Şarm el Şeyh ve Tiran Adası üzerinden geçmesi planlanan 2007’den bu yana bekleyen “deniz-kara köprü projesi”ne yakından baktığımızda “Kürt Petrolü”nün yolunu Akabe Körfezi’ne çıkarma çabası olduğunu düşünmemek elde değil Gazze’den Mısır’a açılan tünellerin Mısır’ın ‘ulusal güvenliği’ açısından tehdit oluşturduğu sık sık gündeme gelen bir konu. Mısır ordu sözcüsü Albay Muhammed Ali, Şubat 2013’te yapmış olduğu […]
Şarm el Şeyh ve Tiran Adası üzerinden geçmesi planlanan 2007’den bu yana bekleyen “deniz-kara köprü projesi”ne yakından baktığımızda “Kürt Petrolü”nün yolunu Akabe Körfezi’ne çıkarma çabası olduğunu düşünmemek elde değil
Gazze’den Mısır’a açılan tünellerin Mısır’ın ‘ulusal güvenliği’ açısından tehdit oluşturduğu sık sık gündeme gelen bir konu. Mısır ordu sözcüsü Albay Muhammed Ali, Şubat 2013’te yapmış olduğu bir açıklamada “Bazı tünellerin birkaç çıkışı var, bazı tüneller ise Mısır’ın içindeki evlere açılıyor. Bundan dolayı onların belirlenmesi oldukça zor. Ama şimdiye kadar çıkış noktaları belirlenen toplam tünel sayısı 550’yi buldu. Kullanılmaz hale getirebilmek için tünellere su pompalamaya devam edeceğiz” demişti.
İsrail, 7 Temmuz’da başlayan hava saldırısından sonra 17 Temmuz’da da karadan Gazze’ye saldırıya geçince, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu,yaptıkları kara harekatının asıl hedefinin tüneller olduğunu vurgulayarak, “Bu sistemi sadece hava saldırıları ile çökertemezdik” dedi.
Kendi vatanlarında vatansız duruma düşürülen ve 1948’deki ilk Arap-İsrail savaşından sonra göçe zorlanan Filistinliler, 7 Temmuz’dan beri yeni bir İsrail’in saldırısı altında. İsrail çocuk, kadın, yaşlı demeden sivilleri hedef alan saldırılarla Gazze’de 1035’ten fazla canı katletti, 6 binden fazla da yaralı var.
2006’dan bu yana İsrail’in ablukası altında olan Gazze’nin temel ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilip kullanılan bu tünellerde, daha kolay taşıma yapabilmek için raylı sistemin de döşenmiş olduğu söyleniyor. Mısır sınır kapısı Refah’ın da kapalı olmasına ek olarak ayrıca İsrail’in ekonomik ambargosu altında bulunan Filistinliler, yüzlercesi resmi, binlercesi kaçak inşa edilen tünelleri temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyorlar.
Vatanlarından edilmeye çalışılan Filistinlileri katletmek için, konunun ‘Tüneller’ olduğu söylense de, İsrail saldırısının bir nedeninin de petrol olduğu olasılığını gözden kaçırmamak gerekir.
Mısır’ın İsrail’le yakınlaşması ve Şarm el Şeyh ve Tiran Adası üzerinden geçmesi planlanan ve fakat, 2007’den buyana bekleyen “deniz-kara köprü projesi”ne yakından baktığımızda “Kürt Petrolü”nün yolunu Akabe Körfezi’ne çıkarma çabası olduğunu düşünmemek elde değil.
Neden Akabe?
Çünkü, 2007 yılında, Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz Suud tarafından, Suudi Arabistan’da Ras Şeyh Hamid ile Mısır’ın turistik şehri Şarm el Şeyh ve Kızıldeniz’de bulunan Tiran Adası üzerinden geçecek olan köprünün temelinin atıldığı haberi, Arab News ve El Ahram gazetelerinde yayımlanmıştı. Fakat bu haber daha sonra dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek tarafından yalanlanmıştı.
Köprü projesinin hem Suudi Arabistan’da çalışan 1,5 milyon Mısırlı ve her yıl Mısır’ı ziyaret eden 750 bin Suudi için havayoluna alternatif bir yol olması hedefleniyor, hem de iki ülke arasındaki politik, sosyal ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine neden olacağı söyleniyordu.
Havayoluna alternatif bir yolun düşünülmesinin nedeni, Suudi Arabistan ve Mısır arasındaki bu denizyolunun yoğunluğundan dolayı sık sık kazalar olması. 2006 yılında da dünyanın en büyük facialarından biri Hurgada açıklarında yaşandı ve Mısır’a giden ‘Selam98’ adlı gemi 1272 yolcusu, 96 mürettebatı ve 220 tane araç ile Kızıldeniz’de aşırı yüklemeden dolayı batması ile de köprü projesi aciliyetini göstermişti.
İşte! 50 kilometre uzunluğunda olması planlanan köprünün temeli atıldığında 3 yılda bitirileceği söylenirken şimdi neden hala beklemede!
Karşı çıkanlar kimlerdi?
İsrail, bu köprü projesine karşı çıkanlardan. Çünkü projenin gerçekleşmesi ile Akabe Körfezi’nde hayata geçirmek istedikleri, Eliat Limanı ile Akdeniz kıyısındaki Ashod Limanı arasındaki demiryolu hattının da büyük bir darbe yiyeceğini düşünüyor. İsrail kaynaklarına göre 1 milyar dolara mal olacak bu proje, ucuz ulaşıma olanak sağlamasıyla da Süveyş Kanalı’nın en büyük alternatifi olarak gösterilirken, özellikle Rusya gibi ülkelerden gelen petrol ve diğer malların, Ashod Limanı’nda boşaltılarak demiryolu ile Eliat Limanı’na aktarılması ve oradan da dünya pazarlarına açılması planlanıyor.
Ayrıca, köprünün Eliat Limanı’na giriş/çıkış yapacak gemileri zorlayacağını, Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki askeri faaliyetlerin de, sağlayacağı avantajlarla, kendileri için tehlike olacağını da savunuyorlar.
İsrail’in Süveyş Kanalı’na alternatif demiryolu projesi planının, günlük ortalama 40 geminin geçtiği Süveyş Kanalı’ndan yıllık ortalama 3 milyar dolar gelir elde eden Mısır’ı düşündürdüğü ortada!
Çevreciler ise bu kara ve deniz köprüsünün, Kızıldeniz’deki ekosisteme ve o bölgede yaşayan Bedevilerin hayatlarına zarar vereceğini savunuyor.
İsrail’ in Sina Yarımadası üzerindeki çabaları!
Köprü projesinden rahatsız olan İsrail’in Sina Yarımadası üzerindeki çabaları için, geriye dönüp bakalım:
1956 yılında yaşanan ‘Süveyş Kanalı Krizi’ / ‘İkinci Arap-İsrail Savaşı’nın temel amacı dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Abdul Cemal Nasır’ı yönetimden almak ve kanal üzerindeki Batı kontrolünü tekrar kazanmak idi. Çünkü Nasır, ülkesini askeri olarak güçlendirmek ve İsrail karşısında üstün olmak istiyordu.
Haziran 1967 yılında yaşanan ‘Altı Gün Savaşları’ sonrasında, 17 Eylül 1978’de imzalanan ‘Camp David Antlaşması’nda yer alan maddelerden biri de “İsrail Sina Yarımadası’ndan çıkacak buna karşılık Mısır İsrail’i resmen tanıyacak ve diplomasi başlayacak” idi. Bu antlaşma ile, İsrail tarafından ele geçirilen Sina Yarımadası Mısır’a geri verildi. Ve 6. İsrail Başbakanı Menahem Begin ve Mısır’ın 3. Cumhurbaşkanı Enver Sedat, 1978 yılı Nobel ‘Barış Ödülü’nü birlikte aldılar.
Şimdiki durum…
7 Temmuz’dan bu yana devam eden İsrail’in Gazze’ye saldırısı ile, İsrail’in Kanal 2 televizyonunda Doğu uzmanı İsrailli gazeteci olan Ehud Yaari, “Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Hamas’ın tükendiğini görmek istiyor. Bunu sağlayabilmek için de Hamas’ı İsrail’le girdiği savaşta küçük düşürmeye çalışıyor” dedi.
Son günlerde İsrail-Mısır ilişkileri ile ilgili olumlu yorumlar yapılırken, internette yayın yapan Maariv gazetesi de “İsrail-Mısır ilişkileri cesur bir ittifak aşamasına ulaşmıştır” diye çok çarpıcı bir ifade kullandı.
Yedioth Ahronoth gazetesi analisti Alex Fishman ise, Mısırlılar İsrail’e sadık kaldılar ve Hamas’a hiçbir şekilde yardım etmediler, Filistin’in dünyaya açılan tek kapısı, Mısır Refah Sınır Kapısı’nı açmayıp, Hamas’ın başarısızlıklarının daha da yüz kızarıcı bir hal almasına yol açtığını yazdı.
Yeni yerleşim yerleri açarak kandırmaya çalıştığı Filistinlileri Ürdün’ e göçe zorlama çalışmasında başarısız olan İsrail’in, kadın, çocuk, yaşlı demeden sivil halka yönelik devam eden saldırılarında devam ederken şu ana kadar ölü sayısı 1500’e yaklaştı, binlerce insan yaralandı.
Mısır ve Suudi Arabistan’ın lehine olacak iken, bu kara-deniz köprüsünün yapımının hala bekletiliyor olmasının ve Hüsnü Mübarek’in projeyi yalanlamasının ben de akla getirdiği soru ise şu; ‘İsrail’in gözü Sina Yarımadası’nda mı kaldı?’
Şimdi ise, bütün bunlara ‘Kürt Petrol’ü konusu eklenince, İsrail’in iştahı kabardı.
Güney Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık isteğine İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, ardından Başbakan Benjamin Netanyahu da, ‘Kürtler kendi devletlerine sahip olmayı hak ediyor’ diyerek, destek verdi.
Olası sonuç…
Bu durum, IŞİD Irak’ta ve Rojava’daki (Kuzey Suriye) hattan, ‘Kürt Petrol’ ünün çıkışını Akdeniz’den sağlamak üzere akış yolunu hakimiyetine alma savaşı verirken, İsrail de petrolün yolunu Sina Yarımadası üzerinden Akabe Körfezi’nden çıkarma savaşı veriyor fikrini uyandırıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.