Gezi’yi en çok anlamaya çalışan parti, Gezicilerin çoğuyla hisleri karşılıklı olan CHP. Peki doğru dersleri çıkarıyor mu? Gezi Parkı protestoları üzerinden bir yıl geçti. Türkiye tarihinin bu en kapsamlı ve en uzun süren protesto dalgası, iktidardaki ve muhalefetteki partilerin siyasete bakışı üzerinde travmatik etkiler bıraktı. İktidardaki AK Parti, daha çok da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın nasıl […]
Gezi’yi en çok anlamaya çalışan parti, Gezicilerin çoğuyla hisleri karşılıklı olan CHP. Peki doğru dersleri çıkarıyor mu?
Gezi Parkı protestoları üzerinden bir yıl geçti.
Türkiye tarihinin bu en kapsamlı ve en uzun süren protesto dalgası, iktidardaki ve muhalefetteki partilerin siyasete bakışı üzerinde travmatik etkiler bıraktı.
İktidardaki AK Parti, daha çok da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir “Gezi tekrarlanır mı?” endişesi içinde olduğunu geçen hafta sonu bir kez daha gördük.
İnsanın aklında Erdoğan’ın Gezi’yi kendisini devirmek için uluslararası komplo saydığı için acaba Gezi diye bir örgüt olduğunu mu sandığı dahi gelebilir akıllara.
Peki iktidar Gezi’ye böyle bir paranoya ile bakarken muhalefet nasıl baktı?
MHP, Gezi’ye ihtiyatlı bir mesafede durdu hep. Göstericilere uygulanan polis şiddetine karşı çıktı, taleplerin ‘park’ın kendisi ile ilgili bölümüne ihtiyatlı destek verdi. Ve orada durdu; kendi mahallesinde oynamadığının farkındaydı.
BDP (sonra HDP) doğrusu iniş-çıkışlı bir çizgi izledi. İlk günlerde Sırrı Süreyya Önder’in protestolara ön safta, samimi katkısı, Ertuğrul Kükçü’nün göstericilerin kanını kaynatan çıkışları, İmralı görüşmelerinin ancak AK Parti iktidarında mümkün olduğunu bilen PKK/KCK kademelerinde aynı yankıyı bulmadı.
CHP, başından itibaren Gezi’ye en yakın duran, sonrasında da neler olduğunu en çok anlamaya çalışan parti oldu.
CHP’nin Gezi raporu
CHP’nin 30 Mayıs’ta kamuoyuna açıkladığı ‘Gezi Hareketi’ raporu, bir yıl önce Türkiye’de neler olduğunu anlama ilgi ve çabasının açık göstergesi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu’nun başındaki Prof. Dr. Sencer Ayata başkanlığında araştırmacılar heyetince hazırlanan 72 sayfalık raporun Gezi protestolarını ‘hareket’ olarak başlığa çıkarması bile konuya iktidardan farklı bir teşhis koyduklarını gösteriyor.
Rapor, Gezi hakkında bazı bilinenleri teyit ederken bazılarına farklı cevaplar buluyor.
Örneğin ilk günlerden itibaren bazı araştırma şirketleri Gezi’ye katılanların (İçişleri Bakanlığı’na göre üç hafta boyunca yurt çapında 2.5 milyon kişi) yüzde 70-80’inin daha önce hiç oy kullanmamış ve hiçbir partiye yakın durmamış kişilerden oluştuğunu söylüyordu.
Oysa Gezi’ye en az diğer partiler kadar hazırlıksız yakalanmış olan CHP raporuna göre, Gezi protestolarına katılanların üçte ikisi daha önce sandığa gitmiş. Gidenlerin de üçte iki kadarı oyunu CHP’ye vermiş. İkinci sırada yüzde 10 gibi bir oranla BDP geliyor.
Gezicilerin en sevdiği kişi açık ara Atatürk çıkmış ama mesela Deniz Gezmiş adı da sayılıyor.
Dolayısıyla evet CHP, Gezi’nin lokomotifi değildi; zaten “Yönlendirici müdahaleden kaçındık” diyor rapor ama Gezi’nin ana gövdesiyle CHP birbirlerine boş değiller.
Kimler sokağa çıktı, neden çıktılar?
Raporun iki ilginç tahlili daha var.
Birincisi, Gezicilerin kimlerden oluştuğunu anlatıyor. Özeti, (Erdoğan’ın “Aile terbiyesi olmayanlar kandırılıyor” demesine karşın) Geziciler çoğunlukla az çocuklu ailelerin iyi eğitim almış, üniversite bitirip, uzmanlık ve meslek sahibi olmuş insanlardan oluştuğu.
Beyaz yakalılar, başka deyişle ‘Yeni orta sınıf.’ Nedir ‘yeni’ orta sınıfı ‘eskisinden’ ayıran? Rapora göre orta sınıf gelenekçi, esnaf, tüccar, küçük girişimciyi anlatıyordu. Yenisi ‘nitelikli işgücü’; eğitimli, uzman ve ücretli.
Ama bir de bu tür sınıflandırmaların dışındaki Alevi kitlesi var. Gezi protestoları nedeniyle şu ana dek hayatını kaybeden gençlerden biri hariç yedisinin Alevi olması rastlantıyla değilse, Alevi gençlerin en ön safta olmasıyla açıklanabilir.
İşte orada belki de ikinci tahlildeki maddelere bakmak lazım; yani Gezi’nin nedenleri bahsine.
Orada ilk olarak ‘kültür ve yaşam tarzı’ çelişkisi karşımıza çıkıyor. AK Parti döneminde tutucu, ataerkil bakışla ‘devletin bireyin yaşama alanını daralttığı’ saptaması yapılmış. Bu sadece Alevileri değil, genel olarak modernist, laik kesimi etkileyen bir durum.
Ama konu ekonomik nedenlere gelince Alevilerin kültürel ve dinsel olarak dışlanmış hissetmesine ek olarak iş bulma sorunları devreye giriyor. On iki yıllık AK Parti iktidarı ardından yalnızca kamuda değil özel sektörde de AK Parti tercihleri ağırlık kazanıyor rapora göre ve buna bağlı olarak Alevi gençlerin iş bulması daha da zorlaşıyor.
Teşhis tamam, reçete nerede?
CHP; kitlesiyle bir defalık değil, sürekli ilişki içinde olmak istediği Gezi’yi anlamak için ayrıntılı bir tahlil raporu hazırlamış. Röntgen, MR, kan tahlili filan yapılmış.
Sonuç: “Gezi hareketi Türkiye’de çağdaş ve demokratik bir rejimin kurulabileceği inancını güçlendirmiştir.”
Başka? Dünyaya ‘Bir Türkiye var Türkiye’den içeri’ mesajını vermiştir, o da tamam.
Tamam; CHP, Gezi’ye boş değil, ilişkisini sürdürmek, bütünleşmek, bunu kendi yenilenmesi için değerlendirmek istiyor, böylece güçlenmek istiyor. Peki ama nasıl? Teşhis tamam, reçete nerede?
Teşhis tedavinin yarısıysa eğer, o yarısı bence tamam, diğer yarısı için belki bir başka rapor ama kesinlikle kollarını sıvayıp daha çok çalışmaları gerekiyor CHP’lilerin; çünkü AK Parti öyle yapıyor.