İşçi Partisi yüzünü sola mı dönecek yoksa Sağ’a doğru neoliberal geçişini tamamlayacak mı? Rousseff ve İşçi Partisi, artık İşçi Partisi – PSDB rekabetinin ötesine geçecek biçimde hareket etmeli ve Brezilya toplumuna uzun vadeli dönük siyasi projelerden bahsetmelidir Brezilya seçimlerinde ikinci tura kalmadan ortaya çıkan sonuç, İşçi Partisi’nden Dilma Rousseff ile birlikte neredeyse onun aldığı oy […]
İşçi Partisi yüzünü sola mı dönecek yoksa Sağ’a doğru neoliberal geçişini tamamlayacak mı? Rousseff ve İşçi Partisi, artık İşçi Partisi – PSDB rekabetinin ötesine geçecek biçimde hareket etmeli ve Brezilya toplumuna uzun vadeli dönük siyasi projelerden bahsetmelidir
Brezilya seçimlerinde ikinci tura kalmadan ortaya çıkan sonuç, İşçi Partisi’nden Dilma Rousseff ile birlikte neredeyse onun aldığı oy kadar oy alan merkez sağ PDSB Partisi’nden Aécio Neves açısından bir zaferi işaret ediyor. Öte yandan bildirilen hata payı hesaba katılmakla birlikte Rousseff’in yeniden seçilişi, ikinci tur seçim sonuçlarının resmen açıklanmasıyla birlikte muhtemelen kesinleşmiş olacak. Bu seçim, 12 yıldan bu yana İşçi Partisi’nin en zor seçimiydi ve bunun Haziran 2013 isyanı sonrasında Brezilya siyaseti gerçekliğine ve İşçi Partisi’nin Brezilya halkının düşünceleri üzerinde 12 yıl içinde yaptığı etkilere bağlı nedenleri var.
Önümüzdeki dört yılda pek çok meydan okumaya maruz kalacak olanlar, Brezilya devlet başkanı Rousseff’ten ibaret de değil. İşçi Partisi hem bir siyasi parti hem de hükümet olarak nerede duracağına karar vermek durumunda. Radikal Sol partiler ve toplumsal hareketlerin ise uzun vadeli olanların yanı sıra hızlı kazanımlar sağlayacak yollar üzerinden bir muhalefet örmesi gerekiyor. Nihayet, gelecek dört yıl içinde açıkça neoliberal ve muhafazakâr bir alternatifle karşı karşıya gelmekten kaçınmak isteniyorsa, apolitikleşme sorununun bütün bu aktörler tarafından ciddiye alınması gerekiyor.
Rousseff ile yeniden bir dört yılın anlamı
Rahat bir zaferin avantajına sahip olmaksızın, Rousseff, her şeyden önce sıcak geçecek olan ikinci turda karşı karşıya geleceği muhalif gruplarla uzlaşmaya dönük yollar bulmak zorunda. Bu türden bir girişim, ırkçı ve yabancı düşmanı açıklamalar yapmış olan kaybeden tarafın ve ana akım medyanın Neves’e dönük keskin desteğiyle teşvik edilen diyalog-karşıtı pozisyonun yol açtığı rahatsız edici tepkileri azaltmayı da içerebilecektir. Rousseff’in zafer konuşması da diyalog, umut ve siyasal olgunluk temalarına odaklanarak bahsi geçen durumlara ayrılmıştı. Rousseff, geçtiğimiz hafta iyice kızışan kutuplaşmanın etkileriyle gelecek dört yıl boyunca uğraşmak zorunda kalacağı gerçeğinin ortada olmasına karşın, seçimlerin ülkeyi ortadan ikiye böldüğüne inanmadığını vurguladı. Rousseff aynı zamanda, sosyal hakların halkın daha geniş kesimlerini kapsayacak biçimde genişletileceğini ve toplumsal hareketlerin ve halkın taleplerinin dinleneceğini vaat eden kampanyasına dönük meydan okumalarda bulunabilecek olan fazlasıyla muhafazakâr bir Meclis ile de baş etmek durumunda kalacak.
Rousseff’in bir diğer uğraşmak zorunda olduğu şey ise başta Rousseff’in ve İşçi Partisi’nin artık Sol’u temsil iddiasında bulunamayacağına ve Rousseff’in yeniden seçilmesinin sadece Neves’in yenilmesi anlamında bir zafer olduğuna inanan radikal sol partiler, örgütler hareketler olmak üzere Sol’dan gelen muhalefet olacak gibi görünüyor. Doğrusu sosyalist partiler PSTU ve PCB, Rousseff ile Neves’in birbirinden pek az farkı bulunan siyasal projelerine ve İşçi Partisi’nin hayal kırıklığı yaratan neoliberal ve zararlı yeni-kalkınmacı politikalarıyla geçen yıllara verilen oyların boşa gittiğine dönük bir açıklama bile yapacaktı. PSOL ise adayı Luciana Genro’ya oy vermiş olan 1.6 milyon seçmenini, ikinci turda, asla Neves’e destek vermemek şartıyla oylarını Rousseff’e vermek ya da oy kullanmamak konusunda serbest bıraktı. Rousseff’e radikal Sol’dan gelen herhangi bir destek, çeşitli biçimlerde İşçi Partisi’ne dönük açık eleştirileri içeriyordu ve “Aécio Asla” kampanyasında vücut bulacak biçimde sağcı aday Neves’in ve onun politikalarının doğrudan reddine dayanıyordu. PSOL’un Neves’e karşı ulusal boykot tutumu ve önde gelen kişilerinin bazılarının Rousseff’e doğrudan destek vermesi de muhtemelen başkanlık yarışını belirleyen oyların bir kısmının karakterini belirledi.
İşçi Partisi ile daha pederşahi ilişkilerini sürdüren Sol’daki hareketler ve örgütler bir yana, radikal Sol’da, Rousseff’in ülkeyi daha ilerici bir hatta sokabileceğine ilişkin herhangi bir yanılgı bulunmamaktadır. Rousseff’in kampanyası boyunca öne çıkarılan güvenlik politikaları, kamusal hizmet yatırımları ve kalkınma hedefi, Brezilya’da hem sağcı hem solcu yönetimlerin başarısız olmuş hükümet politikalarının büyük ölçüde devam edeceğini göstermektedir. Buna bir örnek, Rousseff’in, sürekli biçimde yoksul siyahî gençliği hedef alan ve maliyetli ve sorunlu uyuşturucuya karşı savaşa dönük alternatifler üretmekte başarısız olmuş olan kamusal güvenliğe dönük askerileştirilmiş yaklaşımında ısrar etmesidir. Bu ısrar, kitlelerden polisiye kurumların askeri vasıflarından arındırılmasına ve suçtan korunmaya dönük olarak daha çok sosyo-eğitsel yaklaşımlara yer açılmasına dönük güçlü çağrılara rağmen sürmektedir. Rousseff’i “ehven-i şer” aday haline getiren bu çıkmaz, Neves’in önerilerinin bu politikaları daha da yoğunlaştırmaya cüret etmesi ve bu yoğunlaşmayı özel hapishaneler ve cezai sorumluluk yaşını on altı yaşa indirmesi nedeniyle bahsi geçen meseleler etrafında çokça yaşanacaktı. Rousseff ile İşçi Partisi’nin diğer başarısız politikaları ya da beceriksizlikleri ise kadınların kendi bedenlerine dönük hakları, tarım reformu, kent reformu, homofobiye karşı somut adım atma ve eski başkan Lula’nın ilk görev dönemindeki berbat sosyal güvenlik reformunun etkilerinin yarattığı sorunları çözme konularındadır.
İşçi Partisi karşıtı hassasiyet
Rousseff’in kampanyası, en temel meydan okumayı, zengin elitler ve sınıfsal ayrışmanın ötesinde muhafazakârlığın güçlenmesinin yanı sıra daha da görünür olan biçimde ana akım medya ile sağcı partiler eliyle beslenen İşçi Partisi karşıtı hassasiyet olarak deneyimleyecekti. İşçi Partisi karşıtlığı, Brezilya gazeteciliğinde ve algı yöneticilerde bir tür gelenektir ve geçmişi, Lula’nın sosyal programları ile İşçi Partisi üyelerini de içeren yolsuzluk skandallarına dönük kıvrak yorumlara kadar uzanmaktadır. Haziran 2013’te ise, bir ahlaki dönüş dâhilinde hızla İşçi Partisi karşıtlığına ve Rousseff’in ihanetine ve partinin feshedilmesine dönük otoriter çağrılara dönüşecek biçimde, yolsuzluğa karşı yüksek sesle sloganlar atılan en kitlesel protestolar yaşanacaktı.
Nihayet, Rousseff tarafında o zaman kalabalıklara hitap ederken vaat edilen acil politika değişiklikleri ve siyasi reform bir yana, parti, İşçi Partisi karşıtı ideolojinin ve bu ideolojinin Brezilya demokrasisinde yarattığı etkilerin büyümesiyle mücadele etmek adına çok az şey yaptı. Bugüne kadar İşçi Partisi karşıtlığının işaretleri, Lula’nın kişi kültüne ve partinin toplumsal seferberliğe başvurması karşısında kolayca açığa çıkıyordu. Ancak bugünlerde ortaya çıkan farklardan biri, orta sınıfın bazı kesimlerince, özellikle de artan tüketim ve krediye erişim imkânlarından yararlanan kesimlerince hayata geçirilen toplumsal seferberliğin, muhafazakârlığın boyutu ve önceden Lula, Rousseff ve İşçi Partisi’nden yarar görmüş olan toplumsal gruplardaki, yolsuzluğa karşı ahlakçı bir muhalefet eliyle dengelenmesidir.
Haziran 2013’te ilerici söylemlerin güçlü taleplerinden biri olan medyanın demokratikleştirilmesi, İşçi Partisi karşıtı hassasiyetin ve tekel medyasının gündelik olarak ve seçimler süresince ürettiği apolitik kutuplaşmanın temel kaynaklarından birini anlamamıza yardımcı olabilir. Mesele, her ne kadar Rousseff’in tekel medyasının, özellikle de İşçi Partisi karşıtı bir gazete olan Veja‘nın seçimlerden birkaç gün önce Rousseff ile Lula’nın devletin petrol şirketi Petrobras’taki büyük bir yolsuzluk skandalına bulaştığı haberi üzerinden yaptığı girişimlere güçlü bir yanıt vermesinin ardından değişmesi beklense de, İşçi Partisi hükümetleri tarafından büyük ölçüde ihmal edilmiştir.
Dahası, İşçi Partisi karşıtı hassasiyet ve bunun ideolojik yaygınlığı, bugüne kadar yapılan seçimlerdeki siyasal tartışmaları zayıflattı ve Roussef ile Neves arasındaki kutuplaşmayı, pek çok kişi açısından her anlamda İşçi Partisi ile İşçi Partisi karşıtlığı arasında bir tercih haline getirdi. Bu durum aynı zamanda iki aday arasında televizyonda gerçekleşen resmi tartışmaları da, pek çok konuda karşılıklı suçlamalar ve olumsuz kişisel ithamlara yol açacak biçimde etkileyecekti. Aslında tartışmalar çoğu zaman Brezilya toplumundaki önemli meselelere ilişkin siyasal tartışmalardan ziyade İşçi Partisi’nin siyasal projesinin ne olduğu ile İşçi Partisi karşıtı projenin neye benzediği arasında bir çatlak ortaya çıkaracak biçimde gerçekleşti.
Böylece, sadece iki adayın olması üzerinden daha derin analizlere izin vermek yerine, tartışmaların ikinci kısmı, ilk kısmın suçlamalarının ve Sol’un Luciana Genro’nun yanı sıra (televizyondaki tartışmaların dışında kalan) Zé Maria ve Mauro Lasi üzerinden -hatta sonradan Neves’i desteklediğini açıklayan Yeşiller Partisi’nden Eduaro Jorge üzerinden- varsaydığı somut meydan okumaların damgasını taşıyacaktı. Nihayet İşçi Partisi karşıtlığı, radikal Sol örgütleri, hem kendilerini İşçi Partisi’ne muhalif bir konuma yerleşmeye hem de aynı zamanda daha kendine has bir sol projeye dönük daha geniş bir düşmanlığa da yol vermesi nedeniyle İşçi Partisi karşıtlığını ortadan kaldırmaya dönük daha dikkatli adımlar atmaya zorlayacaktı. İşçi Partisi’nin ihmal ettiği apolitikleşme meselesi, sadece parti için değil, aynı zamanda İşçi Partisi’nden daha solda duran diğer bütün ilerici projeler için de bir sorun teşkil etmektedir.
Haziran 2013: Çelişkilerin ortasında Sol’u Sağ’dan ayırmak
Haziran 2013 protestoları hiçbir anlamda homojen değildi ve sanki homojenmiş gibi tanımlamaya dönük girişimler ise hem bugün Brezilya’da sesi yüksek çıkan muhafazakârlığa hem de radikal Sol’un seçimlerdeki ya da aktivist mücadelelerde elde ettiği ılımlı kazanımlara bağlı olarak başarısız olmuş durumdadır. Bahsi geçen heterojenliğin, apolitikliğe dönük bağırış çağırış arasında nasıl zirve yaptığına ancak öte yandan fazlasıyla siyasallaşmış mücadelelerden evirilerek yeni mücadelelere ilişkin ne türden bilgiler sunduğuna ve 2014 seçimlerini etkilediğine bakmak daha uygun olacaktır. Bahsi geçen heterojenlik, Rousseff ile Neves arasındaki anlaşmazlığın neden birkaç milyon oy farkıyla sonuçlandığını açıklamaya da yardımcı olacaktır.
Haziran 2013 protestoları, milletvekili Marco Feliciano’nun liderliğinde cisimleşmiş biçimde homofobiye ve kökten dinciliğe karşı söz söylemesine rağmen, yine de Feliciano’nın yeniden seçilmesini de içerecek biçimde aşırı sağcı grupların seçimlerdeki yükselişine engel olamadı. Burada not edilmesi gereken şey, aşırı sağcı liderliklerin, 2014 seçimlerinde, Brezilya’da LGBTT haklarına ve devlet ile din işlerinin birbirinden kesin biçimde ayrılmasına dönük güçlü taleplere tepki olarak siyasal müdahalelerini ve kampanya desteklerini arttırmış olmalarıdır. Bu türden çatışmalar, kimlik hakları üzerinden siyasallaşmanın uzun bir süreç olması ve dini liderlerin on yıllardır egemen olduğu alanlara erişimi gerektirmesi nedeniyle seçim alanından daha yüksek düzeylerde gerçekleşmektedir. Aşırı sağcılar Neves’i, başkanlık yarışında güçlü biçimde desteklerken, Brezilya’daki LGBTT hakları savunucuları ise, Rousseff’i, hükümetinin pek çok konuda suskun kalmasına ve fiilen homofobi-karşıtı girişimleri engellemesine rağmen şartlı biçimde desteklediler.
Haziran 2013, -Rousseff’in halen olumsuz etkilerine ve yol açtığı hak ihlallerine dönük doğru düzgün bir girişimde bulunmamış olmasının bir sonucu olarak- Dünya Kupası’na karşı protestolara hız verirken, aynı zamanda daha ayrıcalıklı bir kesimin bir yandan maçların ve bir azınlık için inşa edilmiş altyapının tadını çıkarırken diğer yandan Dünya Kupası harcamaları bahanesiyle İşçi Partisi’ni eleştirebilmesine imkan tanıyan tuhaf bir alan da açacaktı. Bu çelişki, Rousseff hükümetinin, büyük ölçüde İşçi Partisi’ni somut girişimlerle liyakat sistemine saldırmakla suçlayan orta sınıf ve üst-orta sınıf öğrencilerin yararlandığı üniversite öğrenci değişim programı Sınır Tanımayan Bilim benzeri politikaları gibi diğer alanlarda da ortaya çıkmaktadır. Yine bu türden çelişkiler, Haziran 2013’te sokaklarda talep edilen daha iyi sağlık hizmetini gerçekleştirmek adına Brezilya ile Küba arasında bir ortaklık sağlayan Mais Médicos sosyal programı etrafında yaratılan esrarlı havada da bulunabilecektir. Rousseff kendisini bu programı yaygınlaştırmaya adarken, ona dönük eleştiriler ise yabancı düşmanı iddialarla Küba-karşıtı ideolojinin bir harmanı olmaya devam edecekti. Tıp öğrencisi gruplar ve doktor grupları, bu duruma bir tepki olarak Neves’e desteklerini açıklayacaktı.
Haziran’ın olumlu aşırılıklarına dönük gerici yanıtlar (ve hatta ahlakçı yolsuzluk-karşıtı çağrılarda vücut bulan Haziran’da hâlihazırda mevcut olan gerici sözler), daha ilerici olarak adlandırılan çevrelerin, İşçi Partisi’ni desteklemeseler bile, genişleyen muhafazakar meclis tabanının siyasetinin başkanlık makamına tırmanmasına izin vermemek adına Neves’i boykot etmesine yol açacaktı. Bu durum aynı zamanda, radikal Sol açısından, bir yandan Rousseff’e karşı solcu bir muhalefeti sürdürürken diğer yandan anti-demokratik yönü nedeniyle İşçi Partisi karşıtlığından nasıl kurtulmak gerektiğine ilişkin sorular ortaya atmaktadır. Haziran 2013’ten bu yana görünürlüğü artan Evsiz İşçiler Hareketi (MTST) gibi bir toplumsal hareket açısından bu durum, Rousseff’in Haziran’ı bir adım ileriye götüremeyeceğinin doğrudan farkına varmak demekken, Neves ise her türden somut kazanımın gasp edilmesi ve halkın devlet yönetimine katılmasına dönük daha fazla engelin konulması anlamına gelmektedir. Bu anlamda, İşçi Partisi ile PSDB arasındaki kutuplaşma kitlesel düzeyde apolitikleştirilmişse de, bu muhalefet oyunu Rousseff’ten ya da boykottan, hangisinden yana kullanırsa kullansın, İşçi Partisi’ne dönük sokaklardaki ilerici muhalefet açısından önemli durumların da kaynağıdır.
Rousseff’in ikinci görev dönemini siyasi reform belirleyebilir
Seçimler süresince gündeme gelen değişim ve reform gibi öne çıkan temalardan bahseden Rousseff’in zafer konuşmasında odak noktası siyasi reformdu. Siyasi reform, Rousseff’in Haziran 2013 boyunca, bir halkoyu ihtimaliyle birlikte ileri sürdüğü bir tasarıdır. Sağ’ın tasarıya karşı saldırısı, tekrar ancak başkanlık kampanyası ve bu Eylül ayında sivil toplumun siyasi reform için gayri-resmi bir halk oylaması örgütlemesi sürecinde ortaya çıkacak biçimde, bu meselenin başkanın öncelikleri arasından çıkmasına yardımcı olmuştu. Rousseff, muhtemelen 2015’in ilk yarısında yapılacak biçimde, ikinci görev dönemindeki önceliklerden biri olarak siyasi reforma dönük resmi bir halk oylamasının gerçekleştirilmesi sözünü verecekti.
İşçi Partisi, bu tasarı için, ılımlı sağcı aktörlerin yanı sıra radikal Sol içinden de destek bulacaktır. Nihayet, halk oylaması, İşçi Partisi’nin, bugün statüko dahilinde bir düzen partisi olarak hareket eden tarihi bir sol parti olarak belirsizlikten de uzaklaşmasına yardımcı olacaktır. Rousseff’in siyasi reforma dönük halk oylaması, kampanya finansmanı, medyanın demokratikleştirilmesi, cinsiyet eşitliği ve seçim yapısı gibi meselelere eğilmesi başarırsa, Brezilya’daki çok partili sistem de yeniden örgütlenmiş olacak ve İşçi Partisi’nin de içinde olduğu çıkar koalisyonu gücünü kaybedecektir. Öyleyse, İşçi Partisi’ne dönük soru şu olabilir: İşçi Partisi yüzünü sola mı dönecek yoksa Sağ’a doğru neoliberal geçişini tamamlayacak mı? Rousseff ve İşçi Partisi, artık İşçi Partisi – PSDB rekabetinin ötesine geçecek biçimde hareket etmeli ve Brezilya toplumuna uzun vadeli dönük siyasi projelerden bahsetmelidir.
[UpsideDown World’deki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.