Orada birbirimiz için vardık. Bu kolektif resim daha sonra Gezicilere ait oldu.
Gezi eylemlerinin ilk günlerinde TOMA’nın önüne geçip tazyikli suya göğsünü geren ve Çapul TV’nin logosundan duvar resimlerine pek çok yerde kullanılarak bir anda isyanın simgelerinden birine dönüşen “siyahlı kadın”la bir yıl sonra o gün gerçekleştirdiği eylem ve sonraki bir yılda yaşananlar hakkında konuştuk…
Sendika.Org: Kendinizden söz eder misiniz bize? Adınız nedir, kaç yaşındasınız, ne iş yaparsınız, nerede yaşıyorsunuz?
Siyahlı Kadın: Adım Cate Cullen. 22 yaşındayım. Şu anda Sydney’de Sydney Teknoloji Üniversitesi’nde (UTS) sosyoloji eğitimi görüyorum. Bu temmuzda psikolojiye geçmeyi umuyorum. Üç arkadaş bir öğrenci evinde kalıyoruz. Çocuk cinsel tacizine karşı bir kuruluşta yönetsel bir görevim var.
İstanbul’a neden ve ne zaman gelmiştiniz?
Eylül 2012’de değişim programı kapsamında 6 aylığına Koç Üniversitesi’ne gelmiştim. Christmas’ta dönecektim. Ama İstanbul’u ve bu kültürü çok sevdim. O nedenle bir sene daha kalmaya karar verdim.
Gezi Parkı eylemleri sırasında ne yapıyordunuz? Nasıl bir hayatınız vardı?
Gezi Parkı protestosu benim Türkiye’deki son günlerime, daha doğrusu son haftama denk geldi. Orta Amerika’da üniversitede okuyan bir arkadaşımın yanına gitme planım vardı. Bir yandan da sınavlarıma hazırlanıyordum. Cuma günü bir sınavım vardı. Protestolar nedeniyle metro kapalıydı. Gidemedim. Çok telaşlı ve yoğun bir gündü.
Peki protestolarda nasıl yer aldınız?
Daha önce Beşiktaş’ta Gezi Parkı’ndaki gösterilere katılan bir arkadaşımın yanında kalıyordum. Neler yaşandığını ondan öğreniyordum. Cuma günüydü sanırım (30 Mayıs’ı kastediyor), Gezi’de konserde çalan bir arkadaşımı görmeye gittim. Daha sonra Beşiktaş’a eve gitmeye çalışırken Cihangir’deki taksi sürücüsü eylemlerden dolayı bizi alamayacağını söyledi. İstiklal’i geçmeye çalışırken protestocuların arasına karıştık. İlk gazı o esnada yedik. Hiçbirimizin böyle bir tecrübesi yoktu. Gaz yedikten sonra herkes bir tarafa dağıldı. Ayakta duruyordum, öksürüyordum, kendime gelmeye çalışıyordum kısacası, inanılmazdı. Biber gazı nedeniyle nefes almak güçtü, gözlerimden yaşlar akıyordu. LGBTİ derneğinin orada bir grup bize süt ve limonla müdahale etti. İşte o an protestonun bir parçası olduğumuzu hissettik. Polisin protestoculara nasıl bir şiddet uyguladığını gördüm. Şiddet tek yönlüydü. Protestocular gerçekten de hiçbir şey yapmıyorlardı. İşte her şey böyle başladı.
TOMA’nın önünde durduğun ana kadar yaşadıkların nasıl bir deneyimdi?
Çok güzel ve olumlu bir tecrübeydi. 2-3 kere gaz yedik. İlk gazdan sonra olduğunuz yerde beklemiyorsunuz, koşuyorsunuz tabii, birinin size limonlarla gelip yardıma koşmasını bekliyorsunuz. Sonra slogan atanların arasına karıştık. Pencereden sarkan yaşlı bir kadın protestoculara tencere ve tava verdi. Onu hatırlıyorum. Müthiş bir anıydı bu benim için. Protestonun parçasıymış gibi hissetmek, benim gibi düşünen insanların arasında olmak, o bu tuhaf ve anlaşılmaz adaletsizliğe karşı birlikte dayanışmak, sokaklarda inanılmaz bir ruh vardı.
TOMA’nın önünde ne hissetiniz, nasıl oldu?
Bütün gece protesto etmiştik ve gece hiç uyumamıştım. Polisten kaçıyorsunuz endişeyle polis ne zaman beliriverecek diye ürkmeye başlıyorsunuz. Polisle karşılaştığımızda herkes çil yavrusu gibi sağa sola kaçışıveriyordu. Ben de tersine kaçmamamız gerektiğini düşündüm. Herkes slogan atıp bağırırken ve kaçmaya hazırlanırken kaçmaktan başka bir şey yapmalıyım dedim, öylece durmak gibi… TOMA’nın yanında Türk basınından bir sürü gazeteci ve fotoğrafçı vardı. O gece ailemle konuşmuştum, Gezi ile ilgili Avustralya’da hiçbir haber olmadığını söylediler, insanlar bihaberdi. İşte o anda sosyal medyada paylaşılabilecek fotoğraf ve videolara gerek var diye düşündüm. İnsanlar ne olup bittiğini bilmeliydi. TOMA’nın önünde durdum, bir mesaj vermek istedim, protestocuların ruhunu yansıtmak, paylaşmak istedim.
Fotoğrafınız sosyal medyada ve basında hızla yayılınca neler hissettiniz?
Karışık duygular hissettim. Türkiye’de değil Orta Amerika’daydım. Çok tuhaftı, tropikal bir cennetle kuşatılmışken, Türkiye’de olaylar henüz yeniydi, bitmemişti. Amacıma ulaşmaktan memnundum, tabii. Artık daha fazla insan Türkiye’de neler olup bittiğinin farkındaydı. Mesajım alınmıştı. Şöyle bir bağ kurdum fotoğraftaki Cate Cullen’la kendimce: fotoğraftaki kişi eylemi yapandan çok bir sembol. Kişisel olarak o fotoğraftan kendimi ayırmak istiyorum. İkisini birbirinden ayırınca, eylemi yapan ben’i ve fotoğraftaki Cate’i, egomu da bertaraf edebiliyorum. Siyahlı kadın Cate Cullen değil de protestolarda yer alan herkesin temsili.
Eğer Cate Cullen’nın kendisi değilse, TOMA’nın önündeki kadın kim? Kimin için orada?
Daha önce de dediğim gibi ilk gaz yediğimde bana limon veren adam, insan olduğumu hissettiren, beni koşulsuz bir ihtimam ve sevgiyle karşılayan, işte bu dayanışma… Herkes sokakta birbirine limon dağıtıyordu, Hıristiyan, Müslüman, Türk ya da yabancı ayrımı gözetmeksizin. Yaşlı bir kadın, daha önce anlattım, sokağa çıkamıyordu ama çalmaları için protestoculara tencere ve tava uzatıyordu. Orada birbirimiz için vardık. Bu kolektif resim daha sonra Gezicilere ait oldu.
Bir yılın ardında Gezi parkı protestolarına dair ne düşünüyorsunuz?
Çok manidar ve bağlantılı. Bugün okudum Soma’da madencilerin ölümü feci bir haber.
Özellikle de Soma maden felaketinin ardından, AKP lideri Erdoğan’ın buna karşı tepkisi, inanılır gibi değil. Korkunç. Bu da gösteriyor ki Gezi ruhu hala devam ediyor, bütün o engellere, engellemelere karşın. Ben bu ruhu da inanılmaz buluyorum. Gezi Parkı’nın hak ve adalet tutkusu hala ayakta. Bu tutku kendini alternatif ve canlı bir muhalefette ifşa etmeli. İnsanlar bir yılın sonunda bile bunun gerekli olduğuna inanıyor.
Türkiye’ye yeniden gelmek ister misiniz?
Elbette çok isterim. İzin verirler mi yeniden, bilmiyorum tabii. Sınırda ya da havaalanında durdurulur muyum… Tabiî ki çok isterim gelmeyi. Tekrar geldiğimde Gezi Parkı’ndan insanlarla bir kez daha buluşmayı isterim, tarihi yerleri ziyaret etmeyi. Güvenlik açısından uygun olup olmadığıma bir bakmalıyım tabii.
Türkiye’ye geldiğinizde herhangi bir protestoyla karşılaştınız varsayalım ki, katılır mısınız?
Zor soru. Evet, sanırım. Gezi Parkı ya da herhangi bir protesto… Ben protestoyu seviyorum, bağ kurmayı, Türk insanıyla, Gezi’dekilerle dayanışmayı. Gezi ruhunun temsil ettiği şeyleri seviyorum. Nasıl bir protesto olduğu da önemli tabii. Gezi protestolarındaki aynı ruhu yakalayabilirsem, aynı şeyleri yaşayabilirsem, tabii ki.
Türkiye’yi bilen birisisiniz. Türkiye’den şu anda uzaktasınız ama bir sene geçti Gezi protestolarından bu yana, dışarıdan baktığınızda Türk politikası hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de bir sürü politik skandal oldu, yolsuzluk skandalı, Soma cinayeti, polis şiddeti vs…
Türk politikası üzerine konuşacak kadar uzman değilim, önce bunu belirteyim. Türkiyeli biri daha iyi cevap verebilir kuşkusuz. Ama benim açımdan, Türkiye’de bir süre yaşamış bir yabancı olarak en azından, muhalefet güçleniyor gitgide, Erdoğan ve AKP hareket alanını daraltıp kendi kendini dar bir alana kıstırıyor… Soma’da kendine oy vermiş ve verebilecek olanlara tepkisi, onun şu andaki duruma ilişkin gerçeklik algısını kaybettiğini, koruması gereken insanlarla bağının koptuğunu gösteriyor. Hatırlıyorum da Türkiye’de okurken aldığım bir ders vardı “ Şehir ve Toplum”… O derste hükümetin uyguladığı benzer politikaların, neoliberal politikaların nasıl paranoyak bir politikaya dönüştüğünü görmüştük, Gezi Parkı’nı yıkmak gibi, Üçüncü Köprü yapmak, Emek Sineması’nı yıkmak gibi. İstanbul’da projelerde karar alma mercileri büyük şirketler, parayla işi olanlar. Karar mercii halk değil bu gibi süreçlerde. Erdoğan’ın değişeceğini sanmıyorum. Gezi Parkı protestolarından da bir sonuç çıkaracağını sanmıyorum ki muhalefetin kamunun sesinin dinlenmesi gibi. İnsanlar atık şunu biliyor, onları düşünen bir başbakan değil de parayı daha önemseyen bir başbakanları var.
Şehir ve Toplum konusunda bir şeyler okuduğunuzu söylediniz. Dünyaya baktığımızda birçok şehir ayaklanması gerçekleşiyor, Brezilyada, Avrupa’da… Sizce Gezi Parkı dünyadaki şehir ayaklanmalarına bir ilham vermiş olabilir mi?
Vermiş olabilir tabii, kesinlikle vermiştir. Brezilya’da sokaklardaki insanları Türk bayraklarıyla gördüğümü hatırlıyorum. Bu ayrı iki ülkenin hükümetlerini durdurmak için birleşmiş olması ilginç. Belki bir ilham değil global politikaların yansıması bütün bunlar, hükümetlerin ideolojilerini halkın sosyal refahı için kullanmamaları. Sonuçta tüm hükümetler aynı, sadece ülkeye para akışı sağlamayı tercih ediyorlar halka yardım etmektense, bu da böyle gündemi olan ülkelerde protestolara yol açıyor, domino etkisi gibi…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.