Êzidi minik kız “Were malamıne” diyor ve elimden çekiştiriyordu. Davet ettiği yer ise güç bela sığındıkları belediye çadırıydı Sessizliğin çığlığı kolay duyulmaz. Kalp gözü açık olanlar ancak duyar. Körleşenlerde iş biraz zor. Güçsüzün çığlığını duymakta zorlananlar, güçlünün kısık sesli itibarsız yalanlarına derhal inanırlar. ‘Ora’nın tepeden tırnağa yerlisi iken, kastî kötülük tarafından değerleriniz ortalığa saçılır, bir […]
Êzidi minik kız “Were malamıne” diyor ve elimden çekiştiriyordu. Davet ettiği yer ise güç bela sığındıkları belediye çadırıydı
Sessizliğin çığlığı kolay duyulmaz. Kalp gözü açık olanlar ancak duyar. Körleşenlerde iş biraz zor. Güçsüzün çığlığını duymakta zorlananlar, güçlünün kısık sesli itibarsız yalanlarına derhal inanırlar.
‘Ora’nın tepeden tırnağa yerlisi iken, kastî kötülük tarafından değerleriniz ortalığa saçılır, bir anda yabancı ilan edilirsiniz. Size vatanınızda ‘öteki’ olmak düşer.
Eve dönüş ise artık anlamsız, kırık dökük, acımasız senaryoların mezesi olur.
Zaman yaraya derman ise de hafızanız artık “hiçbiryerli” olduğunuzu sık hatırlatacaktır.
Yol başlar… Yolculuk… Eviniz, anılarınız, minderiniz, gözlerinizi dikerek hayale durduğunuz duvar boyası, atalarınızın mezarları geride haramilerin elinde .
Hayatın lüzumsuz bir ayrıntısı gibi, ruhunuzun ortaya saçılmış toplayabildiğiniz parçalarını da yüklenirsiniz yola revan olunca.
Êzidiler de bunu yaptı. Arkada can bırakmamaya çalışarak günlerce yürüdüler. Ölüm peşlerindeydi. Sınır tellerine doğru uzun, susuz bir yürüyüş.
Tarih yeniden harmanlanır, atlas yeniden kurgulanırken, inançları yüzünden bu halkta ölüm pay edilenler arasındaydı.
36 bin Êzidi, susuzluktan kaybedilen, işlevini yitiren böbrekleriyle Türkiye’ye sığındı. Bölge belediyeleri tarafından ivedilikle açılan çadır kentlerde yaşama sessizce tutunmaya çalışıyorlar.
Savaşın doğurduğu kör şiddet dün Êzidileri, bugün Kürtleri, yarın Arapları ve başka halkları yollara döküyor.
Sadece Diyarbakır ve çevre kamplarda 5 bine yakın yerleştirilmiş Êzidi var. Kamp dışına taşanlar, henüz yollarda olanlar, akrabalarını arayanlar cabası.
Diyarbakır, Batman, Silopi, Cizre, Midyat belediyeleri tüm olanaklarını seferber etmiş durumda. Van Depremi sırasında edinilmiş deneyimle sorunlar hızla çözümlenmeye çalışılıyor. Ancak kamp alanında kurulan çadırlar bir iki aya kadar başlayacak olan kışı karşılamaya yetersiz.
Hem havaların soğuması, hem uzun yürüyüş sırasında edinilmiş kalıcı organ yetersizlikleri nedeniyle, göçmenlerin sağlık hizmeti almaları gerekiyor. Uzun yürüyüş sırasında böbreklerinde susuzluktan hasar oluşmuş sadece Diyarbakır kampında 75 yetişkin ve çocuk var.
Bir Şengallinin 10-15 günlük tedavi masrafı bazan 7 bin liralara kadar çıkıyor. Hastaneler artık devlet kurumlarının imzaladığı bir protokole ihtiyaç duyduklarından hasta kabul etmemeye başlamış. AFAD veya valilik devreye girerse bu sorun çözülecek. Sorun çözülmez ise toplu ölümler dahi gündeme gelebilir.
Kalıcı ve sürdürülebilir dayanışmaya ciddi ihtiyaçları var. Yalınayak gelmiş, yolda çoklukla hastalanmış, can havliyle sığınmış bu insanlarla ilk temas zaten bulundukları illerde yaşayanlarca sağlanıyor. Ancak yeterli değil.
Bazan sökülmüş bir gardrop kapağı, kampın tek televizyonuna sehpa olarak çare olabiliyor. Gelen tüm yardımlar gönüllü depo görevlileri tarafından dağıtılıyor. Depolar boşalmak üzere.
Hem çocuk ve kadınların ihtiyaçları başta olmak üzere kışa yönelik kampanya- giysilerde mavi renk olmamalı- çalışmasına, hem gönüllülere kamplarda ihtiyaç var. En mühim sorun sağlık hizmetinin protokole bağlanması.
Sabah çocuğunuzu okula gönderdikten sonra, işinizden çıkınca, mutfakta pişirdiğiniz yemekler henüz soğumuşken, ait olduğunuz mekandan haramiler tarafından atılabilir. Yerlisi olduğunuz hayatın göçebesi olabilirsiniz hızla. Bir süre önce tahmin bile edemeyeceğiniz, planlamanızda yer almayan puslu bir gelecek sizi bekliyor olabilir. Göz gözü görmeyen karanlık karşısında gücünüz yetmez, diliniz lâl olabilir.
Çocukların gözlerine bakınca, bakışlarındaki boşluğu ve lanet olası savaşın izlerini görmek mümkün. Kıvılcımdan ateşi tutuşturmanın güçlüğüne rağmen atılacak ziyadesiyle basit adımlar ağrıyı hafifletebilir. Kan ve buyruk dili hüküm sürerken bir battaniyenin dahi önemi büyük.
Bugün Êzidilerin yaşadığı trajediyi yaşamayacağınızın garantisi ise yok.
* Bizim eve gel.
Êzidi minik kız “Were malamıne” diyor ve elimden çekiştiriyordu. Davet ettiği yer ise güç bela sığındıkları belediye çadırıydı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.