“Öğretmenler hafta sonlarında nasıl ek iş olarak özel ders veriyorlarsa, Amerika’daki polisler de ek iş olarak kendilerini özel şirketlere kiralıyorlar, resmi üniformalı ve silahlı bir şekilde” Çocukken “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulduğunda, “öğretmen”, “doktor”, “astronot” ve “bilim adamı”nın yanı sıra verilen cevaplardan biri de “polis”tir. “Polis düzeni sağlar, vatandaşı korur, suçlulara karşı mücadele eder” palavralarıyla […]
“Öğretmenler hafta sonlarında nasıl ek iş olarak özel ders veriyorlarsa, Amerika’daki polisler de ek iş olarak kendilerini özel şirketlere kiralıyorlar, resmi üniformalı ve silahlı bir şekilde”
Çocukken “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulduğunda, “öğretmen”, “doktor”, “astronot” ve “bilim adamı”nın yanı sıra verilen cevaplardan biri de “polis”tir. “Polis düzeni sağlar, vatandaşı korur, suçlulara karşı mücadele eder” palavralarıyla nasıl bir beyin yıkamasına maruz kalıyorsak artık. Tabii biraz büyüyüp politize olunca ve kapitalizmin dinamiklerini anlamaya başlayınca polisin kimin düzenini sağladığını, kimi koruduğunu ve neye karşı mücadele ettiğini daha iyi anlamaya başlıyoruz.
Iron Man, Captain America, Fantastic Four vs. gibi sisteme hizmet eden, Amerika’yı kurtaran, emperyalizmi ve piyasaları öven süper kahraman hikâyelerinin aksine Robocop, sendika.org okuyucu kitlesi için en makbul, en mümtaz ve en feyizli süper kahramandır. Aslında bir nevi distopya olan Robocop serisinde Alex Murphy yalnızca küçük suçlulara karşı mücadele etmekle kalmaz aynı zamanda sisteme karşı da mücadele eder. Seride Omni Consumer Products (OCP) neredeyse bütün tüketici mal ve hizmetleri üreten bir “mega” şirkettir. OCP özel tüketim mallarının haricinde hastane, hapishane ve uzay araştırmaları sektörlerine de girmiştir. Nihayetinde kendine borcu olan vali ve hükümet görevlilerini kullanarak “polis” işine de el atar. Böylece OCP, aslında kamusal olan polis hizmetini, tamamen özelleştirerek şirketlere ve şahıslara özel polis memurları ve robotları satmaya başlar. Robocop da, polis sendikasına destek vererek, OCP’ye ve hatta kendine yüklenen programa karşı mücadele eder. Bayağı sağlam bir sistem eleştirisidir aslında.
Saati 30 dolara özel polis
Bizim şehrin (Salt Lake City) haftalık muhalif mecmuası City Weekly’nin geçenlerde yaptığı habere göre olay, Tesoro’nun Utah’taki petrol kuyularında yapılan bir eylemde arkadaşım Jesse’nin görev başında olmayan bir aynasız tarafından gözaltına alınmasıyla ayyuka çıkıyor. Mahkeme sürecinde anlaşılıyor ki Jesse’yi gözaltına alan “aynasız” Tesoro şirketi tarafından yarı-zamanlı olarak kiralanmış. Biraz daha araştırınca ortaya çıkıyor ki aslında aralarında Chevron, Conoco Phillips, 7 Eleven ve Goldman Sachs gibi şirketlerin bulunduğu birçok özel şirket polis kiralıyor ve Salt Lake City Police Department (SLCPD) komiseri Chris Burbank’in de haberi var. Yani olay gizli saklı bir şey değil.
Peki nasıl? Çoğu ülkede polis memurları için, tıpkı doktorlar gibi, kavramsal olarak mesai saati diye bir şey yoktur. Resmi çalışma saatleri vardır fakat bu çalışma saatlerinin dışında da bir polis isterse pekâlâ üniforması, kendine zimmetli polis arabası ve silahıyla gezebilir; herhangi bir suç gördüğünde ateş edebilir ve suçu işleyeni yakalayabilir. Yani kimse bir polise izin gününde neden çalıştın, neden suçluları yakaladın diye sormaz haliyle.
Burada da her zaman yazıyorum “Amerika’da insanların dini imanı paradır” diye. Yahu bu polis kardeşim enayi mi boş zamanında sokakta gezerken haybeye suçlu yakalasın? Sonuçta maaşın belli; o suçluyu yakalasan da aynı parayı alacaksın, yakalamasan da. Ne kadar ekmek o kadar köfte. Arkasından koştuğuna değmez çünkü maddi bir çıkarı yok adamın. Bu yüzden, öğretmenler hafta sonları nasıl ek iş olarak özel ders veriyorlarsa, Amerika’daki polisler de ek iş olarak kendilerini özel şirketlere kiralıyorlar, üniformalı ve silahlı bir şekilde. Fırsatlar ülkesi olan Amerika’da bunun önünde hiçbir yasal engel yok! Saati 30 dolardan haftada 10 saat 7 Eleven’ın önünde dikilsem 300 dolar, ayda 1200 dolar. Hiç yoktan evin mortgage’ını çıkartırım. Dertsiz başım, ağrısız dişim. Kaliforniya’da filan piyasa biraz daha yüksek tabi, 40 dolardan başlıyormuş saati.
City Weekly’nin haberinde Şerif Birimi sözcüsü teğmen Justin Hoyal bu durumun bilindiğini ancak SLCPD ile bir alakası olmadığını, özel şirketlerin polislerle bireysel olarak kontak kurup polisleri kiraladıklarını söylüyor. Polislerin çıktığı “ekstra”lar arasında ev partileri, özel toplantılar vs. gibi işler de varmış. Paran varsa güvenliğini arttırmak için kendine ait bir polis tutabilirsin pekâlâ. Mesela Oracle, CEO’su Larry Ellison’ın her türlü güvenliği için yılda 2 milyon dolar harcıyormuş. Liberal doktrin açısından polis, sağlık, eğitim, itfaiye gibi hizmetlerin özel şirketler tarafından verilmesi herhangi bir sorun teşkil etmez; aksine, bunların devlet eliyle sunulması verimsizliktir. Teoride özel kurumlar bu hizmetleri daha kaliteli bir şekilde ve o hizmetin bedelini ödemeye razı olana vererek ekonomik verimliliği arttıracaktır. Kamusal hizmetlerin özelleştirilmesiyle ilgili kısa videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
Şimdi bu polislerin özel olarak kiralanması hadisesi ortaya çıkınca ilk olarak (bizim Jesse hariç) özel bir güvenlik şirketi olan Centurion Security and Investigations Inc.’in CEO’su John Tinsley durumla ilgili kaygılarını dile getirmiş. Çünkü saati 20 dolar verip yetkileri sınırlı özel güvenlik memuru kiralamak yerine durumu daha iyi olanlar 30 dolar verip özel polis kiralamayı tercih edebiliyorlar; zira özel güvenlikler de ciddi bir durum olduğunda polis çağırıyorlar, bu da zaman ve para kaybı demek. Bu durum da güvenlik şirketlerinin pazar payını özel polislere kaptırması anlamına geliyor. Yani mesele yine rant meselesi.
Kapitalizm bir distopyadır
Karl Marx, bize de okulda zorla okutulduğu için okuduğumuz, Komünist Manifesto’da devleti burjuvazinin yetkili komitesi (executive committee of the bourgeoisie) olarak tanımlar. Yani kapitalizmde devlet, sömürü düzeninin devamı için burjuvazinin resmi işlerini yapan bir organ gibidir. Kapitalist tezgâhın sorunsuz işlemesi, sömürünün mükemmelleştirilmesi ve kapitalistler arasındaki “kolektif aksiyon” sorununu çözmesi bakımından devletin işlevi çok mühimdir. Devletin kurumlarından biri olan polis gücü de her şeyden önce burjuvazinin koyduğu üretim araçlarının özel mülkiyeti kanununa karşı gelenlere karşı alınmış silahlı bir tedbirdir. Gerisi teferruat.
Bundan 50 sene evvel birileri, ilerde bazı insanların herkes gibi mahallelerde oturmak yerine ebesinin Fizan’ına, her yere sadece 5 dakika uzaklıkta yaşam alanı konseptli Acarlar gibi siteler yapacağını, etrafına uzun uzun dikenli hapishane duvarları çekeceğini, sitenin dört bir yanına kameralar koyacağını, kapısına da 8’er saatten 3 vardiya silahlı özel güvenlik dikeceğini söylese kimse inanmazdı. Ama “New York’tan Kaçış” ve benzeri distopyalarda tasvir edildiği gibi üretim araçlarını kontrol eden sınıfın, devletin silahlı güçlerini kullanmak suretiyle, kendini toplumun geri kalanından izole etmesi fikri artık film icabı bir hikâye değil, gerçekliğin ta kendisi. Yani artık tıpkı bir Zaytung haberi ile Akşam gazetesi haberinin ayırt edilememesi gibi, eski distopik filmler ile günümüzdeki kapitalist gerçeklik de birbirinden ayrılamaz hale gelmeye başladı. Dün kulağa imkânsız gelen şeyler artık çok sıradan şeyler haline geliyor. Özel güvenlikli bir sitenin önünden çok normalmiş gibi geçip gidiyoruz. Mesela Avustralya ülkeye, Endonezya ve Filipinler tarafından girmeye çalışanları engellemek için denize silahlı botlar, mayınlar filan yerleştirmiş. Yani bugün Acarlar’a silahlı özel güvenlik koyan site “sakin”lerinin yarın duvarlara elektrikli tel çekip, kapıya otomatik silah (turret) koymak istemeyeceğini düşünmek herhalde olsa olsa naiflik olur. Zira David Fincher’ın Panik Odası filmindeki gibi süpersonik güvenlikli odalar, evler, siteler, yeraltına kurulan tam teçhizatlı nükleer felaket odaları (bomb shelter) vs. Amerika’da gayet yaygın. Yasal yolunu açtıktan sonra maddi durumu el veren evinin önünne “tank” da koyar “helikopter” de. Sonuçta parayı veren düdüğü çalar. Kiralık polis aslında inanılır gibi bir şey değil ama zamanla çok normal bir şey haline gelebilir, parası olan zengin züppeler sokaklarda yanında polisle gezebilir. Tabi eğer örgütlü bir şekilde mücadele edilmezse.
İşte bu yüzden, kapitalizmin artan sermaye konsantrasyonunu da düşünecek olursak, OCP ya da Umbrella Corporation gibi şirketlerin sadece bir film veya oyun senaryosundan ibaret olmadığı çok açıktır. Tahmin ederim ki, Amerika’da, zaman içinde ekstraya çıkmak isteyen polisleri organize eden OCP benzeri taşeron bir şirket kurulur. Dolayısıyla artık şirketler veya bireyler polislerle bizzat kontak kurmak yerine özel güvenlik şirketi mantığıyla işleyen bu şirkete giderek ihtiyaçları kadar polis kiralayabilirler. Böylelikle şimdi az da olsa tepki duyulan bu yarı-zamanlı kiralık polis meselesi bir “business” haline getirilerek meşru bir zemine de oturtulmuş olur.
El âlemin burjuvazisi resmen polis gücünü özelleştiriyor bizimkiler hâlâ daha cemaate operasyon yapacak, tey tey tey…
anil.aba@economics.utah.edu
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.