Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, küresel hastalık yükünün sadece yüzde 15’ine sahip olsa da, dünyadaki Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastalarının üçte biri Çin’de Her yıl 1.3 milyondan fazla yeni tüberküloz vakasının ortaya çıktığı Çin, dünyanın Hindistan’dan sonraki ikinci en büyük tüberküloz salgınını yaşıyor. Öte yandan bu durumu özellikle tehlikeli kılan bir durum var; Çin Hastalık Denetim […]
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, küresel hastalık yükünün sadece yüzde 15’ine sahip olsa da, dünyadaki Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastalarının üçte biri Çin’de
Her yıl 1.3 milyondan fazla yeni tüberküloz vakasının ortaya çıktığı Çin, dünyanın Hindistan’dan sonraki ikinci en büyük tüberküloz salgınını yaşıyor. Öte yandan bu durumu özellikle tehlikeli kılan bir durum var; Çin Hastalık Denetim Merkezi’ne göre Çin, MDR-TB ( Çok İlaca Dirençli Tüberküloz) hastası sayısında dünyada birinci sırada, ayrıca ülkede XDR-TB de (Yaygın İlaç Dirençli Tüberküloz) çok yaygın durumda. Tüm bunlar bu hastalıkla mücadele çabalarının daha da arttırılması gerektiğini gösteriyor.
1993’te, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ; İngilizcesi: WHO) düşük gelirli ülkelerde tüberkülozla mücadelede oldukça etkili olacak, Doğrudan Gözetimli Tedavi Sistemi (DGTS; İngilizcesi: DOTS) adında düşük maliyetli bir tedavi yöntemi başlattı. Ancak zamanla hastalar bu tedavide kullanılan ilaçlara direnç göstermeye başladı ve bu durum Çok İlaca Dirençli Tüberküloz’un yayılmasına neden oldu.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastalarının dörtte birinden azına teşhis konulduğu düşünülüyor ve bu durum hastalığın tehlikeli formunun hızla yayılmasına neden oluyor. Dünyaca ünlü Hintli tüberküloz uzmanı ve Principles of Respiratory (Solunumla İlgili Tıp İlkeleri) kitabının yazarı Dr. Zarir Udwadia şöyle yazıyor: “Kayıtsızlık ve yetersizlikten bu bakterinin neredeyse tedavi edilemez şekilde mutasyona uğramasına neden olduk.”
Tüberküloz tedaviyi yarım bırakan hastalarda ilaçlara daha dayanıklı bir hale geliyor. Direnç göstermeyen tüberkülozun mevcut tedavi yöntemi oldukça ucuz ve tüberküloz için ilk seçenek ilaçları diye anılan ilaçlarla yapılıyor. Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastaları ise en az iki en etkili anti-tüberküloz ilacına direnç gösteriyor. Hastalığın bu formu çok daha pahalı ve çok daha toksik içeren (daha ciddi yan etkileri olan) bir tedavi yöntemi gerektiriyor. Bu yöntem tedavinin tamamlanabilmesi için hastanın gösterebileceği direnci anlamaya yardımcı oluyor.
Çin büyük kent ve metropollerdeki ücret ekonomisine katılabilmek için kırsaldan ayrılan büyük bir göçmen işçi nüfusuna sahip. Bu insanların birçoğu korunmasız cinsel ilişkiye girerek HIV/AIDS’e yakalanıyor ve bu onların bağışıklık sistemini zayıflatıp tüberküloza daha dayanıksız hale getiriyor. Ayrıca, hastalığın bulaşmasını kolaylaştıran, teşhisini ve uygun tedavi yöntemini engelleyen koşullarda yaşıyorlar.
Bu göçmen işçilerin birçoğu, şehirlerde hastalığın tedavisi için gereken ücreti karşılayamıyor ve doğdukları yere geri dönmek zorunda kalıyorlar çünkü tüberküloz tedavisinin finansmanına (ve diğer sosyal refah yardımlarına) sadece doğuma kayıtlı olunan yerlerde izin veriliyor. Kırsal alanda doğan göçmenlerin şehirde yaşamak için kütük değiştirmelerine izin verilmiyor. Taşradaki sağlık sistemi şehirlerdeki kadar nitelikli olmadığından hastanın bakım için evine geri dönmesi ideal çözüm değil.
Tüberkülozun denetimi 1950’lerden beri ülkenin genel sağlık programının bir parçası olsa da, ancak 2003’teki SARS salgınından sonra etkili bir şekilde uygulanmaya başladı. Çin hükümeti tüberküloz denetim programını teşvik çabalarını arttırdı. Bu bağlamda, SARS salgını sonucu toplum yararı için artan siyasal sorumluluk, tüberkülozun denetimine katkıda bulundu.
Mart 2004’te hükümet, bulaşıcı hastalıkların denetimiyle ilgili yasada değişiklikler yaparak, hastalığın nasıl ele alınacağı, raporlamanın nasıl geliştirileceği, hastalığa nasıl müdahale edileceği üzerine yönergeler hazırladı. Bu yasa ülke genelindeki sağlık tesislerinde tüberküloz raporlamalarını geliştirerek tüberküloz denetimine katkı sağladı. Sonuç olarak, tüberkülozun tespitten sonraki 24 saat içinde yerel halk sağlığı yetkililerine bildirilmesi zorunlu kılındı.
Ocak 2004’te, Sağlık Bakanlığı doğru tedaviden emin olabilmek için tüberküloz hastalarının hızlıca tanımlandığı dünyanın en geniş internet tabanlı bulaşıcı-hastalık rapor sistemini yürürlüğe koydu. Buna ek olarak hükümet halk sağlığı tesislerini iyileştirmek için çok büyük bir çalışma başlattı.
Yine de tüm bu çabalara rağmen, sağlık çalışanlarının eğitimi, Doğrudan Gözetimli Tedavi Sistemi’nin (DGTS) uygulanması, raporlama ve kayıt sistemini geliştirme ve hastalığın tehlikesi hakkında farkındalık yaratma bakımından yapılması gereken daha çok şey var. Aynı zamanda artan sayıdaki Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastalarının denetimi de oldukça önemli. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, küresel hastalık yükünün sadece yüzde 15’ine sahip olsa da, dünyadaki Çok İlaca Dirençli Tüberküloz hastalarının üçte biri Çin’de.
Tüberkülozun yayılmasını azaltmak için, özellikle hastalığın direnç gösteren biçimlerinde, halk sağlık sisteminin daha çok gelişmesi gerekli. Şimdiye kadar, kayda değer bir gelişme görüldü. Tüberkülozun tahmin edilen yayılma oranları 1990’da 100,000 kişide 215 iken 2013’te bu sayı 59’a indi ve hastalığın ölüm oranları 1990-2010 yılları arasında ortalama 8.6 oranda azalma gösterdi. Çin artık bu önemli gelişmelere devam edecek fırsatlara ve zorunluluğa sahip.
* Dr. Cesar Chelala, Amerika Uluslararası Basın Kulübü ödülü sahibi, uluslararası bir halk sağlığı danışmanıdır.
[Counterpunch’taki İngilizce orijinalinden Pelin Zorbay tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.