Kobanê hala düşebilir, ne var ki Kürt direnişi IŞİD’in yenilmezlik algısını darmadağın etti Haberlere bakınca IŞİD’in Irak ile Suriye’yi sonu gelmez, önüne geçilemez müthiş bir yıldırım savaşıyla silip süpürmekte olan durdurulamaz bir savaş makinası olduğunu sanmanız mazur görülebilir. Ama bu doğru değil. Gerçek şu ki IŞİD’in hızı kesildi: Hem Irak’ta hem Suriye’de grup kilit noktalarda […]
Kobanê hala düşebilir, ne var ki Kürt direnişi IŞİD’in yenilmezlik algısını darmadağın etti
Haberlere bakınca IŞİD’in Irak ile Suriye’yi sonu gelmez, önüne geçilemez müthiş bir yıldırım savaşıyla silip süpürmekte olan durdurulamaz bir savaş makinası olduğunu sanmanız mazur görülebilir.
Ama bu doğru değil. Gerçek şu ki IŞİD’in hızı kesildi: Hem Irak’ta hem Suriye’de grup kilit noktalarda geri püskürtülüyor. Grubun sandığınızdan ağır yara aldığının ve uzun zamandır kazanmakta olduğu savaşta bocalamaya başladığının -belirsiz, yarım yamalak da olsa umut verici- ilk işaretleri görünüyor. IŞİD yok edilmenin eşiğinde değil ama sendeliyor.
IŞİD’in Irak’taki yenilgileri kazanımlarından daha önemli
IŞİD Ekim ortasında Bağdat hava limanının 16 kilometre yakınına kadar ilerledi. Örgütün Bağdat’ın ta kendisine saldıracağından korkan birçok gözlemci (ve birçok Iraklı) haklı olarak panikledi. Oysa Washington Institute for Near East Policy üyesi Michael Knight’a göre IŞİD’in ilerleyişi başka bir şeyin işareti.
Politico Magazine’deki yazısında “Bağdat’a bu sonbaharda yönelmiş olan tehdit, IŞİD’in Irak’ta savaşı kazanıyor olmasından çok, belki yavaşça ama düzenli olarak yitiriyor oluşundan kaynaklanıyor” dedi.
Knight’ın ne kast ettiğini anlamak için IŞİD ile Irak hükümeti arasındaki gel-gitli savaşın temel dinamiklerini anlamak zorundasınız. Bu savaş çatallanmış bulunuyor: IŞİD batıdaki, ağırlıklı olarak Sünni Anbar eyaletinde büyük ilerlemeler kaydederken, örgütün Irak ve Suriye’de ele geçirdiği topraklar arasında bağlantı noktası oluşturan kuzeybatıdaki sınır kenti Rabia dahil ülke genelindeki öbür önemli savaş alanlarında geri sürülmekte.
“Kendi sınırlarına gelip çarpmışlar gibi”
Ekim sonunda IŞİD daha can alıcı bir bölgede yenilgiye uğradı. Irak hükümet güçleri, Knight’ın IŞİD’in kalelerinden biri olarak tanımladığı (yukarıdaki haritada Northern Babil diye işaretlenen) Curf es Sakr’ı aldı. Bu gerçek bir yenilgiydi. Reuters ajansının belirttiği gibi, “bu zafer (Irak ordusunun) Sünni isyancıların başkentin daha yakınına yaklaşmasını engellemesine, batı Anbar bölgesindeki müstahkem mevkileriyle bağlantılarını kesmesine ve ülkenin çoğunlukla Şii Müslümanların bulunduğu güneyine yaptığı sızmaları durdurmasına yarayabilir.”
Öyleyse mesele, IŞİD’in Anbar eyaletindeki son zaferlerinin uğradığı yenilgilerden daha önemli olup olmadığıdır. Bu kesin değil. Anbar’da sağladığı ilerlemelerin başka yerlerde zaferlere dönüştürülebileceği de kesin değil; Anbar seferinin başarısı bir kumandanın, Çeçen savaşçı Ebu Ömer el-Şişani’nin kavrayış yeteneğine çok şey borçlu. Foundation for the Defense of Democracies’in kıdemli üyelerinden Daveed Gartenstein-Ross bu durumu “Anbar’da, IŞİD’in Irak’ın geri kalanında ve Suriye’de uyguladığından çok farklı taktikler uygulayarak vahşet yürüten Şişani var” diye açıklıyor.
Bu tezat IŞİD’in Anbar dışındaki başarısızlıklarını daha da önemli kılıyor. IŞİD’in genel stratejisini Şişani yürütmüyor, kaldı ki bunu üstlense bile bu stratejiyi dönüştürecek yetenekte gözükmüyor. Gartenstein-Ross, “Saldırı operasyonlarının gerekleri bakımından Anbar iyi gidiyor” diyor (ama) “Başka her yerde gelip sınırlarına çarpmış gibi gözüküyorlar.”
IŞİD’in Kobanê kuşatması bir felaket oldu
IŞİD Suriye’de de Irak’takine benzer iyi hazırlanmış bir karşı saldırıyla yüz yüze. Fakat burada kendi kendine açtığı bir yaradan muzdarip: Türkiye sınırında bir Kürt kenti olan Kobanê’ye karşı giriştiği aptalca, ters tepen kuşatmanın yarasından.
IŞİD aylardır Kobanê’yi ele geçirmeye çalışıp beceremiyor. 16 Eylül gibi başlayan son girişimi başarılı olacak gibi gözüktü. Ancak Kürt savaşçılar, ağır ABD desteğiyle IŞİD’i geri püskürttüler. Kobanê hala düşebilir, ne var ki Kürt direnişi IŞİD’in -saflarına adam toplamakta son derece önemli bir unsur olan- yenilmezlik algısını darmadağın etti.
Gartenstein-Ross, “cihatçı hareketin itibar kaybı kendisine çok zarar verebilir” görüşünde. “IŞİD favori at olarak görüldüğü için, kazanmakta olduğu için bu kadar adam toplayabildi. (Kobanê) bu algıyı değiştiriyor.”
Dahası, Kobanê’de bir ton adam harcadılar. Gartenstein-Ross, “Kobanê’yi almaya çalışırken 4 bin savaşçı yitirmiş olabilirler” diyor. Bu 4 bin sayısının kabaca yapılmış bir tahmin olduğuna dikkat çekiyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi 16 Eylül’den bu yana yaklaşık 500 IŞİD savaşçısının öldüğü tahmininde bulunuyor. Fakat Kobanê üzerindeki çarpışmalar 2013 Ağustos’undan beri sürüyor.
Prestij kaybı ile eleman kaybı birbirini besliyor. IŞİD ne kadar adam yitirirse yeni savaşçılara olan ihtiyacı o kadar artıyor. Fakat alınan yenilgiler gönüllü sayısını azaltıyor. IŞİD şimdiden saflarını yeniden doldurmak için yerli Iraklı ve Suriyelilerden savaşçı toplamaya başlamış bulunuyor, kayıplarını karşılamak için daha fazlasını toplamak ihtiyacı da duyabilir ve -bazıları çocuk olan- bu zorla toplanmış savaşçılar muhtemelen gönüllü savaşçılara göre daha etkisiz olacaktır.
Savaşın yakında IŞİD için daha da kötüye gidebilecek olmasının üç nedeni
IŞİD’in son yenilgilerinin en az üç önemli nedeni var. Bunların her biri IŞİD’in zaman ilerledikçe darbelere daha da açık hale gelebileceğine inanmamız için gerekçe oluşturuyor.
Birincisi, ABD’nin hava saldırıları IŞİD’i yenilgiye uğratmayacak olsa da grubun saldırı harekâtlarına girişme yeteneğini ciddi biçimde sınırlamış bulunuyor. Yale Üniversitesi’nde bir siyaset-bilimci ve isyan bastırma operasyonları konusunda uzman olan Jason Lyall gönderdiği bir e-postada “Hava gücü IŞİD’in kuvvetlerini büyük sayılarda bir araya getirmesini zorlaştırdı” diye yazıyor. “Karşılık verme sürelerini yavaşlatarak ve kumanda ve denetimlerini güçleştirerek donanımlarının ve kuvvetlerinin yer değiştirmesini daha tehlikeli kıldı. Bunun sonucunda, IŞİD Haziran ayında olduğundan çok daha dağınık bir kuvvet.”
IŞİD’in açık arazide savaşması zorlaştıkça, yeni topraklar zapt etmek için savaşçı yoğun saldırılar yürütmesi de o ölçüde zorlaşıyor.
İkincisi, IŞİD’in düşmanları kendisine alışıyor. Knight, West Point’s Sentinel gazetesindeki yazısında IŞİD’in “büyük ölçüde düşmanlarının zayıflığı ve hazırlıksızlığı sayesinde bir askeri güç” olduğunu söylüyor. IŞİD’in ilerlemeleri buna hazır olmayan hasımlarına karşı şimşek hızında darbeler indirebilme yeteneğine bağlı. Irak ve Kürt güçleri, ABD desteğiyle, bu taktiklere nasıl karşılık vereceklerini en sonunda öğreniyor.
Üçüncüsü, şu sözde halifelik, kendi askeri imkânlarını kendisi berhava etti. Gartenstein-Ross, “Hilafet ilan edince meşruiyetleri devletlerinin ayakta kalmasının devamına bağlı hale geldi” diyor.
IŞİD halifelik ilan etmemiş olsaydı, uygulayacakları akıllıca strateji, bölge halkının arasına karışmak, Irak ve Suriye askerlerinin bölgeye girmesini beklemek ve ardından bir isyan gücü olarak onlarla savaşmak olurdu. Ama bir hilafet yürütmenin yükümlülükleri savaşçılarının dışarıda ve açıkta görünür kalmaya mecbur olması ve böylece darbelere açık durumda olması anlamına geliyor.
Ama henüz IŞİD’i bitmiş saymayın
Bu terslikler ve grubun hızının kesiliyor olması önemlidir. Ama şu da açıkça görülmeli ki, bunların önemli oluşu IŞİD’in çöküşe yaklaştığına işaret etmiyor. “Genel bilançoya bakınca, IŞİD bugün muhtemelen Temmuz ortalarında olduğundan daha güçlü bir konumda” diye yazıyor Lyall. Irak’ta Musul, Suriye’de Rakka gibi temel kalelerinde denetimini pekiştirmiş bulunuyor.
Lyall, “Irak’ta karşılaştığı yerel başarısızlıklara fazla önem yüklemenin yanlış” olacağını da belirterek şunları ekliyor: “IŞİD özellikle kuvvetlerini hareket ettirmede ve aynı anda birçok cephede saldırıları koordine etmede değişen şartlara uyarlanma yeteneğine sahip olduğunu kanıtladı. Bir bölgedeki geçici bir başarısızlığı, yalnızca başka bir yerde daha geniş çaplı bir girişim için güçlerini yeniden konuşlandırdığını gösteriyor olabilir.”
ABD’nin hava saldırıları gibi şeyler IŞİD’in ilerleyişini geciktirme bakımından iyidir, ama grubu yenilgiye uğratmayacağı da açıktır. Lyall, ihtiyatlı bir dille “Hava gücü tek başına IŞİD’i yenmeye hatta ciddi bir biçimde zayıflatmaya yetmez” diyor. “Onun rolü daha çok, IŞİD’i elindeki toprakları kontrol etmek ve genişletmek için daha fazla uğraşmaya zorlamak ve bu arada Irak ordusuna (hazırlanmak için) zaman kazandırmaktır.”
Öyleyse, IŞİD’in son başarısızlıklarını büyük bir çöküşün müjdecisi değil de grubun incinebilir ve yenilebilir olduğunun belirtisi olarak görmek en iyisi. Bazı bölgelerde geri sürülüyor olması grubun ilerleyişinin durdurulabilir olduğuna işaret ediyor ama Sünni sivillerin desteğini yitirmesi ve Suriye’de daha etkili bir muhalefetin ortaya çıkması söz konusu olmadığından, topyekûn bir yenilgisi ihtimal dışı.
Gartenstein-Ross, “Son kayıpların IŞİD’in altından kalkamayacağı şeyler olduğunu sanmıyorum” diyor. “Her savaşta inişler ve çıkışlar olur ve ben IŞİD’den başka kazanımlar bekliyorum. Ama genele bakıldığında Ağustos başında olduğundan daha zayıf(latılmış) bir örgüt.”
***
IŞİD’in yenilmezlik miti
Irak ve Suriye’deki IŞİD fetihlerini hatta Lübnan’daki son akınlarını okuyunca IŞİD’in durdurulamaz olduğu duygusuna kapılabilirsiniz. Irak’ı silip süpürecek, Irak ve doğu Suriye’de gerçekten ve hakikaten aşırılıkçı bir İslami devlet kuracakmış gibi.
Bu doğru değil. IŞİD şimdiye dek olduğundan daha akıllı ve etkili, kendiliğinden çökmeyecek kadar da güçlü ama yine de son derece darbe alabilir durumda bir örgüt. Irak hükümeti, Kürtlerin ve ABD’nin yardımıyla IŞİD’e karşı önemli kazanımlar elde edebildi.
Haziran’da IŞİD Irak’ın altını üstüne getirirken Bağdat’ın yakında örgütün eline düşeceğine dair panik halinde tahminler yapılıyordu. Bu olmadı. IŞİD, muhtemelen Irak askerlerinin buradaki muazzam yoğunlaşmasını sökemeyeceğini ya da kendisini asla kabul etmeyecek olan çoğunluğu Şii bir kenti elde tutamayacağını bildiğinden, başkenti almaya kalkışmadı bile.
Irak’ın demografisi IŞİD’in ilerleyişine doğal bir sınır koyuyor. Örgütün askeri gücü, en yüksek tahminlere göre bile -50 bin kişi- Irak ordusunun ya da Kürt peşmergelerinin karşısında çok küçük kalıyor. IŞİD’in bir kitle desteği bulmaya asla muktedir olamayacağı Şiilerin çoğunlukta olduğu bölgeleri ele geçirmesi ve elinde tutabilmesi imkânsız. İslam Devleti’nin Irak’taki sınırları Sünni Arapların çoğunlukta olduğu kuzey ve batıyla kısıtlı.
Bu, IŞİD açısından kahredici bir sorun. Irak’ın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde 95’ini sağlayan önemli petrol kuyularının hepsi güneyde ya da Kuzeydoğu’daki Kürt bölgesinde. IŞİD Şii güneye ilerleyemez, Kürdistan’daki kazanımları da ABD ve Kürtlerin ortak harekâtıyla elinden çıkıyor. IŞİD militan bir hareket için muazzam kaynaklara sahip -belki de 1 milyar ABD doları kadar. Ama bu bir hükümet için görece küçük bir tutar ve kuzeybatı Irak’ta gerçek bir hükümet kurmak yönündeki her girişim uzun vadede ekonomik felakete yol açar.
Risk analisti ve Irak uzmanı Kirk Sowell, “Açık ve net, daimi bir ekonomik düşüş sarmalına girer – Gazze gibi” diyor. Bir IŞİD mini-devleti sürdürülebilir olmayacaktır. IŞİD’in elindeki Irak topraklarındaki kaçınılmaz ekonomik krizlere örgütün vahşi hukuk sistemini de eklerseniz, Sünniler de önünde sonunda örgütten bezecekmiş gibi. Bu hoşnutsuzluk, özellikle de Sünniler Irak merkezi hükümetinin kendileri için daha kötü olacağına inanmaya devam ettikleri sürece, IŞİD’i iktidardan indirmeye yetmeyebilir. Ama Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin hoşnutsuz Sünnilere ulaşabileceği bir yol açmış olacaktır. Bu yoldan Sünni aşiret milisleri arasında müttefikler edinebilir.
Bu arada, IŞİD Irak’taki çekirdek müttefiklerinden bir kısmını -Saddam usulü bir Sünni diktatörlüğü destekleyen militanları- kendisinden uzaklaştırmış olabilir. Bunlar genellikle laik ve IŞİD’in İslam şeriati hakkındaki görüşünün hayranı olmaktan uzak olup, örgütle sadece hükümete karşı savaşmak üzere ittifak kurmuştu. IŞİD’in Sünni müttefikleri kendisine karşı döner ve hükümet kendi idaresini daha çekici kılacak şekilde iyi çalışırsa, IŞİD Sünni nüfusu ve onlarla birlikte kuzey Irak’taki kazanımlarının çoğunu yitirebilir. Yine söyleyelim, bu ille böyle olacak demek değildir ve Bağdat’ta bazı sert siyasal değişiklikler gerektirecektir ama mesele IŞİD’in yenilmez olmadığını göstermesidir.
Gerçi, IŞİD’in Suriye’deki konumunu yıkmak zor çok daha zor olacaktır. Esad’ın ya da Esad karşıtı ılımlı muhaliflerin yakın vadede IŞİD’e karşı etkili bir askeri harekata girişebileceğini tahayyül etmek zor. Ama, IŞİD’i Irak’tan sürüp çıkarmak, tamamlanmamış ve Suriye’de örgüte hala önemli bir pay bırakmış olsa da büyük bir zafer olacaktır. Bu zafer yine de grubun Ortadoğu’daki harekat alanının sınırlayacak ve küresel çekiciliğini köreltecektir. Ve Suriye’deki iç savaş en sonunda bittiğinde, sonuç ne olursa olsun, kazanan tarafın ilk önceliği IŞİD’i ortadan kaldırmak olacaktır.
[Vox Media’daki İngilizce orijinalinden A. Ercüment Özkaya tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.