Hayırlar ola. Twitter aleminde, sonunda büyük günahkarı bulundu: Kur’ana ayak basan şahıs! Nihayet yolsuzlukların, rüşvetin, savaşın, rantın, işçi ölümlerinin sebebini bulduk: Kırmızı ojeli kadın! Kira ve faturalarını ancak ödeyip dişinin temizliğine bile yetmeyen asgari ücretin sorumlusunu bulduk: Kırmızı ayakkabılı kadın! Kabataş’ta bacımıza salep ısmarlayıp Kordon’da eltimizi gıdıklayan şahıs da bu: Kırmızılı kadın! 9 yaşında sabi […]
Hayırlar ola. Twitter aleminde, sonunda büyük günahkarı bulundu: Kur’ana ayak basan şahıs!
Nihayet yolsuzlukların, rüşvetin, savaşın, rantın, işçi ölümlerinin sebebini bulduk: Kırmızı ojeli kadın!
Kira ve faturalarını ancak ödeyip dişinin temizliğine bile yetmeyen asgari ücretin sorumlusunu bulduk: Kırmızı ayakkabılı kadın!
Kabataş’ta bacımıza salep ısmarlayıp Kordon’da eltimizi gıdıklayan şahıs da bu: Kırmızılı kadın!
9 yaşında sabi sübyanlara kötü örnek olup namazında niyazında erkekleri tahrik ettiren kişiyi bulduk: Kırmızı ojeli kadın!
Elindeki Aceyi poşete koyup mahallemizin zinhar kötülük düşünmez bıçkın abilerini tecavüze davet eden şahsı bulduk: Kadın!
Bahçedeki ördeğin, meradaki eşeğin, sokak başındaki köpeğin ahlakını bozup dini bütün amcaları helak ettiren günahkarı bulduk: Kırmızı ojeler!
Soma ve Torunlar Center’da, iş yerleri nükleer füzeye dayanıklı suit odalara çevrilecekken patronları şeytana uydurup işçiyi derdest ettiren işgüzarı bulduk: Kırmızı başlıklı kız!
Bizim hisseli büyük ahlakımız
Adam hırsız, ama ‘müslüman’.
Adam katil, ama ‘müslüman’.
Adam çocuk düşmanı, ama ‘müslüman’.
Adam işçi katili, ama ‘müslüman’.
Adam kadın düşmanı, tecavüz sevici ama ‘müslüman’.
Adam sübyancı, pedofil ama ‘müslüman’.
Adam soykırımcı, ama ‘müslüman’.
Adam çoluk-çocuk, kadın tecavüzcü sapık ama ‘müslüman’.
Adam tecavüz, hırsızlık, cinayet, katliam ne yaparsa yapsın ‘ama müslüman’.
Bizim büyük bahanelerimiz
Polise yeni yetkiler veren yasa: Güvenlik yoksa, özgürlük olmaz. (Kafanıza saksı düşebilir korkusuyla tüm balkonlar yasaklanabilir.)
İş kazaları: Fıtratta var. (Kötü bi’şi değil, en fazla öldürüyor. Zaten güzel de ölüyorlar, hissetmiyorsun. )
Yeni HSYK: Olur böyle şeyler, biraz abartmışız. (‘Sarhoştuk, hatırlamıyoruz’ diyecekler de dilleri varmıyor. Bir de bize ayyaş derler)
Paraleller kankanızdı, ne iş?: Kandırıldık, biz evlenecez sandıydık. (Zarraf’a altına giderken eldeki takıdan mı oldunuz?)
Erzurum’da kayak pisti çöker: Reklamın kötüsü olmaz.
Ebola virüsü: O kadar da kötü değil canım, bulaşırsa öldürüyor ama.
IŞİD: İşkence bile yapmayıp direk öldüren şefkatli ‘unsur’.
Pollyanna’nın müellifini mezarında hayret ettirecek kıvrak bir zeka. Hazret bugünleri görse, o eseri yazmazdı emin olun. Nasıl olsun ki, cemaat yurdunda çocuklara tecavüz eden imam ve müdür olayı için “Çocukları kur’an kursuna özendiriyor!” demedilerse, inanın biz duymamışızdır. İnsafsızlık mı ediyoruz? Yok canım. IŞİD’in tecavüz ve katliamları için ‘İmam Hatiplere özendirmeli’ diyen kıvrak bir zeka var karşımızda. Düşünsenize, Florance Nihghtangale’de enfeksiyon salgını yaşansa ‘Ama, insanlar sağlık hakkı ve hijyen konusunda bilinçleniyor’ demek gibi.
90’ları bilenler radyasyonlu çay ve fındıklar için ‘demli çay içen’ politikacılar bilirdi, ama onlarda bile çocuksu bir yan vardı. Hani masallarda anlatılana inandırma amacı olmaz ya, o misal. Karşınızdaki ekseri saçmalardı, herkes de o kişinin saçmaladığını; ancak mahcubiyet icabı bir şeyler eveleyip gevelemesi gerektiğini bilirdi. Bunlarda o bile yok. Ciddi ciddi bu saçmalıklara inanmamızı bekliyorlar. Ve öyle mahcubiyet falan hak getire. En mağdurumuzdan bile kibirli, en canı yanmışımızdan bile öfkeliler.
Geçmişin birkaç istisnası var elbet: Resmi tarih, sola linç ve Kürt meselesi. Bu konulardaki eski yalanlar şimdikine benziyor. Mermiye kafan atan göstericiler, koğuşta kafasını ranzaya çarpan eylemciler vs. Öyle ama onların bile nefret dahi etsek anlaşılır bir tarafı var: Ekseri büyük savaşlarda, soğuk savaş dönemlerinde; yani büyük saflaşma süreçlerinde yaşanan durumlardı. Topyekun bir delirme söz konusuydu ve dünyada ‘görece normallik’ denen bir durum nadirdi.
Şimdi de bölgesel kaos vs mevcut; ama en azından henüz, tüm dünyayı saran bir cinnet hali yok. Ve hakikaten bize göre birçok ‘sıradışı’ örnek de bol. Adam sorumlu bile tutulamayacağı bir bina çökmesi için istifa etti yahu, hem de bir başbakan! Nedir ki o şahıs (Letonya’da) kendisinin özünde bir makamı-statüyü temsil ettiğini biliyordu. Bizzat kendi hatası olsun ya da olmasın, böyle bir olayda sorumluluk en yüksek perdeden paylaşılmalıdır. Paylaşılmalıdır ki, bir çakıl taşı bile kaybolsa sorumluluk sahiplerinden hesap sorulabilsin, ahlak sahip olması lazım gelen hakiki anlamına kavuşsun.
Gerekçesi ne olursa olsun (kutsal olduğun için hiç değil!) kitaplara basmayı onaylamam. Kitap değerlidir. Ve okunmalıdır. Tamam şık bir hareket değil, ama o kadar. Tamam o kadın sana göre bir günah işledi, ama o kadar. Sana göre! Peki ya sen güzel kardeşim? Defalarca sınandığın hangi günahın masumu oldun? Soralım mı Berkin’in, Ali İsmail’in, Uğur’un, Ceylan’ın, Medeni’nin annelerine? Soralım mı her yıl binlercesi evlilik adı altında tecavüz edilen çocuklara? Soralım mı tarlalarda, madenlerde ölen on binlerce işçinin çocuklarına, annelerine, eşlerine? Soralım mı her sene yüzlerce tecavüze uğrayıp mahkemelerde, mahalle arasında, dedikodularda onlarca kez daha tecavüze uğrayan çocuklara ve kadınlara? Söz, bir teki bile ‘masumsunuz’ derse, önce bizi asın gitsin.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.