor ki, kimse anlamamış. Anladığını söyleyen çıksa da gerektiği yer ve zamanda meşru savunma direnişine geçmedi kimse.
Son Kobanê Serhildanı’nda ortaya çıktı ki, meşru savunma yani öz savunmayı ne Kürt siyasetçileri ne de Kürt gençleri yeterince anlamamış. Anlamadıkları gibi Kobanê Serhildanı’nda işgalci TC ve ona bağlı DAİŞ, Hizbul-Kontra, Hüdapar, MHP, BBP, İBDA-C ile AKP’li korucuların katliam saldırılarına karşı Kürt halkını korumadılar. Bu gafletten kaynaklı olarak 35 Kürt yurtseveri ve bir Türk devrimcisi işgalci TC ve ona bağlı çetelerin saldırısı sonucu şehadete ulaştılar.
İster savaş durumunda olsun isterse barış durumunda, meşru savunma doğal bir haktır. Doğuştan gelen ve canlı olmanın gerektiği bir reflekstir. Bu tek tek bireyler için olduğu gibi tüm uluslar ve halklar için de geçerlidir. Kendisini ve ulusunu savunmayan bireyler ile uluslar yok olmaya mahkumdurlar. Uygarlık denilen sömürgecilik tarihi buna tanıktır. Asurlular nerede? Yok edildiler. Anadolu’da nice halklar vardı. Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve Êzidî Kürtleri nereye gittiler? Türk Devleti tarafından soykırımdan geçirildiler. Kürtler de soykırımdan geçirildiler. Ama PKK’nin çıkışıyla bu gidişata son verildi. PKK, hangi yöntemle Kürtleri yeniden tarih sahnesine çıkardı? Tabii ki, gerilla denilen HRK-ARGK-HPG (Hêzên Parastina Gel) güçlerini örgütleyerek, Kürdistan halkını 21. yüzyılın şafak vaktine taşıdı.
Gerilla savunma tecrübesi ve etkisi ile bugün Başur ve Rojava Kürdistan’ında HPG, YPG-YPJ savaşçıları Kürdistan halkını ve topraklarını savunuyor. Tüm dünya bu direnişi yazıyor, anlatıyor. Belgeselini yayınlıyor. Hayranlıkla ve saygı ile YPJ savaşçılarına bakıyor.
Hakikat bu kadar yalın ve açıkken, bu kadar tecrübe varken, eğer Bakurê Kurdistan Kobanê için serhildana kalkıyor ve kendini savunamadığı için katliama uğruyorsa burada bir sorun var demektir.
Burada işgalci Türk Devleti ve bağlısı çetelerden gelebilecek saldırılara karşı önceden hazırlıklı olmama sorunu var.
Bunun baş sorumlusu Kürdistan gençliği ve siyasi partilerdir.
Kendisini, ulusunu, ülkesini ve değerlerini korumak en temel insani haktır. Bu hem doğal hem de evrensel bir haktır. İnsan hakları evrensel beyannamesi, BM siyasal, kültürel ve ezilen uluslara ilişkin antlaşmalarda, Roma antlaşması, Cenevre, Avrupa Birliği İnsan Hakları Sözleşmesi gibi onlarca antlaşmada meşru savunma hakkı temel bir hak olarak tanınmıştır.
Bu doğal ve evrensel hukuka göre hak olan meşru savunmayı kullanmayan Kürdistan gençliği ve siyasi partiler, Kürtlerin varolma hakkının da tehlikeye girmesine neden oluyor.
Bilinmiyor mu, Kürdistan işgal edilmiş bir ülke? İşgal eden Türk, Arap ve Fars sömürgeciliği.
Doğal ve evrensel hukuka göre bu işgalci devletlere karşı direnmek, meşru savunma direnişine geçmek en tabii haktır. Bu hakkı kullanmayan ahlaki ve vicdani olarak hem kendisine hem de ulusuna karşı suçlu duruma girer.
Kaldı ki, hiç bir hayvan belgeseli bile seyredilmemiş mi! Hayvan belgesellerini seyredenler bilir. Bir tilki, bir kaplan, bir aslan ve bir kuşun bile temel yaşam alanı vardır. Başka bir hayvan onların yaşam alanına izinsiz girince hemen savunmaya geçiyorlar. Onu kovuyorlar.
Kürdistan ise binlerce yıldır işgal altında. İşgale uğramayan hiçbiri değeri kalmamış.
Buna rağmen düşmana karşı reflekssiz kalmak nasıl oluyor?
Türk Devleti’nin Kürdistan’daki tüm kurumları ve bu kurumlar vasıtası ile işgalciliği yürüten bütün devlet görevlileri soykırım ve işgal suçunu işliyorlar. Bu ister silahlı biri olur, ister başka bir görevli olur. Hepsi sonuçta Kürtleri Türkleştirmek, soykırıma uğratmak için para, pul alıyorlar. O mevkilere geliyorlar. Bazıları silahla Kürtleri fiziki soykırımdan geçiriyor bazıları da siyasi, sosyal ve kültürel soykırımdan geçiriyor.
Hangi Kürdistan parçasında olursa olsun sonuç aynıdır. Ama şu da bilinmeli; dört parça Kürdistan’daki sömürgeciliğin baş aktörü TC devletidir.
Rojava ve Kobanê’ye karşı DAİŞ (IŞİD) adı altında savaş yürüten de direkt TC’dir.
Bakurê Kürdistan halkının, TC’nin bu işgal saldırısına karşı ayaklanması meşru bir haktır.
TC’nin saldırılarına karşı süreç-müreç diyerek halkı savunmamak, sonuçta işgalciliğe hizmet kapsamına girer.
HPD-BDP’nin binalarının yakılması, bu binalarda Kürt çocukları, gençleri ve yaşlılarının hunharca katledilmesi HDP-BDP’nin yetersizliğidir. Buralar savunmasız bırakılmamalıydı. Hele bundan sonra hiç bırakılmamalı.
Saldırılara ilişkin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın aynen şöyle bir belirlemesi var: “Eğer biri size el kaldırırsa, onun elinin inmesini beklemeyin. Eli havada iken harekete geçin… Kürtler her şeyini, yaşamını savaşa göre örgütlesin.”
Her şehir, her ilçe, her mahalle ve köyde Kürdistan gençliği ve halkı savunma birlikleri ve timleri ile kendisini savunmazsa başka katliamlara uğrayabilir.
İster barışta olur ister savaşta olur, öz savunma birimleri kalıcı olmalıdır. Her olasılığa karşı hazır ve nazır olmalılar.
Öz savunma birliklerinden haberdar olan düşman da ona göre adım atar.
Öyle kolay kolay Kürtleri katletme cesaretini gösteremez.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.