Karadeniz-Kızıldeniz enerji koridoru da Asya’ya açılacak enerji koridoru olarak önem kazanınca bütün petrol hatlarını Sina’da buluşturmak için Politik Saha’da panik havası var… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni görevinin başlangıcında ilk resmi ziyaretini 1 Eylül’de Kıbrıs’a yaptı. “Güney Kıbrıs barış mesajını alacaktır” dediği konuşmasında, “Barışın Zeytin Dalı” olarak da; deniz altından askılı boru sistemiyle KKTC’ye su […]
Karadeniz-Kızıldeniz enerji koridoru da Asya’ya açılacak enerji koridoru olarak önem kazanınca bütün petrol hatlarını Sina’da buluşturmak için Politik Saha’da panik havası var…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni görevinin başlangıcında ilk resmi ziyaretini 1 Eylül’de Kıbrıs’a yaptı. “Güney Kıbrıs barış mesajını alacaktır” dediği konuşmasında, “Barışın Zeytin Dalı” olarak da; deniz altından askılı boru sistemiyle KKTC’ye su ve elektrik getirilmesi projesinin bu yıl tamamlanacağını ve bu projenin Güney Kıbrıs’ın da ihtiyacı olduğundan emin olduğunu söyledi. “Garantör devlet olarak Türkiye nasıl görevini yapıyorsa, Yunanistan da görevini yapmalı” dedikten sonra; Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak BM merkezinde ve “Ada”da Eylül ayı içerisinde görüşmelerin yoğunlaşacağını hatırlattı. Görüşme trafiğinin yoğunlaşmasının nedeninin ise Doğu Akdeniz Levant Bölgesi’ndeki petrol olabileceği görülüyor. Neden mi?
Petrol hatları…
2007 yılında, İsrail Altyapı Bakanı Benyamin Ben Eliezer, “Bakü-Tiflis-Ceyhan’dan (BTC) Aşkelon’a uzanan hattın önemi büyük. Buradaki fikir altyapı koridoru inşa etmek. Bakü-Tiflis-Ceyhan’dan Aşkelon’a oradan Japonya, Çin ve Hindistan’a uzanan hattan ham petrol taşınması. Samsun-Ceyhan’dan gelecek ikinci hat için Gazprom’la görüşmeye başladık. Azerbaycan’dan da bir hattın uzanması söz konusu” demişti. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2. resmi ziyaretini Kıbrıs’ın hemen ardından Azerbaycan’a yaptı. Basına kapalı olarak yapılan görüşmelerde tahminim en önemli konu petroldü. Çünkü, diğer petrol hatlarına baktığımızda, Karadeniz-Kızıldeniz enerji koridoru da Asya’ya açılan enerji koridoru olarak önem kazanıyor ve bütün yollar Sina’da birleşecek.
İsrail’in Akdeniz’deki Aşkelon Limanı’na gelen petrol ve doğalgaz, İsrail’in Akabe’deki Eliot Limanı’na bir demiryolu ile bağlanıp, ayrıca yapımına başlanan “Yeni Süveyş Kanalı” ile de “ver elini Pasifik” demeden önce Doğu Akdeniz Levant Bölgesi ile “Karadeniz-Kızıldeniz” enerji koridorunun da tamamlanmış olması gerekir. Kıbrıs da Türkiye ve Levant Bölgesi arasında bir geçiş olduğu için, Kıbrıs trafiğinin yoğun olması beklenen bir durum olmuş oluyor.
Petrol atağı…
Kuzey Irak’ta çıkarılan petrol, ilk olarak Haziran ayında Marshall Adaları bandralı tanker ile Ceyhan’dan yola çıkmıştı. Hedefi Atlantik ve Meksika Körfezi idi. Ancak, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Bağdat’ın onayı olmaksızın yapılan ihracatı desteklemediklerini söyleyince, gemi rotasını Fas’a çevirdi. Petrol, maceralı bir seferden sonra, Fas’ın Samir Rafinerisi’ne boşaltıldı ve parası da IKBY’ye aktarılmak üzere Halk Bankası’na yatırıldı. Ve böylece petrol savaşları Ortadoğu’da daha da hız kazandı.
IŞİD kimin eseri tartışmaları sürerken ABD Irak’a gelip “koruyucu abi” görevine soyundu. Neden şimdiye kadar bekledi! Konu petrol olunca, Ortadoğu’nun yeni sınırlarının çizilmesi hız kazanmışken, bence bu arenada İsrail ile anlaşamıyor ya da oyun içinde oyun ile Rojava’daki petrol sahasının da hakimi olmak istiyor.
Daha önce yazmış olduğum, ABD’nin ‘Chester Projesi’ hayali şekillenmeye başlamışken, İsrail’in Sina Yarımadası üzerine Mısır ile işbirliğinin hızlanmasının ABD’yi daha da bir telaşa soktuğunu görüyorum. Ya da gizli işbirliği yapıp ABD Irak’tan, İsrail ise Sina’dan petrol hattının hakimi olabilmeyi zorluyor.
Ve İsrail’in 2017 planı işlemeye devam ediyor: ‘Ürdün ile doğalgaz sözleşmesi’
Aslında dünyanın dikkatleri, IKBY ve Türkiye’de iken, gözü 1956 yılında yaşanan ‘Süveyş Kanalı Krizi’ / ‘İkinci Arap-İsrail Savaşı’ndan bu yana Sina’da ve Gazze’nin gazında olan İsrail, hedefleri doğrultusunda bayağı bir yol aldı. Hedefi ise, 2015’te enerjisini kendi üretmek, hatta 2017’de de ihraç etmek. Ve bu planı Ürdün ile devam ediyor.
2001 yılında Ürdün ve Mısır arasında 15 yıllık doğalgaz anlaşması imzalamışlardı. Ürdün-Mısır arasındaki boru hattına yapılan saldırı ile Nisan 2014’te bu hattaki borular kırıldı. Zaten hat 2011 yılından bu yana da 15 ayrı saldırıya hedef olmuştu.
Şimdi İsrail’in Ürdün ile doğalgaz anlaşması ile, Sina’da olan olayların nedeni daha da bir açıklığa kavuşuyor. Ürdün-İsrail arasında yapılan doğalgaz sözleşmesinden bir gün önce 2 Eylül’de de, Sina’da Refah yolu üzerinde bir patlama sonucu 1 asker 11 polis öldü ve 4 asker de yaralandı. Enerjide %97 dışa bağımlı olan Ürdün’ün Enerji Bakanı Muhammed Hamid Nisan ayında Mısır’ın Ürdün’e doğalgaz ihracatını durdurunca ülkede enerji krizi yaşanmıştı. Bu kriz Ürdün’de 2014 yılı genelinde sık sık elektrik kesintileri ve Haziran ayında elektrik fiyatlarının artışı ile kendini gösterdi.
İsrail hedefinin bir parçası olarak, 3 Eylül’de Ürdün ile 15 milyar dolar değerinde 15 yıllığına doğalgaz sözleşmesi imzaladı. Wall Street Journal’a göre İsrail, Ürdün’ün en büyük tedarikçisi olacak.
Gaz nereden gelecek?
İşte Gazze’de kara ve deniz sularındaki abluka ve kısa sürede yaşanan çok sayıda ölümün, çekilen acıların ısrarla devam ettirilmesinin nedeni. Çünkü söz konusu Gazze’nin gazı idi. Ürdün’e de satılacak olan doğalgaz Hayfa’nın 130 kilometre batısındaki gaz alanı ‘Levant Bölgesi’nden çıkarılacak.
Obama’nın paniği…
Ortadoğu ülkeleri ABD’den çok Çin’e daha fazla petrol satıyor haberi ile de ABD’nin rakipleri olarak gördüğüm Rusya, Çin ve İran’ın güçlü oluşu, belki de İsrail’in baskısı ile Obama’da bir panik havası esiyor. Avrupa için de çok önemli olan Ukrayna petrolüne de göz kırpan Obama, kendisi oralara gidemediğinden NATO’yu arkasına almak için ‘NATO Ukrayna’ ya yardım etmeli’ dedi ve 4 Eylül’de NATO ülkeleri toplandı. ABD’nin diğer NATO ülkelerinde olmayan, havadan izleme araçlarına sahip olması ve NATO’nun yuvarlak hesapla 1 trilyonluk askeri harcamalarının % 73’ünü karşılıyor olması, bende Obama, kendi istediğini NATO’ya söylettirecek düşüncesi yaratmıştı. 5 Eylül’de de Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Pereşenko, Ukrayna Hükümeti ile ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçıların ateşkese başlanmasına ilişkin bir protokol imzaladıklarını açıkladı.
Putin üzerindeki baskıyı sürdüreceklerini söyleyen Batılı ülkeler yeni yaptırımlar üzerinde çalışıyorlar. Bankacılık, enerji ve savunma alanlarındaki kısıtlamalara gideceklerini söylüyorlar. Rusya’nın petrol ihracatının % 80’i, doğalgaz ihracatının ise % 90’ı Avrupa piyasalarına gidiyor. Ukrayna da tükettiği gazın yaklaşık yarısını Rusya’dan ithal ediyor. Türkiye’nin, Rusya’ya bağımlılığı ise % 58. Batılı ülkeler ve Türkiye enerjide Rusya’ya bağımlılığı olduğuna göre yaptırım gücü kimde?
Bu arada “bütün yollar Sina’ya çıkacakken” daha önce yazdığım ABD’nin ‘Chester Projesi’ hayali ile de Türkiye’nin IŞİD eliyle başına gelebilecekler için de dikkatli olmak gerekir.
Durum böyle olunca da, petrolün Sina Yarımadası’nda buluşması öncesinde ‘Politik Saha’da panik havası olması doğal karşılanır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.