15 yaşındaki çocuğun ölüsünden bile korkup onu yuhalatan Erdoğan hangi Türkiye’yi kucaklamaktan bahsediyor? Başbakan ve yeni cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim mitingleri ‘genel seçim’ formatında devam ediyor. Genel seçim burada doğru tamlama zira Erdoğan tüm siyasi etikleri yerle bir ederek devletin tüm imkanlarını Çankaya’ya çıkan yol çalışmalarında kullanmaya devam ediyor. Ramazan ayının da vesile […]
15 yaşındaki çocuğun ölüsünden bile korkup onu yuhalatan Erdoğan hangi Türkiye’yi kucaklamaktan bahsediyor?
Başbakan ve yeni cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim mitingleri ‘genel seçim’ formatında devam ediyor. Genel seçim burada doğru tamlama zira Erdoğan tüm siyasi etikleri yerle bir ederek devletin tüm imkanlarını Çankaya’ya çıkan yol çalışmalarında kullanmaya devam ediyor. Ramazan ayının da vesile olmasıyla kürsü sayısını artırarak her gün başka bir yerde o ‘vazgeçilmez vaat listesi’nden seçmeler yaparak yüreklere su serpiyor.
Peki neler var Erdoğan’ın ‘vazgeçilmeyen vaat listesi’nde? Başı elbette tüm Türkiye’yi kucaklamak çekiyor. 28 Şubat mağdurluğunu gözümüze sokmaktan bıkmayan Başbakan ‘benim’ diye başlayan cümlelerle kendi kafasındaki Türkiye’nin üyelerine -üye diyorum zira herkes o ‘yeni Türkiye’de kendine yer bulamıyor- bir baba edasıyla yaklaşıyor.
Danıştay töreninde “ülkeyi kucaklayan cumhurbaşkanı istiyoruz” diyerek sanki suç işleyen Türkiye Barolar Başkanı Metin Feyzioğlu’nu azarlayan Erdoğan, aynı cümleler sarf ederken “Biz mezhepçilik yapmayız” diyor. Ama Anadolu Üniversitesi Türk Dili Bölümü kitaplarında Alevilerin ‘Kötü ayin yapan Kızılbaş’ diye anılmasından rahatsızlık duymuyor. Cemevlerinin ibadethane sayılmadığı, Alevi gençlerin en demokratik haklarını kullanarak baskıya karşı seslerini yükselttiği meydanlarda takır takır kurşun yediği, ölmek için Cemevine taziye ziyarete bulunmasının yeterli olduğu bir mezhepçilik anlayışı onunki. Ama konu kendi vatandaşlarını kaçıran IŞİD’e gelince el pençe divan duran Erdoğan, Filistin’in canına okuyan İsrail’i de yarım ağız lanetlemekten öteye gidemeyip Türkiye ile İsrail arasındaki milyarlarca dolarlık anlaşmaları söz konusu bile yapmıyor.
Mezhepçiliği ‘ekonomik’ bir sınıfa sokacak olursak Erdoğan’ın ‘işçi mezhebi’ne karşı da tutumu ortada. Yer altında para babalarının cepleri daha fazla kabarsın diye ölüme gönderilen insanların ruhu hâlâ aramızdayken yeni ‘cinayetler’ olmasın diye meclise iş kıyafetleriyle girmek isteyen madenciler ‘Meclisin tüzüğüne aykırı’ diyerek geri çevrilebiliyor. Ama elbette Erdoğan’ın kucaklayan Türkiye’sinde ‘ayaklar’a yer yok. O ‘ayaklar’ ki ölümün çektiği penaltı direkten dönmüşken devletin ambulansını kirletmemek için “Çizmelerimi çıkartayım mı?” diyecek kadar insan.
15 yaşındaki çocuğun ölüsünden bile korkup onu yuhalatan Erdoğan hangi Türkiye’yi kucaklamaktan bahsediyor? “Devletin emriyle en az bin kişiyi öldürdüm” diye itirafta bulunan adamın serbest kaldığı; kadınların, Ermenilerin, Kürtlerin, solcuların, işçilerin, LGBTİ’lerin cesetleriyle toplu mezara dönüşen Türkiye’de tek derdi kendini ve ona biat edenleri düşünmekten başka ne yapıyor Erdoğan? Yeşil, mavi, tarih modern Türkiye’nin nüfus kâğıdı olan inşaatlarınız sayesinde birer birer yok oluyor. Siz kucakladığınızı çoktan kucakladınız zaten. Peki bize ne kaldı geriye?
soyerbrk@gmail.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.