Emrah Serbes’in beşinci kitabı Deliduman, taşrada başlayıp Türkiye’nin merkezinde sona eren ve bizi bize anlatan bir ‘bugünün panaroması.’ Dikkat buyurun lütfen! Çünkü Çağlar İyice konuşuyor. Çağlar İyice kim mi? Ben, sen, o, biz, siz, onlar… Kıyıderespor’un eski topçusu, ilaçlarla ayakta duran bir annenin oğlu, az ve öz Mikrop Cengiz’in kankası, Kıyıdere’nin kolpa Belediye Başkanı’nın yeğeni […]
Emrah Serbes’in beşinci kitabı Deliduman, taşrada başlayıp Türkiye’nin merkezinde sona eren ve bizi bize anlatan bir ‘bugünün panaroması.’
Dikkat buyurun lütfen! Çünkü Çağlar İyice konuşuyor. Çağlar İyice kim mi? Ben, sen, o, biz, siz, onlar… Kıyıderespor’un eski topçusu, ilaçlarla ayakta duran bir annenin oğlu, az ve öz Mikrop Cengiz’in kankası, Kıyıdere’nin kolpa Belediye Başkanı’nın yeğeni ama her şeyden önce Evliya Çelebi İlköğretim Okulu 3/A sınıfı öğrencisi Çiğdem İyice’nin biricik abisi. Emrah Serbes, İletişim Yayınları’ndan çıkan beşinci kitabı Deliduman’da Çağlar İyice aracılığıyla tozu toprağa katıyor.
Emrah Serbes’in hayatımıza girmesine Behzat Ç.’nin ön ayak olduğunu söylesek yanlış anlaşılmaya sebep vermeyiz umarım. Türkiye televizyon tarihinde en ‘bizden’ adamlarının yer aldığı Behzat Ç. dizisi üç sezon boyunca evlerimize konuk oldu ve çok da iyi etti. İki filmle beyazperdeye de taşınan Behzat Ç.’nin yaratıcı Emrah Serbes yeni kitabı Deliduman’da, Kıyıdere’de yaşayan, ‘alayına giden’ kitabın kahramanı Çağlar İyice’nin, kardeşi Çiğdem’i moonwalk yeteneğiyle meşhur etmek için verdiği çabaya sırtını yaslayarak taşranın çıkmazlarını, ergenliğin en derin sularını, yarım kalan aşkları ve en önemlisi Gezi’yi anlatıyor.
Kitaba tepeden bakacak olursak, Çağlar İyice ve dayısı, Çiğdem’in şöhret basamaklarını tırmandırmayı hızlandırmak için Çiğdem’i bir yetenek yarışmasına sokuyor. Fakat burada şansları yaver gitmiyor. İlçenin belediye başkanı dayısı Ankara’daki ‘büyük’lerini devreye sokuyor o da beceremiyor ve yetenek yarışmasıyla meşhur olma hayali suya düşüyor. Çağlar İyice yılmıyor ve kan kardeşi Mikrop Cengiz’le beraber kendi imkanlarıyla kız kardeşine bir video klip çekim Youtube’a yüklüyorlar ve hiç de azımsanmayacak bir izlenme sayısına ulaşıyorlar. Fakat bu kez de İstanbul’da Gezi Direniş’i başlıyor ve sosyal medya kullanıcıları bu alana yüklenince internet işi de havada kalıyor. Bu kez de kahramanlarımızın aklına Çiğdem’in Gezi Direnişi’nde TOMA’nın önünde dans ederek reytingleri yükseltme ihtimali geliyor ve macera başlıyor.
Kitabın konusu bu omurga üzerinden şekillense de Emrah Serbes, Deliduman’da kapana kısılan insanları anlatıyor aslında. Sadece metropollerde değil taşrada da kendine alıcı bulan rant iştahları, dedikodular, adam kayırmalar taşraya yolu bir kere de olsa düşen birinin yakından tanıyabileceği mevzular. Çağlar İyice’nin ‘yazılmaya’ çalışıp da beceremediği T.C. Sinem Uzun’u birçoğumuzun Facebook’ta rastladığı insanların bir prototipi olarak değerlendirmek mümkün. Çağlar İyice’nin kankası Mikrop Cengiz her zaman sırtını yaslayacağınız bir dosttan başkası değil. Çağlar’ın kalbinde taşıdığı ölen dedesinin özlemi, Kıyıdere Çarşısı’nda kepenk kapatmasına çeyrek kalan Merkez Terzi hepimizin saygıyla andığı nostaljik unsurlar. Parçalanmış bir ailenin nasıl savrulabileceği ve bu savrulmanın bir ergenin omuzlarındaki yükü nasıl artırdığı Serbes’in satırlarında kendine yer buluyor. Çağlar’ın alışveriş yaptığı internet siteleri her gün reklamlarından aşina olduğumuz kurumlar. Sosyal medyanın kendine özgü lügati ve daha fazlası Serbes’in kalemini bize tuttuğu bir ayna haline getiriyor.
Ancak asıl düğüm elbette Gezi Direnişi. Çağlar İyice, Gezi Parkı’na ayak bastığı andan itibaren adeta ‘Gezi Parkı’ndan bildiriyor’ kitapta. Dakika dakika olay yerinden bildiren Çağlar İyice, Gezi Direnişi’nden slayt gösterisi sunuyor okura. Elbette orada aktörler değişiyor. Üç öğün gazın üstüne plastik mermiyle cila yapan, baskıya, zulme karşı direnmek için ön sıralardan yer kapmak isteyenler ön plana çıkıyor. Sinek ısırsa birbirinin yardımına koşan, ‘hüznün yerine öfkelenmeyi tercih eden’ ve her şeyden önce var olan insanlarla tanıştırıyor Serbes bizi.
Deliduman hüzünlü bir yol hikâyesi de aslında. Emrah Serbes bu yolda, ayağı kayıp düşenleri, yağmurda içip eski sevgiliye mesaj atanları, üzerlerine ağ atanlara boyun eğmeyenleri, cebi biraz daha şişsin diye olmayanı yapanları ve önemlisi Çağlar İyice’nin dediği gibi “maalesef sadece yaşayanları” anlatıyor.
soyerbrk@gmail.com