Kültür Bakanlığı, Türk edebiyatına özgün edebiyat eserler kazandırma iddiasıyla ilk defa yazarlara maddi destek sağlama kararı aldı. İlk defa bu sene yapılan çalışmaya; Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün internet sitesindeki verilere göre 290 kişinin başvurduğu, 40 projenin kabul edildiği, toplam 463 bin TL dağıtılacağı yazıyor. Fakat devlet desteği alan yazarların ve seçici kurulda bulunanların isimleri […]
Kültür Bakanlığı, Türk edebiyatına özgün edebiyat eserler kazandırma iddiasıyla ilk defa yazarlara maddi destek sağlama kararı aldı. İlk defa bu sene yapılan çalışmaya; Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün internet sitesindeki verilere göre 290 kişinin başvurduğu, 40 projenin kabul edildiği, toplam 463 bin TL dağıtılacağı yazıyor. Fakat devlet desteği alan yazarların ve seçici kurulda bulunanların isimleri açıklanmadı. Bu durum edebiyat çevrelerinde tepkilere neden oluyor. Kimler seçti yazarları? Teşvik alanlar kimler? Buradaki esas soru iktidarın çevresine kendi ideolojik yaklaşımı içinde eser üretimi için para dağıtıp dağıtmadığı sorusudur. Aynı destek sinema filmlerine yıllardır yapılıyor. Ancak orda devlet desteği alacak olanlar açıklandığı için ve seçici kurul da bilindiği için bu denli hararetli bir zeminde tartışmalar yürütülmüyor.
Verilen bu paranın tartışılması biraz ilginç gelmiyor mu size de? İktidarlar çevrelerini besleyip müteahhitler yetiştirir. İhale kovalayanlar her daim yandaşlar arasından çıkar. Bu durumlar artık kimseyi rahatsız etmiyor. Ticaretteki kayırmaya son derece alıştık. Duyarsızlaştık. Ama edebiyat hâlâ bakir geliyor bize sanırım. Edebiyata, sanata bulaşmasınlar istiyoruz.
Batıda ve doğuda birçok ülkede bu projeye benzer uygulamalar var. Sanat neredeyse ortaya çıktığından bu yana desteğe, kollanmaya ihtiyaç duyuyor. Batıda bu iş biraz daha şeffaf yapılıyor. Hatta İsveç için teşvik ülkesi derler. Biraz da bu yüzden bizim memleketten İsveç’e giden bıyıklı abiler arasında şair, romancı, ressam falan çok çıkıyor. Doğuya doğru yol aldıkça devlet sanatçı ilişkisi biraz bulanıklaşıyor. Birey olamamış doğu toplumlarında kaside şairleri hep olacaktır. Onların ağzına inci dolduran iktidarlar da. Lakin edebiyat yalnızların işidir. Gerçek sanatçılar küçük odalarında bir başına yazarlar yıllara meydan okuyacak kelimelerini.
Sinema bu açıdan biraz daha kirlenmiş bir sanat. Alıcısı daha büyük olduğundan sanırım. Festival kovalayan yaratıcı yönetmenlerle dizi kovalayan ticari yönetmenlerin özünde birleştikleri bir yer var. O da bir yere yaslanayım derdidir. Sanat yapma derdi olan kimseler ya bu örnekte olduğu gibi teşvik pirim vs kovalayacaklar ya da herkes gibi bir işin ucunu tutup kendilerine kalan o kısıtlı vakitlerinde yaratıcı olmanın ağırlığını ve özgürlüğünü yaşayacaklar. Yüzyıllardır devam eden ve bedeli olan bir tercihtir bu.
Polonyalı usta yönetmen Krzysztof Kieślowski devlet sosyalizminin egemen olduğu dönemde televizyon için on filmlik Dekalog serisini çektiğinde kuşkusuz parayı devletten alıyordu. Lakin çektiği filmlerdeki devlet veyahut bir fikir propagandası yapmadı. Üstünden geçen onca yıldan sonra bugün de keyifle izlenecek derinlikli filmler yarattı. Fransız yapımcıların desteğiyle çektiği Fransız bayrağındaki üç renkten aldığı ilhamla üçlemesi Mavi, Beyaz ve Kırmızı filmlerinde “çok yaşa Fransa!” demedi. “Çok yaşa!” diyenlerin ömrü kısa olur. Bu iş müteahhitliğe benzemiyor. Bina yapıp parayı kaldırmakla yazar olunmuyor. Binaların yıkılması zaman alsa da omurgasız edebiyat çabuk dağılır. Fuzuli gibi “Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar” diyecek cesaret lazım.
Bu internet çağında, bu kadar derginin, kitabın artık son derece kolay basılıp okuyucuya ulaşabildiği bir ortamda, yazacak kudreti olanların devlet desteğine ihtiyacı yok diye düşünüyorum. Edebiyatı eski sorulara bilindik cevaplar vermek olarak görmeyip yeni sorular soranlar bu kaotik ortamda sıyrılıp kendi yataklarını bulacaklar. Zira hayat sokakta dönüyor, edebiyat neden teşvikle dönsün?
* Rıza Oylum
Sinema Yazarı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.