“Biz hayatta kalmak için çalışıyoruz, ne daha fazlası için ne daha azı için.”
“Biz hayatta kalmak için çalışıyoruz, ne daha fazlası için ne daha azı için.”
Bu sözün ne anlama geldiğini, aşağıda “kurtarma” çalışmaları sürerken, işçilerin kaldığı “koğuş”lara girdiğimizde daha iyi anlıyoruz.
Zenginler için güzel hayatların kurulacağı rezidanslar, inşaat işçilerinin alınteri ve artık olağan hale geldiği üzere kanı üzerinde yükseliyor.
Asansörün düşmesi işçileri şaşırtmamış, genç bir işçi anlatıyor: “İnşaatta 15 gün önce de dış cephede cam takılırken, cam 20. kattan eksi 4’teki zemin kata çakıldı. Bu kazada şans eseri yaralanan olmadı.”
Enkaz çalışmasına katılan teknik ekipten bir işçi ise itfaiye ekiplerinin yanlış müdahalede bulunduğu iddiasında: “Siperle müdahale ettiler önce ama oksijenin kullanılması gerektiğini söyledik, uzun süre böyle devam etti, ancak sonuç alınamayınca oksijenle çalışma yapılabildi.”
“Maaş, sigorta ne durumda?” diye soruyoruz, gülümseyerek anlatıyorlar: “3 ayda bir maaş bordrosu istersek zorla alabiliyoruz. Sürekli taşeron firmalar SGK’da girdi çıktı yapıyor. Kıdemimizi yiyorlar. Maaşımız da 1,5-2 ama sigorta asgari ücretten gösteriliyor.”
Mermer işleri yapan bir işçi de taşeronun taşeronu olan alt taşeronlarından Topuz İnşaat’ta 9 aydır çalıştığını, son 4 aydır da sigortasının yapılmadığını söylüyor. Aslında sigorta meselesi karışık, çünkü görünüşte herkes sigortalı, ama biraz sohbeti ilerlettiğinizde anlıyorsunuz ki, kah sigortalı kah sigortasız.
10 bin lira, 10 işçiden daha kıymetli
Bir işçi asansör bozuk olduğu için sabah kendisinin binmeyi reddettiğini akşam da “kaza”nın gerçekleştiğini duyduklarını anlatıyor. Ne ölümler ne de patronun kendini temize çıkarıp işçiyi suçlayacak olması onlar için şaşırtıcı.
Asansörün sürekli bozulduğunu ve idareten müdahalelerle çalıştırıldığını üstüne basa basa anlatıyorlar: “Animakların (asansör) hepsi uzun süredir kullanıyor ama hiçbir yenileme yapılmadı. Test yapılmıyor, en fazla tutacağı 10 bin. Görüyoruz ki 10 bin patronlar için işçiden daha kıymetli.”
“Patronun derdi bize verdiği parayı geri almaktır, hiçbir iş güvenliği önlemi alınmıyor maliyet olacak diye.”
Herkes düzenli maaşa, tam sigortaya, avansa alışmasın!
“60 günde bir maaş veriyorlar, cebimizde harçlığımız kalmadığında avans bile alamıyoruz, çünkü herkes avans istemeye alışırmış diye vermiyorlar. Ama asıl 10 gün daha bankada tutup faiz almanın derdindeler.”
Bir işçi de, “Geçen ayki 30 günlük çalışmamdan sadece 3 günü sigortalı görünüyor. SGK’dan döküm alıp gitsek kimi kime şikayet edeceğiz ki” diyor.
“Yattığımız koğuşları haşerelerle paylaşıyoruz. Tahtakuruları var, fare var, havalandırma sistemleri çalışmıyor.”
“Burada hayat yok, yaşam yok, nefes alıp almadığımız bile belli değil. Burada yaşamak bile intihara teşebbüs demektir.”
“Bize iş güvenliği diye söylenen ‘baretin var mı, ayakkabın var mı’ hepsi bu. İş güvenliği uzmanı gelip bize bunları soruyor.”
“Taşeronun taşeronu var burada. Kaç taşeron sayısını da bilmiyoruz.”
“Bazı medya kanalları ölü sayısını çarpıtıyor, asansörün 7. kattan düştüğünü söyleyenler bile var. Kimisi yedi diyor, kimisi dört diyor. Ama bize kimse mikrofon uzatıp sormuyor. Hayat TV’ye konuşan arkadaşlarımızın da fotoğrafı çekildi, bir iki gün sonra gelip bize bunun hesabını soracaklar, o yüzden ne konuşabiliyoruz ne de başka bir şey.”
İşçilerin konuşamazken anlattıkları bunlar, bir gün elbet konuşacaklar, ancak o zaman inşaat işçisi için yaşamak intihara teşebbüs olmaktan çıkacak.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.