Etyen Mahçupyan’ ın son yıllarda AKP hükümetinin kalemşörlüğünü yapmak uğruna,entelektüel birikimini nasıl paçavraya çıkardığına tanık oluyoruz.AKP Hükümeti’ nin de Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş bütün hükümetleri gibi , evrensel hukuka muhalif,faşizme teşne ve bireysel hakları çiğneyen bir hükümet olduğunu bir türlü kabul etmek istemeyen Mahçupyan, hala liberal demokratçılık oynaya dursun,kendi tercihidir. Lakin iki gün önce Akşam […]
Etyen Mahçupyan’ ın son yıllarda AKP hükümetinin kalemşörlüğünü yapmak uğruna,entelektüel birikimini nasıl paçavraya çıkardığına tanık oluyoruz.AKP Hükümeti’ nin de Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş bütün hükümetleri gibi , evrensel hukuka muhalif,faşizme teşne ve bireysel hakları çiğneyen bir hükümet olduğunu bir türlü kabul etmek istemeyen Mahçupyan, hala liberal demokratçılık oynaya dursun,kendi tercihidir. Lakin iki gün önce Akşam Gazetesinde yayınlanan yazısı “Aman, Etyen Mahcupyan işte.” denip geçilecek cinsten değil.
Mahçupyan, Akşam Gazetesi’nde yayınlanan “Azınlıkların en hakiki sorusu” başlıklı yazısında (03/08/2014) çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Devletin yüzlerce yıldır biriktirdiği ve diri tuttuğu azınlık alerjisine,o azınlıklardan birinin mensubu olarak argüman sunuyor. Türk milliyetçiliğinin asırlık çirkin söylemlerini yeniden üreterek kurulmakta olan despot düzene “entelektüel” katkısını en üst düzeyde sunuyor. Azınlıkların “Müslümanları aşağılama” hastalığını ise yazısında şu tarihsel argümanla savunuyor:
“Azınlıklar genelde kentliydiler,daha iyi eğitim almışlardı ve servet birikimi yapabilmişlerdi.Bu avantajlar onları Batı dünyası ile çok daha erken ilişkiye soktu,imtiyazlar elde etmelerine neden oldu ve entelektüel uğraşı siyasetin parçası kıldı.Kısacası azınlıklar kendilerini Müslümanlara kıyasla çok daha batılı bir konumda buldular.Ve Batılılığın medeniyet hiyerarşisinin kriteri olduğu bir dünyada,kendilerini Müslümanlardan daha üstün gördüler.”
Mesnetsiz ve son derece gülünç bu argümanla azınlıkların Müslümanları aşağıladıklarını iddia ediyor Mahçupyan. 90 yıllık Cumhuriyetin her aşamasında temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen ve devletin 1915 de dahil olmak üzere azınlıklara karşı işlediği insanlık suçlarının üstünü örtmek için ürettiği bu asılsız söyleme sarılıyor Mahçupyan. Akp’yi ihtilalci bir parti olarak tanımlarken, azınlıkların Kemalist olduğunu dile getiriyor. Oysa Mahçupyan’ın yazısının da temelini oluşturan “Azınlıklar Müslümanları aşağıladı” iddiasını yaratan ve 90 yıldır dayatan Kemalist ideolojinin ta kendisidir. Mahçupyan, söylemlerinin Kemalist söylemlerle ne denli paralel olduğunu idrak ederse, kimin Kemalist olduğunu da görebilecektir.
Mahçupyan’ın yazısı sadece azınlıkları şuursuzca karaladığı için tehlikeli değil. Özellikle İsrail’in Gazze’de yürüttüğü sistemli soykırım yüzünden zaten baskı altında olan Türkiye Yahudileri’ni de hedef gösterdiği için son derece vahim. Yazısında Yahudi Cemaati’nden şu şekilde söz ediyor Mahçupyan:
“…Yahudi Cemaati’nin neredeyse tümü Sözcü okuyor.Erdoğan’a hakaretleri ezberleyerek ve aralarında paylaşarak biriktirdikleri öfke ve nefret duygusunu günlük olarak tazeliyorlar.Oysa sorarsanız Akp hükümetinin bugüne dek en azınlık yanlısı hükümet olduğunu da söylerler!Ama ortada birkaç yüzyıl geriye giden bir Müslüman alerjisi ve gizli aşağılaması var…”
İsrail karşıtlığı bahane edilerek Yahudi düşmanlığının tavan yaptığı bugünlerde böyle bir tespitde bulunmak ateşe odun atmaktan başka bir şey değildir. “İsrail’in uzantısı” yaftasını yemiş yurttaşlarınıza bir de “Müslümana alerjik, Müslümanları aşağılıyor” payesini takmak bu insanlara dönüşü olmayan zararlar verilmesinin yolunu açmaya katkı sunmaktır. Üç dil biliyor olmanın bile Erdoğan tarafından aşağılanmaya yettiği AKP dönemini ihtilalci olarak adlandırıp, asırlardır toplumdan ve devletten sille yemekte olan azınlıkları ve özelde Yahudiler’i Müslüman düşmanı olarak lanse etmek sadece kötülüğe hizmet etmektir.
1915’i,6-7 Eylül’ü,1964 Rum Tehcirini yaşamış insanların toplumla iç içe yaşayamamalarını “Müslüman alerjisi” ne indirgemek bilinçli kötülükten fazlası değil. Devletin milliyetçi söylemlerine yaslanarak entelektüellik taslamak kendi açımızdan hoş görünebilir belki ama doğuracağı ciddi sonuçları hesaplayabilmek de vicdani bir yükümlülüktür. Vicdanını pazara çıkarmış insanlara hatırlatmamız gereken bir yükümlülük.
Etyen Mahçupyan’ın bugün ki ruh halini sıradan bir dalkavuğunkiyle kıyaslamıyorum. Mahçupyan bir “Hidayet”tir şahsımca. Teşkılat-ı Mahsusa’nın ve Osmanlı Polis Teşkılatı’nın Ermeni aydınları toplamak için kullandığı muhbir Ermeniler’e Hidayet adı verilirdi. Hidayetler, tehciri gereken Ermeni aydınları tespit ve ihbarla görevliydiler. Ayrıca toplanan Ermeniler’in zaptedilmesinde de önemli rol oynadılar. Asırlardır her türlü hak ihlalinin hedefi olmuş azınlıkları iktidara yaltaklanmak amacıyla hedef gösterebilmek de bir çeşit ‘Hidayetlik’tir. Tarih Hidayetleri yazdığı gibi Mahçupyanları da yazacaktır elbet. Ve o tarih “zengin ve eğitimli olduğu için Müslümanları aşağılayan” kişi olarak yaftalanan Hrant’ın yırtık ayakkabısını da yazmaktadır.