Çok değil birkaç ay önce Çağlayan Adliyesi’nde bir kadın koruması ile birlikte kurşun yağmuruna tutuldu. Kadın; Hanime Aslan. Aslan, kurşunlar değer değmez bedenine, adliye kapısının önünde bıraktı son nefesini. Haber siteleri yazdı “Bir kadın daha öldürüldü”, “Bir kadın korumasıyla öldürüldü”, “Hain evlat annesini öldürdü.” Hanime Aslan, 44 yaşında. Koruma polisi Emrah Taşdemir ile birlikte kurşunların […]
Çok değil birkaç ay önce Çağlayan Adliyesi’nde bir kadın koruması ile birlikte kurşun yağmuruna tutuldu. Kadın; Hanime Aslan. Aslan, kurşunlar değer değmez bedenine, adliye kapısının önünde bıraktı son nefesini. Haber siteleri yazdı “Bir kadın daha öldürüldü”, “Bir kadın korumasıyla öldürüldü”, “Hain evlat annesini öldürdü.”
Hanime Aslan, 44 yaşında. Koruma polisi Emrah Taşdemir ile birlikte kurşunların hedefi oldu. İkisi de yaşamını yitirdi. İkisinin de cenaze törenleri yapıldı. Cenaze törenlerinden fotoğraf kareleri yine haber sitelerinde yer aldı. Yine Türkiye’de bir kadın öldürülmüştü. Hepsi bu…
Kimse Hanime’nin neden öldürüldüğü, koruması ile birlikte nasıl öldürüldüğü ya da o ana kadar neler yaşadığı, nelerle başettiğiyle ilgilenmedi. Her kadın cinayetinde olan gibi… Çünkü 6 ayda 139 kadının öldürüldüğü Türkiye’de artık içinde “kadın” geçen tüm cinayetler olağan ve tüm cinayetler münferit!
Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, gazetecilerin sorularını yanıtladı ve kadın katliamları ile ilgili “iç ferahlatıcı” açıklamalarda bulundu. Yanlış anlaşılmasın 5 günde 8 kadının öldürüldüğü bu malum zamanda Bakan, bir alarm verip basına konuşmadı. Bir toplantı sırasında sadece soruları cevapladı.
İslam, koruma altındaki hiçbir kadının öldürülmeğini şükrederek söylerken işte tam o sırada bir gazeteci, Hanime Aslan’ı hatırlattı. Hanime’nin Çağlayan adliyesinde öldürülmüş olması hatırlatıcı bir sebep. Bakan’a göre Hanime’nin durumu farklı. Hanime bakanlık tarafından değil, emniyetin görevlendirdiği polislerce korundu. Aslında burada sorulması gerekenlerin hepsini kadınlar yaptıkları basın açıklamalarıyla dile getirmişti. Ama avukatlardan aldığımız bilgilerle biz de küçük bir hatırlatma yapıp sonra asıl konuya geçelim!
Yaşadığı şiddet ve tehditlere karşı koyamaz hale gelen kadınlar, resmi olarak valilik, aile mahkemeleri ve kaymakamlığa giderek korunma başvurusunda bulunuyor. Bu makamlardan çıkan kararlara göre ise emniyet, hangi kategoride koruma istenmişse talebi yerine getirmekle görevli oluyor. “Ama bakanlığın açtığı şiddet önleme ve izleme merkezleri (ŞÖNİM) var” derseniz. Evet, ŞÖNİM’ler var ancak bu merkezler size, resmi makamlara nasıl başvuru yapmanız gerektiği hakkında yardımcı oluyor. Öte yandan bakanlığın bizzat başvuru almak ve koruma tahsis etmek gibi bir görevi yok! Dolayısıyla Bakan İslam’ın hangi yetkiyle bu açıklamayı yaptığı merak konusu.
Ama elbette Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadınları koruyan ve şiddeti en aza indiren Türkiye “yaratma” sorumluluğu var. Kısaca… İşte tam da burada Bakan Ayşenur İslam’ın “o olay ayrı” diyerek kendi sorumluluğunu attığı Hanime Aslan cinayeti ile ilgili yeni bir bilgi çıkıyor karşımıza. Ki bu bilgi Ayşenur İslam’ı bir kez daha yalanlıyor.
2011 yılında kocasından boşandıktan sonra tehdit aldığı için koruma talebinde bulunan Hanime, çalıştığı işyerindeki bir kadının yardımıyla eski Bakan Fatma Şahin’e ulaşıyor. Ve Fatma Şahin inisiyatifi ile Hanime hakkında çağrılı koruma kararı çıkarılıyor. Yani Hanime Aslan hakkında verilen karar Bakanlığın bilgisi dahilinde. Yani Hanime tam da Bakanlığın “koruduğu” bir kadındı. Ya da aslında evlendiği günden bu yana hiç koruyamadığı…
*****
O vakit Hanime’yi az da olsa tanıyalım. Hanime daha 17’sindeyken Hızır Zehir tarafından kaçırılıyor. Bir süre sonra annesinin yanına bırakılıyor. 23 Şubat 1989’da resmi olarak Hızır Zehir ile evlendiriliyor. 3 çocuğu oluyor. Evliliği boyunca şiddet görüyor, yoksulluk yaşıyor. 2009 yılına gelindiğinde Hanime artık yaşadığı şiddete “dur” diyor ve boşanma davası açıyor… Üstelik hiçbir talepte bulunmadan. 19 Eylül 2011’de boşanma kararı veriliyor. Ancak boşandıktan sonra şiddet devam ediyor. Hanime tehdit telefonlarının önünü almak için sürekli hattını değiştiriyor. Bir şirkette çaycılık yaparak annesinin yanında geçimini sağlamaya çalışan Hanime’ye Ekim 2011’de ilk koruma veriliyor. Çağrılı koruma. Halime dışarı çıkacağı zaman korumasını arıyor, koruma geliyor ve böylece istediği yere gidebiliyor. Ve tüm bunlar olup biterken korumasının masraflarını aldığı üç kuruşluk maaşıyla karşılamaya çalışıyor… Hanime en son hakaret davasında biraraya geldiği kocası ve oğullarıyla. Kocası mahkeme salonunda “istesem istediğim yerde öldürürüm” dedi. Aradan yarım saat geçtiğinde Hanime, oğlu tarafından adliye kapısında öldürüldü… ailesi ise hala ölüm korkusu ile yaşıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.