Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan’ın büyük planları var: Kendisi, Ağustos’ta Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. İlk etap gerçekleşti – partisi onu aday gösterdi, seçim çalışmaları başladı 1 Temmuz günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu’na girdiğinde, yerel saat 11.30’du. Salonda bulunan 4 bine yakın destekçi ve parti yetkilileri onu alkışladı ve […]
Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan’ın büyük planları var: Kendisi, Ağustos’ta Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. İlk etap gerçekleşti – partisi onu aday gösterdi, seçim çalışmaları başladı
1 Temmuz günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu’na girdiğinde, yerel saat 11.30’du. Salonda bulunan 4 bine yakın destekçi ve parti yetkilileri onu alkışladı ve 16 dakika sonra zaten herkesin çoktan bildiğini AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin açıkladı: Erdoğan 10 Ağustos’ta 1.turu yapılacak cumhurbaşkanlığı için adaydı.
Erdoğan konuşmasına dua ve şiirle başladı; ana fikri “Allah için politika”ydı. O ve AKP milleti temsil ediyordu. Muhalefete hitaben “Sen kimsin” diye bağırdı. Her halükarda millet oydu, bir başkası değil. Erdoğan’a göre ondan ve Allah’tan olmayan kişiler millet değildi.
Türkiye tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek ve Erdoğan seçimi kazanarak yazdığı tarihe devam etmek istiyor. Türkiye yeni bir siyasi sisteme adım atıyor, yeni bir cumhuriyet ve eğer Erdoğan kazanırsa kendisini devletin ikinci kurucusu olarak görmeye başlayacak. Hiçbir devlet adamı Erdoğan’ın son 12 yılda ülkeyi dönüştürdüğü kadar dönüştürememişti, laik Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hariç. Yani Erdoğan kendisini daha İslamcı ve daha iyi bir kurucu olarak görmek istiyor.
Erdoğan için İslam: Modernleşme gücü
“Türklerin Babası” Erdoğan’ın saygı sınırları vardır. Bu dönemi “Tayyip Erdoğan zamanının ürünü” olarak adlandırabiliriz. Erdoğan’ın da takdir ettiği gibi 1.Dünya Savaşı’nda Atatürk batılı güçlere karşı başarılı bir mücadele verdi. Ama Erdoğan modern Türkiye’nin kurucu iki temel ilkesinin kendisine zıt olduğunu düşünüyor.
İslamiyet Türkiye’de bir kesim tarafından modernleşme önünde bir fren gibi düşünülüyor ve yine benzer bir şekilde Kürtlerin talepleri de hep bir tehlike olarak görüldü. Ama Tayyip Erdoğan bu iki tabuyu da yıkmak için bir ortaklaşma yarattı; yıllarca kaba kuvvet yöntemleri ile bastırılmaya çalışılan Kürtlerle arasında bir bağ kurdu: İslamiyet. İslamcıları ve Kürtleri cezalandırmak yerine politikasını bu ikisini ortaklaştırma üzerine kurdu, laik elitleri kendisinden uzaklaştırma tehlikesini bilerek.
Elbette Atatürk’le ortaklaştığı iki temel nokta var: Modernleşme ve bir liderin güçlü ellerle tüm ülkeyi yönlendirmesi, tıpkı kendisi gibi.
Olağanüstü yetkiler
Tayyip Erdoğan Türkiye’yi tek başına yönetmeye devam etmek için seçimi kazanmak zorunda olduğunu biliyor. Bu sıfata “etkin Cumhurbaşkanı” diyor. Mevcut anayasa tam başkanlık sistemini desteklemiyor olsa da hala 1980 askeri darbesinin bir ürünü. Anayasa, geçmişten aldığı deneyim ile cumhurbaşkanına geniş yetkiler veriyor: Gerekli olduğunda asi sivilleri evcilleştirmek için geçmişte generallerin yaptığı gibi her şeye müdahale edebiliyorlar.
Şimdiye kadar bu yetkileri sonuna kadar kullanan bir cumhurbaşkanı olmamıştı. Yasaya göre ne olursa olsun Başbakan ve kabine toplanır, ülkeyi yönetmeye devam eder.
Tabii ki, Erdoğan ona daha fazla güç verecek yeni bir anayasa çıkarmak için her şeyi deneyecek. Ama bu daha çok gelecek yıl gerçekleşecek genel seçimlere bağlı gibi görünüyor. AKP parlamentoda çoğunluğunu koruyarak icraatlarına kendinden emin bir şekilde devam etmek istiyor.
Başbakan sadece bir yönetici midir?
Ama öncelikli hedef cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak. Erdoğan’ın bunu başaracağından kimsenin şüphesi yok. Ancak esas soru şu -kendisinin de ilan ettiği gibi- iki turda gerçekleşecek seçimlerin ilk turunda yüzde ellinin üzerine çıkabilecek mi? Böyle olursa esas zaferi kutlayacak. AKP’ye kadar böyle bir başarı olmamıştı. Seçimin ilk turunda gelecek bir zafer cumhurbaşkanlığını aktif hale getirebilmesi için kendisine bir dayanak oluşturacak.
Erdoğan istediği gibi yönetebilmek için halktan tam vekâlet istiyor. Başbakan -sanki hep kendisi olacakmış gibi- diğer yöneticiler üzerindeki rollerin tümünü azalttı ve kendisinde topladı. Kendisi cumhurbaşkanı olunca onun sözünden çıkmayacak itaatkar emir eri olabilecek kişiler hazır; tıpkı adaylığını açıklattığı Mehmet Ali Şahin gibi. Sonuçta ismin çok bir önemi yok; kör, itaatkar biri olsun yeter.
Peki Erdoğan ilk turda yüzde ellinin üzerine çıkabilir mi? Son seçim sonuçlarına bakıldığında zor gözüküyordu ama koşullar ışığında durum farklı. Erdoğan son derece zayıf rakipleri karşısında şansını arttırdı.
Umutsuzluğun adayı İhsanoğlu
Erdoğan’ın rakiplerinden biri çatı aday; laik ve milliyetçi muhalefet partileri CHP ve MHP’nin ortak adayı. Hiç kimsenin doğru düzgün tanımadığı bir aday; ne tam laik ne tam milliyetçi, bazı CHP milletvekillerinin itirazlarıyla da olsa aday gösterildi. Ekmeleddin İhsanoğlu, eski İslam Konferansı Genel Sekreteri, dindar bir Müslüman olarak kabul ediliyor. Muhalefetin kendi kimliğinden birine güvenip aday göstermesi yerine AKP seçmeninden oy toplamaya çalışması zayıflığını ve çaresizliğini gösteriyor.
İki adayın açıklanış biçimi arasında bile uçurum var; Erdoğan büyük bir sahnede debdebe ve gösterişle adaylığını açıklarken, İhsanoğlu tanındık bir kapı önünde adaylığını açıkladı.
Kürtler zafer ya da yenilgi için karar verecekler
Burada en önemli soru; Kürt seçmeninin Erdoğan’a destek olup olmadığıdır. Erdoğan yıllardır Kürtleri “barış süreci” yoluyla daha fazla hak ve özgürlük verdiğine dair ikna etmeye çabalıyor. Aslında Erdoğan yine bunu yaparak ve Kürtlerden oy alarak ilk turda seçilmeyi deneyecek. Bu durum Kürt bir adayın varlığını da neredeyse etkisiz hale getiriyor.
Tüm bunlara rağmen Selahattin Demirtaş Türkiye’de yeni kurulan ve etki alanı çok geniş olmayan HDP adına adaylığını açıkladı. Bu partinin temel fikri, batıda bulunan kentlerde yaşayan Kürtlere hitap etmektir. Çünkü her ne kadar güneydoğudaki BDP seçmeni silahlı bir örgüt olan PKK’yi destekliyorsa da, batıda yaşayan ve oraya entegre olmuş Kürtler tıpkı Türkler gibi PKK politikasından çok da haz etmiyorlar. Ancak bu yeni partinin Mart ayı seçimlerinde çok zayıf olduğu açıkça ortaya çıktı.
Selahattin Demirtaş BDP’nin eski genel başkanı ve HDP’yi oluşturan diğer kurumların da kabul ettiği bir lider. Şüphesiz, böyle baskın bir adayı belirlemede BDP’lilerin oylarının Tayyip Erdoğan’a kaymaması hedefi var. Yani aslında Demirtaş da bir nevi ortak aday. HDP’nin adayı olarak açıklansa da, sessizce Erdoğan’ı destekleyen ya da sandığa gitmemeyi hedefleyen, PKK ve BDP destekçilerine de göz kırpıyor. Eğer Demirtaş bu kesime hitap edemezse Erdoğan ilk turda yüzde elliyi geçip Cumhurbaşkanlığı’nı ilan edebilir.
Başkaları düşünedursun, Demirtaş Kürt oylarının güçlü potansiyelinden yararlanabilirse ve adaylıkta belli bir güç gösterebilirse, Kürtlerin şu anda bulunduğu “barış süreci”ndeki pazarlıkta elini güçlendirebilecek.
[Die Welt’teki Almanca orijinalinden İlke Acar tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.