Emperyalist sistemin merkezinde (metropolünde) patlak veren ve orada yoğunlaşan 2007-2008 krizi, bir anlamda son buldu. Son bulurken de, metropol ve çevrede farklı ve rahatsız edici sonuçlara yol açtı. Ne gibi sonuçlar? 2013’ü, kriz öncesi (2006) ile karşılaştırırsak neler değişmiş? Hatta bir on yıl daha geriye (1997’ye) bakmak da anlamlı olacaktır. Zira, dünya ekonomisinin bir önceki […]
Emperyalist sistemin merkezinde (metropolünde) patlak veren ve orada yoğunlaşan 2007-2008 krizi, bir anlamda son buldu. Son bulurken de, metropol ve çevrede farklı ve rahatsız edici sonuçlara yol açtı.
Ne gibi sonuçlar? 2013’ü, kriz öncesi (2006) ile karşılaştırırsak neler değişmiş? Hatta bir on yıl daha geriye (1997’ye) bakmak da anlamlı olacaktır. Zira, dünya ekonomisinin bir önceki (1998-2001 tarihli) krizini unutup sonrasını incelemek eksik kalacaktır.
Bir önceki kriz unutturulmuştur; zira, emperyalist sistemin merkezi bu bunalımdan etkilenmemiş; hatta yararlanmıştı. Çevre ekonomileri ise, Doğu Asya’da patlak verip Latin Amerika’da son bulan (1999 ve 2001’de Türkiye’ye de uğrayan) bir dizi bunalımla sarsılmıştı.
***
“Neler değişti” sorusunu, şimdilik, dünya ekonomisinin ana blokları arasındaki akımların bilançosu (yani, cari işlem dengeleri) açısından incelemek istiyorum. Tablo, bu amaçla düzenlendi. Yıllık istatistikler yerine üç tipik yıl seçildi: 1997, 2006 ve 2013… Son satır ABD tüketici fiyat endeksidir ve zaman içinde doların değer yitirmesinin boyutunu gösterir. Örneğin, ABD’nin 2006’daki cari açığının 1997 fiyatlarıyla 637 milyar dolar olduğunu ve dokuz yılda reel olarak 4,5 misli arttığını bu endeksi kullanarak tahmin edebiliriz.
1997 | 2006 | 2013 | |
Metropol | +69,8 | -551,0 | -68,8 |
ABD | -140.4 | –800.6 | -400,3 |
Japonya | +96.6 | +170.4 | +33,6 |
Almanya | -10,0 | +182.1 | +254,9 |
Diğer Batı | +123.6 | -102.9 | +43,0 |
Çevre | -69,5 | +738.7 | +428,1 |
Petrolcüler | +21,7 | +476.6 | +457,0 |
Çin | +37,0 | +232.8 | +182,8 |
Diğer Çevre | -128,2 | +29.3 | -211,7 |
Kayıt Dışı | -0,3 | -187.7 | -359,3 |
ABD fiyatları | 100 | 125,6 | 145,2 |
***
Kapsanan üç yılın değişmeyen önemli bir özelliği, ABD’nin çok büyük dış açıklarıdır. ABD ekonomisi 1980 sonrasında kesintisiz dış açık vermeye başladı. Doların dünya parası olma özelliği (dolar emperyalizmi), Amerika’nın kendi parası ile borçlanabilmesini mümkün kılıyordu. Ne var ki, zamanla ölçü kaçtı; 2006’da dış açık zirveye, ABD milli gelirinin yüzde 6’sına ulaştı; finansal balonlaşmayı, iç borçlanmayı destekledi; gelirleri aşan tüketimi ve üretimi aşan kaynak kullanımını mümkün kıldı.
Balonun patlaması, yani 2007-2009 krizi, iç talebi geriletti; 2013 cari işlem açığı da yedi yıl öncesinin (cari fiyatlarla) yarısına indi.
***
ABD bir yana, tablonun, diğer bloklar için ne türden değişimleri yansıttığına (ek bilgilere de başvurarak) değinelim.
1990-1997: Sermaye hareketlerinde hızlı genişleme; çevrede canlanma
1990 dolaylarında “Güney” coğrafyasının büyük çoğunluğu, neoliberal reformların son halkasını kabul eder; sermaye hareketlerini serbest bırakır. Sonraki yedi yıl boyunca yüksek tempolu dış kaynak girişleri bu ekonomilerin cari işlem açıklarını yükseltir. Bu gelişimin bitim noktası olan 1997’de (petrol ihracatçıları ve bu furyanın dışında kalan Çin hariç) çevre ülkeleri, neredeyse ABD kadar dış açık vermekte; yabancı sermaye girişlerine bağımlılıkları artmaktadır.
Almanya, bu dönemde, birleşmenin sıkıntısı içindedir ve geçici olarak cari açık veren bir konuma geçmiştir.
***
1998-2006: Dört yıllık kriz dalgası, çevre ekonomilerinde ayrışma
Doğu Asya’daki spekülatif balon 1998’de patladı; sıcak para kaçmaya başladı. Kısa vadeli krediler döndürülemedi. Çevre ekonomileri zincirleme krizlere sürüklendi. Pek çoğunda ağır IMF programları uygulandı. Bir önceki dönemi “israf etmemiş” olan ülkelerin bir bölümü, kronik dış açıklarını ortadan kaldırabildi. Bunlar, sermaye hareketlerinin tekrar canlandığı sonraki yıllarda cari fazla vererek büyüyebildiler. Asyalılar, Arjantin, Brezilya bu kategoriye girer.
Buna karşılık, Doğu-Orta Avrupa ülkeleri ile Türkiye, Meksika, Güney Afrika kronik dış açık veren konumlarını değiştirmedi. Yine de ilk grup ağır basmaktadır. Tabloda gözlendiği gibi, 2006’da çevre ekonomileri bir bütün olarak 29 milyar dolarlık dış fazla vermiştir.
2006’da dünya ekonomisindeki dış açıkların finansmanında, petrolcüler dışında üç ülke öne çıkmıştır: Çin, Japonya ve Almanya… AB’nin zayıf halkalarına sermaye ihraç eden Almanya, bölge içinde emperyalist bir konuma gelmiştir.
***
2007-2013: Metropolde kriz yönetimi, çevrede yeni kırılganlıklar
Metropol krizi, finans kapital tarafından yönetildi. ABD, AB, Japon merkez bankaları, 2009’dan başlayarak astronomik likidite genişlemesine yöneldiler; finansal çöküntüyü önlediler. Ne var ki, parasal genişleme üretken kredilere dönüşmedi; metropolde büyümeyi desteklemedi. Yaygın bir kabule göre, Batı ekonomileri uzun vadeli bir durgunluk dönemine girmiş durumdadır.
Likidite genişlemesi ile beslenen finans kapitalin rantiye, parazit, spekülatif öğeleri bol miktarda çevre ekonomilerine taştı. Bazı Asya ülkelerinde (Tayvan, Malezya, Filipinler, Kore) etkiler sınırlı kaldı; cari işlem fazlaları sürdürüldü. Giderek net sermaye ihracatçısı konumuna geçen Çin’in 2013’teki cari fazlası 183 milyar dolardır.
Buna karşılık, uluslararası krizle olumlu dış denge koşullarında karşılaşan ve bu nedenle fazla etkilenmeyen çok sayıda ülke (örneğin Arjantin, Brezilya, Şili, Hindistan, Endonezya) ölçüsüz sermaye girişleri karşısında çaresiz kaldı. “Kur savaşları” ve finansal balonlaşma bu ekonomileri dış açıklara sürükledi.
2013 verileri gösteriyor ki (Çin’i ve petrolcüleri dışlayan) “diğer çevre” ekonomilerinin önceki dönemdeki cari fazlaları 212 milyar dolarlık dış açığa dönüşmüştür. Bu grup için on beş yıl öncesinin bağımlı konumu geri gelmiştir. 2013 açıkları 1997’deki dış açık toplamını cari fiyatlarla yüzde 65, sabit fiyatlarla yüzde 14 oranında aşmıştır.
***
Kıssadan hisse: Uluslararası kriz son bulmakta iken, görünüşte “her şey eskisi gibi” devam etmektedir; ancak, aslında biraz daha kötüye giderek…
Niçin daha kötüye? Son kriz altı yıl önce patlak verdi; son buldu; ama AB ekonomilerinin çoğunda (Akdeniz ülkelerinde, Hollanda, Britanya ve İrlanda’da) kişi başına milli gelir hâlâ 2007’nin altındadır. Durgunluk aşılamamaktadır.
Niçin daha kötüye? 2006’da kendi ayakları üzerinde durabilen çok sayıda çevre ekonomisi, yedi yıl sonunda, Türkiye gibi müzmin kırılganların saflarına katılmış; kaderlerini parazit rantiyelerin, spekülatörlerin doymak bilmeyen “risk iştahı”na teslim etmiştir.
Bir başka bozulma, dünya ekonomisinde kayıt dışı (karanlık) işlemlerin artmasıdır. Cari gelirlerin önemli bir bölümü (2013’te 359 milyar dolar) “buharlaşmıştır.” Yani, emperyalist sistem adım adım mafyalaşmaktadır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.