“Yolcuya bir şey olursa sigorta nedeniyle başka koltukta oturmasına bile izin vermeyecek kadar işi sıkı tutuyorlar. Biz muavinler 20 saat uykusuz, aç yol gidiyoruz. Araba hızlı gidiyor. Kafamızı bir yere çarpsak, dikişi kendi cebimizden attıracağız” Her gün onlarca yolcu taşıyan otobüslerin adsız emekçileri muavinleri merak ettiniz mi hiç? Aşağıdaki yazıyı fazlasından çok eksiği olduğunu düşünerek […]
“Yolcuya bir şey olursa sigorta nedeniyle başka koltukta oturmasına bile izin vermeyecek kadar işi sıkı tutuyorlar. Biz muavinler 20 saat uykusuz, aç yol gidiyoruz. Araba hızlı gidiyor. Kafamızı bir yere çarpsak, dikişi kendi cebimizden attıracağız”
Her gün onlarca yolcu taşıyan otobüslerin adsız emekçileri muavinleri merak ettiniz mi hiç? Aşağıdaki yazıyı fazlasından çok eksiği olduğunu düşünerek okumanızda fayda var.
Bayram geldi ve biz yine televizyonlarda muhabirlerin Esenler Otogarı’na gidip otobüslerdeki doluluk oranlarıyla ilgili yaptıkları röportajları izleyerek haberlerimizi sonlandırdık.
Şirket görevlileri doluluktan gayet memnun olduklarını, gidiş-dönüşlerde otobüslerde yer olmadığını hatta ek seferlerde bile yolculuk yapmanın mümkün olmadığını anlattılar.
Peki bu haberleri izlerken bir saniye bile olsa gözünüz ekranın sol alt tarafında adıyla klasikleşmiş ‘beyaz çoraplı’, elinde beyaz filtreli sigarasıyla dağ gibi bavulları otobüsün bagajına yükleyen kişilere çarptı mı hiç? Hani şu, valizlerimizde kırılacak eşyalar olduğu için dikkatle bazen de sert bir üslupla uyardığımız o mahzun ve ‘bıktık lan artık’ bakışlı insanlara… Onlar muavinler işte. Bu yazının başrolünde bir muavin olması da İstanbul-Çanakkale arası yaptığım yolculukta hem yepyeni bir dost edinmiş olmam hem de onun ve diğer meslektaşlarının gerçekten kulak kabartılması gereken sorunları…
Panik atağım özellikle arabalar full çektiği zaman sağ olsun beni hiç yalnız bırakmaz. Art arda içtiğim sigaralardan sonra bindiğim otobüste, yine öyle olacak diye kara kara düşünürken otobüsteki muavin bendeki sıkıntıyı anlamış olacak ki, “Abi araba müsait. İstediğin yere geçebilirsin” dedi. En yakın kişiyle yaramda altı koltuk kalana kadar arkaya ilerledim. Muavin arkadaş da yüzünden akan uykusuyla benim hemen çaprazımdaki koltuğa oturdu. Sohbet etmeye başladık. Ne iş yapıyorsun, nerelisin gibi FightClub’daki tek seferlik arkadaşların ortak muhabbetleri… Yolculuk bitti, kendisine teşekkür edip devam ettim.
Erkenden Çanakkale’ye geri dönmek zorunda kaldığım için İstanbul’dan dönüş biletimi direk Esenler Otogarı’ndan almak üzere yola koyuldum. Bilet alma faslından sonra çay sigara yaparken İstanbul’a gittiğim otobüsle döneceğimi fark ettim. Benim geçen seferki muavin dostum da bagajları yüklenmiş son kontrolleri yapıyordu. Her molada olduğu gibi esaslı nefesler aldığı sigarasının dumanını ‘bitse de gitsek’ diye üflerken omzuna dokundum, “Nasıl” dedim, “Müsait mi araba?” Güldü. “Geç abi, geç. İstediğin yer olsun. Kafana göre otur.”
“Bizim yol bitmez abi”
Yol boyunca uyuduğum için Eceabat’ta kendime geldim. Feribotun kalkmasını beklerken yanıma geldi, “Erken dönmüşsün abi” dedi. “Öyle oldu ya. Senin yolculuk nereye şimdi” diye sordum. “Abi bizim yol bitmez. 4’te Edremit’te olacağız. Benim 1 saat içinde arabayı temizleyip yola hazırlamam gerekiyor.” Nasıl olacak o iş diye sordum: “Abi, saat 5’te de Kırklareli’ne yola çıkacağız. Arabadaki şoförler değişmeli olduğundan oraya kadar gelen şoförün o saatteki mesaisi bittiği için evine dinlenmeye gidiyor. 1-2 saat uykuyla çok 24 saat yol gittim ben. Alıştık artık. Abi bizim iş gerçekten yapılacak iş değil. Her ekmek zor yerden çıkar. Ama kendi mesleğim diye söylemiyorum. Vallahi de billahi de anamız ağlıyor. Geçenlerde oldu. Adam binmiş zil zurna sarhoş. Bayanın birine rahatsız etti. Uyardık dinlemedi. Uyardık gene yok. 2 saat yolda polis gelmesini bekledik. Ben de adamla uğraştım. 2 saat uykum ya vardır ya yoktur.”
“Yolcunun sigortası var bizim yok”
“Ben günde 60 lira yevmiye alıyorum. Ama sigortam yok. Biz burada Allah korusun kaza riski taşıyan bir iş yapıyoruz ama sigortamız yok. Hani geçen sefer abi sana demiştim ya. Çok yer değiştirmesen iyi olur diye. Yolcunun kendi koltuğunda oturması gerekiyor. Normalde yolcunun yer değiştirmesi yasak. Çünkü sen o oturduğun koltukta sigortalısın. Eğer başka koltuğa otursan Allah korusun bir kaza olsa, yolcu kendi oturmadığı koltukta olduğu için sigortadan faydalanamıyor. Şirkete de ceza geliyor. Bize de ‘Niye başka yere oturmasına izin verdiniz?’ diye bir ton fırça… Geçenlerde bir bayan başka bir firmada bagaja koyduğu değil yanına aldığı çantasını kaybetmiş. Muavin arkadaş tanıdık. Nasıl sahip çıkmazsın diye çocuğu kapının önüne koyuverdiler. Firmaların umurunda değil ki böyle şeyler. Nasıl olsa yapacak adam çok diye onlar umursamıyorlar. Abi Allah rızası için söyle. Yolcuya bir şey olursa sigorta nedeniyle başka koltukta oturmasına bile izin vermeyecek kadar işi sıkı tutuyorlar. Biz muavinler 20 saat uykusuz, aç yol gidiyoruz. Araba hızlı gidiyor. Kafamızı bir yere çarpsak, dikişi kendi cebimizden attıracağız. Ama mecburuz. Gel şimdi ayrıl da iş bulmaya çalış bakalım. Haksız mıyım abi?”
Haksızsın demek elbette zor. Seslerini duyuracakları herhangi bir platform da yok. Neden böyle bir sendikanız, ortak platformunuz yok diye sorduğumda galiba fazla söze pek gerek kalmıyor: “Sen Allah korusun gazetelerde otobüslerin geçirdiği trafik kazaları sonucu ölen ya da yaralanan varsa ne derler bilir misin? Şu kadar yolcu öldü, şu kadar yolcu yaralandı.”
soyerbrk@gmail.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.