6331 Sayılı İş Güvenliği ve Sağlığı Kanunu’nun amacı işyerlerinde iş güvenliği ve sağlığını iyileştirmek ve riskleri analiz edip güvenli bir çalışma ortamı sağlamak amacıyla işverene, çalışanlara yetki ve sorumluluk vermek olarak tanımlanmış. İş güvenliği uzmanı bir işyerinde olası kazaları önceden öngörüp olası kazayı engelleyecek analizleri yapıp çalıştığı işyerinin işverenine bu analizleri ileterek önlem alınmasını talep […]
6331 Sayılı İş Güvenliği ve Sağlığı Kanunu’nun amacı işyerlerinde iş güvenliği ve sağlığını iyileştirmek ve riskleri analiz edip güvenli bir çalışma ortamı sağlamak amacıyla işverene, çalışanlara yetki ve sorumluluk vermek olarak tanımlanmış.
İş güvenliği uzmanı bir işyerinde olası kazaları önceden öngörüp olası kazayı engelleyecek analizleri yapıp çalıştığı işyerinin işverenine bu analizleri ileterek önlem alınmasını talep eder. Ancak bütün sorunlar burada başlar; iş güvenliği uzmanının yapması gerekenleri yapmasında maaş almasında hiçbir sıkıntı yoktur ancak iş güvenliği uzmanı işyerinde çalışanlar için aldığı güvenlik önlemleriyle bir sürü masraf(!) çıkarmaktadır ve bu çıkan masraf(!) işverenin gözünde sorun teşkil etmektedir. Alınması gereken önlemler işverene bildirildiği halde alınmaz ise iş güvenliği uzmanının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na şikâyet etme hakkı doğmaktadır.
Düşünün bir işyerinde çalışıyorsunuz orada çalışmaya da devam edeceksiniz…Ancak çalıştığınız ve size maaşınızı ödeyen yer iş güvenliğine ilişkin yapması gereken sorumlulukları yerine getirmiyor. Çalıştığınız yeri bakanlığa şikayet etmek zorundasınız. Süreç böyle işlemesi gerekirken; işten kovulma/ekmek parasından olma korkusuyla şikayet edemediniz, olası güvenlik önlemleri alınmadı ve kaza gerçekleşti. İşçiler hayatını kaybetti. E şimdi sorumlusu kim? Patron mu? Hayır! Tabi ki iş güvenliği uzmanı!
Sorunu görmüş veya görmemiş olsa bile sorumlusu iş güvenliği uzmanı ilan edilmektedir. Çünkü kanun diyor ki; çalıştığın işyerinde kazayı tespit et, önlem al, önlem aldırt, önlem alınmıyorsa bize bildir… Fakat arada kalan iş güvenliği uzmanını düşünen yok. Maaşı kimden alıyorsun diye soran yok. Bu işyerinde çalışmaya devam edecek misin, çalışmak zorunda mısın, diye soran yok! Yani kazayı tespit ettin, edemedin sorumlusu sensin. Peki patrona göre nasıl durum? Patronun diyeceği tek şey; iş güvenliği uzmanı aldım kazaları öngörsün diye, fakat görevini yapmadı!
Yani ülkemizde iş güvenliği uzmanı bugüne kadar işyerlerindeki kazalardan sorumlu olan patron yerine o kazalardan sorumlu bir kurbandan başka bir şey değildir. Hatta bu sistem neredeyse tamamen patronları korumak üzerine kuruludur.
Eğer iş güvenliği ve sağlığı gerçekten düşünülüyorsa, gerçek bir güvenlik önlemi alınmak isteniyorsa, iş güvenliği uzamanı ve iş güvenliği hekimleri maaşlarını işverenden değil devletten almalıdırlar. Devlet güvencesinde çalışmalıdırlar ki denetledikleri işyerlerini risk ve analizlerini işverenlere dayatarak bu önlemleri aldırtabilsinler. Ya da o işi durdurabilsinler. Aksi takdirde bir işyerinde iş güvenliği uzmanının olması hiçbir şeyi değiştirmez, kazalar ve iş cinayetleri devam eder ve bunların da tek sorumlusu iş güvenliği uzmanı olur.
Tabi ki bu tek başına yeterli değil! Bir ülkede hükümetle patronlar el ele kol kolaysa o işyerinde işçi katliamları kaçınılmazdır. Soma’da ve Torun Center inşaatında bunun örneklerini gördük. Bu iş böyle devam ederse görmeye de devam edeceğiz.
Şirketler daha çok kazanmak ve daha az ücretle işçi çalıştırmak için taşeron şirketlerle anlaşırsa, ucuz işgücü ve sıfır güvenlik önlemi temel kural haline gelirse, taşeron şirketler bitmezse, bu çark kırılmazsa işçi katliamları son bulmayacaktır. Evine ekmek götürmek için yaşam kavgası veren emekçinin işçinin garibanın kanı akmaya devam edecektir. Hangisinin ‘maliyeti’ fazla bir iş yerinde kazayı önlemenin mi yoksa kazanın yarattığı sonuçların mı? Bu da ‘maliyeti’ kimin ödediğine bağlı.
Serdar Kibar
Yapı Teknik Öğretmeni
Dikmen Halkevi Şube Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.