İkitelli’de Suriyelilere yönelik saldırıları İkitellilere sorduk…
Suriye’deki savaştan kaçarken Türkiye’ye sığınan ancak AKP’nin savaş politikaları içerisinde haklarına yönelik herhangi bir adım atmamasıyla gerici-şoven saldırılara maruz kalan sığınmacılara Antep’ten sonra bir saldırı da İstanbul İkitelli’deki Atatürk ve Mehmet Akif mahallelerinde düzenlenmişti. Suriyelilerin yaşadığı evlerin ve işlettiği işyerlerinin camları kırılmış, bazı araçlar ters çevrilmiş, linç girişiminin daha büyük bir sonuca yol açması mahalledeki devrimci, demokrat, ilerici kurum ve kişilerin araya girmesiyle engellenmişti. Mahalleye girmek isteyen faşistler ve polisler de yine bu kurumların çağrısıyla durdurulmuştu.
Küçükçekmece’de Suriyelilere linç girişimi
Saldırının gerekçesiyle ilgili asılsız söylemler ile bilgi kirliliği yaşanırken ve gerilim sürerken, Sendika.Org olarak İkitelli’de yaşananları İkitellilere sorduk. Mahalleliler, saldırıların organize bir biçimde gerçekleştiğini, mahalleden olmayan kişilerin polis desteğiyle gelerek saldırılar gerçekleştirdiğini ve polisin de seyirci kaldığını aktardı.
*
‘Suriyeliler değil, Tayyip Erdoğan sorumlu’
İlk röportajımız 1989 yılından beri bu bölgede yaşayan Halkevi üyesi Yasemin Acar ile…
Suriyeliler uzun süredir İkitelli’de yaşıyor. Gündelik hayatta sorun yaşanıyor mu?
Ben uzun bir süre Almanya’da yaşadığım için başka bir ülkede yaşamanın zorluklarını çok iyi biliyorum. Bu yüzden benim Suriyelilere bakış açım hep anlayışlı oldu. Onların ne yaşadığını yüreğimden hissettim. Ancak komşularımın konuşmalarında da hak vermediğim yanlar yok değil. Örneğin Mehmet Akif Mahallesi’nde 2+1 olan bir evin kirası hiçbir zaman 1000 lira olmamıştı, ancak Suriyelilerin gelişiyle kiralar arttı, gündelik işlerde verilen ücretler ise azaldı.
Tabi bu Suriyelilerin de isteyerek yarattığı bir sorun değil. Onlar da kıt kanaat geçiniyorlar. Bu yüzden de çocuklarını mendil satarak çalıştırmak zorunda bile kalıyorlar. Tabi o çocuklara baktığınızda bir insanın vicdanı sızlamaz da nasıl nefret duyar bilemiyorum. Üstleri başları kir pas içinde, yüzlerinde savaştan kalma yaralar… Gözlerinde de sadece karın açlığı değil sevgi açlığı da var.
Bir başka şikayet de hem mendil satan çocuklar hem de genel olarak kalabalıklaşmak ile ilgili. Birçok kez mahallenin nefes alınamayacak kadar kalabalık olduğunu dile getiriyor insanlar.
Peki bir kadın olarak elbette Suriyeli kadınları da gözlemlemişsinizdir. Sizce onların yaşadığı farklı zorluklar da var mı?
Olmaz olur mu. Nasıl ki hayatın her alanında ve tüm dünyada kadınların yükü fazlaysa Suriyeli kadınlar için de aynıları geçerli. Şöyle düşünelim genelde en az 3 çocuklu aileler. Yabancı bir ülkedeler, hem çocuklarının hem kocalarının hem de ailenin diğer bireylerinin Türkiye’ye kolay alışması için ellerinden geleni yapıyorlar. Az bir bütçeyle kendi ülkelerinin yemeklerini pişirmeye çalışıyorlar, kendi evlerinin işleri dışında gündelik işlere (ev temizliği, tekstil, ayakkabıcılık) gidiyorlar. Çocukları, özellikle kız çocukları konusunda sürekli tedirginler, başlarına ne gelir, ne olur. Eğitim almalarını istiyorlar ama bu konuda hiçbir adım atamıyorlar. Dil bilmiyorlar ve esnaf dahi olsa yabancı bir erkekle bile konuşmaya çekiniyorlar. Kimbilir hakkında ne diyecekler diye.
Çözüme dair ne söylersiniz, sizce birlikte nasıl bir yaşam örülebilir?
Keşke bu soruya umutlu cevaplar verebilseydim ancak Türkiye’de yaşayan insanların da psikolojisi iyi değil. Ekonomik bakımdan herkes zorluk içinde ve bu insanlarda büyük bir hoşnutsuzluk ve anlayışsızlık yaratıyor. Uzun vadede birlikte yaşamanın mümkün olmadığını ve daha ciddi sorunlar doğurabileceğini düşünüyorum.
Bu yüzden devlet Suriyelilere yaşayabilecekleri kentler örmeli. Öyle konteynırlarla falan olmaz, başta sağlayacağını iddia ettiği gibi gerçek bir yaşam sunmalı. Ama tabi AKP bunu yoksul halka yapmaz, Suriyeli bile olsa.
Bir çözüm de bizim bu süreçte mahallede yaptığımız gibi bir kardeşlik ortamı yaratmak olabilir. Suriyeli insanlara kızan kişilere adres olarak AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı göstermeliyiz. Tüm bu sürecin gerçek sorumlularından hesap sormak zorundayız.
*
‘Apartmanlara silahlarla giriyorlar’
Acar’ın ardından iki yıldır Halkevi Yaz Okulu’na katılan çocukların evlerine gittik. Kapıyı çaldığımızda evin içinde yaşanan panik ve koşturma, bizi gördüklerinde yerini büyük bir rahatlamaya bırakıyor. Evde iyi Türkçe bilen bir akraba var, ismi Meryem Kasım. Biz sormadan anlatmaya başlıyor:
Saldırganlar ev ve işyerlerine saldırmanın yanı sıra Suriyelilere ait olduklarını düşündükleri araçları da ters çevirmişti
Dün çıkan olaylarda arkadaşlarımız yaralandı. Bugün bekar yaşayanlar göç etmeye başladı bile, İkitelli’de kalmıyorlar. Benim kocam da şimdiden ‘şiddet artarsa Yunanistan’a kaçalım’ diye planlar yapıyor ama ben kabul etmiyorum. Artık sabrım kalmadı, ne olacaksa olsun. Yurtdışına gitmek kolay değil, kaçak gidenler hayatlarını kaybediyor.
Dünkü saldırının sebebini de anlayamıyoruz. Şu ana kadar ufak sürtüşmeler dışında İkitelli’deki halk genel olarak bizi kabul etmişti. Örneğin dün akrabalarımın bulunduğu apartmana silahlarla girmişler evde çocuklar ve kadınlar varmış. Apartmanın sahibi olan Türk önlerinde durmuş, ‘Benim apartmanıma giremezsiniz, onlara da dokunamazsınız’ demiş. Çok fazla söylenti var, Kürtler size saldıracak diyorlar.
Sizce devlet bize ne yapar? Kamp diyorlar ama İkitelli’de onbinlerce Suriyeli var bunu nasıl yapacaklar? Kamplar kaç kişilik olacak, konteynırlarda mı yaşayacağız?
*
‘Ülkücülerle polisin ortak saldırısıydı, yönlendirenleri gördüm’
Suriyelilerin işyerleri de saldırıların hedefi olmuşken bir de mahallede emlakçılık yapan Menderes Ezer’in yanına gidiyoruz.
Bir esnaf olarak halkın nabzını iyi tutabiliyorsunuzdur. Saldırıdan önce var mıydı bir sorun gündelik hayatta?
Ben şu ana kadar Suriyelilerden hiçbir kötülük görmedim. Nasıl bizlerin varsa, onların da iyisi kötüsü var. Bir ya da iki kişinin hatasını bir sürü kişiye mal edemezsiniz. Ayrıca Suriyeliler geldiğinden beri komşular arasında bir dayanışma bile var, o yüzden bu olanlar bana provokasyon gibi geliyor.
Nasıl yani, sizlerin kimlerin yaptığını düşünüyorsunuz?
İkitelli Kürtlerle Alevilerin yoğun yaşadığı bir bölge. İçinde birçok farklılık barındırıyor. Suriyelilerin de en çok yerleştirildiği yerlerden biri. Ben bu saldırıyı yönlendirenleri gördüm. Ülkücülerle polisler birlikte organize etti. 30-40 kişiyle başlayan yürüyüş kulaktan duyma yalan yanlış bilgilerle 500-600 kişiye ulaştı. İşin garibi bu mahallede yaşıyorum ama o topluluktan bir kişiyi bile tanımıyorum. Bu nasıl oluyor? Boşuna burayla uğraşmasınlar, huzursuzluğa izin vermeyeceğiz.
*
‘Dışarıdan insan getirildi, polis engellemedi’
Son röportajımızı da İkitelli Halkevi’nde HDK il Yöneticisi Şemsettin Doğan ile.
Suriyelilerin İstanbul’a göç etmesi yaşanan sorunlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İstanbul’da Şahintepe, Bayramtepe, Altınşehir ve İkitelli’de kalabalıklar. Geçim kaynaklarını gündelik işlerden elde etmeye çalışıyorlar ve hayat onlara bizden çok da pahalı. Bahçelievler’de tanık olduğumuz bir olayda gördük ki buradaki mafyalar erkeklerini hırsızlığa kadınlarını da fuhuşa zorluyor. Direnebilen direniyor, direnemeyenler de oluyor.
İkitelli’deki saldırıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, sizce çözüm nedir?
Ben 35 yıldır İkitelli’de yaşıyorum. O akşam toplanan kişilerden birini bile tanımıyorum. Dışardan kasten insan getirildiğini düşünüyorum. Polis istese her şeyi engellerdi ama yapmadı. İyi ki mahallenin devrimci insanları vardı, hepimiz sayesinde daha büyük bir yıkım engellenmiş oldu.
Çözüme gelince Rojova ve Suriye’deki savaştan kaçan kişi ve aileler kuşkusuz canlarını kurtarmak için kaçtılar. Ancak bu çözüm değil. Bizce ülkelerine geri dönüp gerekli mücadeleyi vermeleri gerek. Yoksa bu devlet Hizbullahçılarda yaptığı gibi onları da kullanmasını çok iyi bilir. Sanırım onları memleketlerini savunmaya ikna etmeliyiz.
Sendika.Org