Rojava devrimine yönelik planlar tek tek boşa çıkarıldı. Birçoğunun boşa çıkarılması ağır bedellere mal oldu. Kürtler ve Rojava halklara ödedikleri bu bedellerin anlamını da biliyor. Zira savunduklarının bir devrim olduğunu, özgürlük olduğunu devrim ve özgürlüğün bedelinin kimi yerde can olduğunu çok iyi biliyorlar. En son, en kampsamlı ve şu ana kadar ağır bedellerle de olsa […]
Rojava devrimine yönelik planlar tek tek boşa çıkarıldı. Birçoğunun boşa çıkarılması ağır bedellere mal oldu. Kürtler ve Rojava halklara ödedikleri bu bedellerin anlamını da biliyor. Zira savunduklarının bir devrim olduğunu, özgürlük olduğunu devrim ve özgürlüğün bedelinin kimi yerde can olduğunu çok iyi biliyorlar. En son, en kampsamlı ve şu ana kadar ağır bedellerle de olsa boşa çıkarılan plan Kobanê saldırıları oldu.
Kobanê saldırıları şimdilik boşa çıkarılmış durumda. Ancak boşa çıkarılırken beraberinde çok ciddi siyasal sonuçlar ortaya çıkardı. Ortaya çıkardığı önemli siyasal sonuçlarla görüşmeler, diplomatik girişimler başlatılıyor. Bu görüşmeler, aynı zamanda yeni planlar da oluyor. Zira hala Rojava devrimini hazmedemeyen, bu devrimin yaşamaması için elinden gelen her türlü çabayı gösteren güçlerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’nin bu yaklaşımı aynı zamanda Suriye devrimine olan yaklaşımıdır. Zira Suriye Ulusal Koalisyonu’nun İstanbul merkezli çalışması bunun açık göstergesidir.
Son günlerdeki özellikle çete ve ölüm grubunun Kobanê’de kırılmasından sonra sözüm ona Suriye Ulusal Koalisyonu Kürt başkan yardımcısı A. Hekim Beşar’ın son günlerde yaptığı açıklamalardan sonra Türkiye Başbakanı A. Davutoğlu’nun Hewlêr’e ziyarette bulunması oldukça dikkat çekicidir.
Son dönemlerde özellikle de çete grubunun Kobanê’de kırılmasından sonra yaşanan gelişmeleri kısaca özetlersek bu ziyaretin hangi amaçla ve hangi planlarla gerçekleştiğine dair bazı ipuçlarını verecek.
Kobanê saldırılarıyla Kürt Özgürlük Hareketi’nin zayıflatılması beklenirken aksine sadece bölge düzeyinde değil uluslararası alanda meşrulaştı ve zayıflama yerine daha da güçlendi. Türkiye devleti Kobanê’ye yönelik izlediği politikalarla Kuzey Kürdistan’daki gelişmeleri frenlemek isterken aksine daha fazla özgürlükçü gelişmeler yaşandı. Özellikle de AKP tarafından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecini bitirilmek istenirken Kürtlerin direnişi Türkiye’nin bundan başka bir seçeneğinin olmadığını bir kez daha kanıtlarıyla gösterdi. Kürtler açısından uzun yıllardır başlatılan birlik tartışmalarına şimdiye kadar KDP’nin yan çizmesi yine bu direnişle tamamen kırıldı ve Kürtlerin bundan başka bir seçeneğinin olmadığını gösterdi. Bundan dolayı birlik yönünde ciddi gelişmeler yaşanmaya başlandı. Bu gelişmelerin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan Rojava Halk Meclisi ile ENKS arasında Duhokta başlayan görüşmeler sonucunda varılan anlaşma oldu. Her ne kadar şu ana kadar ENKS tarafından bunun gerekleri yerine getirilmese de bu anlaşma hala ciddi bir şekilde geçerliliğini koruyor. Ancak bunun gereklerinin yapılması yerine hala ENKS adına konuşan A. Hekim Beşar’ın durmadan bu anlaşmayı boşa çıkarma, geçersiz kılmak için çok sayıda açıklaması oldu. Ancak buna karşı şu ana kadar ne ENKS’den ne de Barzani’den hiçbir açıklama yapılmamış olması dikkat çekicidir. Ancak KCK ve Rojava halk iradesinin kararlı oldukları ve bu anlaşmanın pratiğe girmesi için ellerinden geleni yapmaya devam ettikleri yönünde açıklamaları oldu. Bunun bir adım daha ötesinde KCK yetkilileri ortaya çıkan somut gerçekliğin Ulusal Kongreye bağlı Ulusal Kuvvet oluşacak biçiminde bir plan ve projenin olduğu ve sağlanması gerekir yönünde açıklamalar yaptı.
Bütün bu önemli ve dikkat çekici gelişmelerin sonunda Türkiye Başbakanı A. Davutoğlu’nun Hewlêr ziyaretinin başlaması beraberinde düşündürücü sorular akla getirir. Kürtlerin tasfiyesinden öte bir şey düşünmeyen Türkiye bu adımla çözüm süreci ile Rojava devrimine yönelik plan yapmaya çalışıyor. Ancak bu planların yeniden Kürt güçleri ile yapılmış olmasının beraberinde neler getireceği bütün güçler oturup düşünmesi gerekir. Bu görüşmelerden nasıl planlar çıkacağını şimdiden kestirmek zor. Ancak Rojava devrimi ile Kuzey Kürdistan’daki çözüm sürecine ilişkin bazı planların yapılacağı kesindir. İyimserlik açısından bakılırsa olumlu planlar da denilebilir. Ancak Nusra Grubu’nun Efrîn etrafını sardığı, siyasal ve diplomatik baskıları arttırmaya çalıştığı özellikle de ekonomik kuşatma yönünde adımlar attığı bir dönemde gerçekleşen bu ziyaretten çok fazla olumlu planlar çıkacağını söylemek çok iyimser olmak anlamına gelir.
O yüzden Kürt kamuoyunun hepsinin dikkatlerinin üzerinde olduğu bir ziyarettir. Zira Türkiye gerek bölgede gerekse uluslararası alanda tamamen yanlızlaşmaya doğru gittiği bir dönemde yeniden Kürtleri yedeğine alma çabası olduğunu gösteriyor bu ziyaret. Çünkü bölgede yükselen ve tüm güçlerin şimdi üzerinde hesap yaptığı ve ittifaklar geliştirmek istediği güç Kürtlerdir. Davutoğlu’nun ziyaretinin hedefi de bundan başka bir şey değil. Ancak bilmesi gereken tek bir şey var oda ittifak arayışında yapacağı hatalar tarihi hatalar olacaktır. Çünkü çözüm ve bölgeye barış, istikrar Kürt Hak Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi ile yapılacak anlaşmalardan başka hiçbir güçle sağlanamayacağı kanıtlanmış durumda. Türkiye’nin doğru muhataplarla doğru planlarla kazanabileceği ciddiyetinden hareket etmesi gerektiği herkes tarafında bilinen bir gerçektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.