Soma katliamının ardından mühendisler ve vardiya amirleri tutuklananlar arasında. Bu çalışanların da teknik nezaretçi ve iş sağlığı güvenliği uzmanları gibi, bağımsız karar alma yetkileri yoktur. İşveren ve işveren vekilinin talimatları ile hareket ederler 13 Mayıs’ta 301 işçinin ölümüne neden olan katliamın ardından, kamuoyunun en büyük kaygısı gerçek sorumluların cezasız kalması. Arama kurtarma çalışmalarından sonra soruşturma […]
Soma katliamının ardından mühendisler ve vardiya amirleri tutuklananlar arasında. Bu çalışanların da teknik nezaretçi ve iş sağlığı güvenliği uzmanları gibi, bağımsız karar alma yetkileri yoktur. İşveren ve işveren vekilinin talimatları ile hareket ederler
13 Mayıs’ta 301 işçinin ölümüne neden olan katliamın ardından, kamuoyunun en büyük kaygısı gerçek sorumluların cezasız kalması. Arama kurtarma çalışmalarından sonra soruşturma süreci başladı. Olayın başından bugüne devlet yetkilerince yapılan açıklamalar ve soruşturma süreci kaygıları arttıracak nitelikte.
Madencilik doğası gereği riskli bir çalışmadır. Madencilikte, işçilerin güvenliği ve sağlığı ön plandadır. İşçilerin yaşam hakkını tehlikeye atacak her türlü risk ölüm getirir. Bu nedenle emniyet en üst düzeyde uygulanmak durumundadır. İşçilerin güvenliğini azaltacak, bir çalışma biçimi uygulanamaz. Rödövans sisteminin mantığı daha çok kömür daha çok kar hedefi ile hareket ettiğinden, alınması gereken önlemler bir kenara bırakır.
Soma’da Rödövans sistemi ile hayata geçen ihmaller zinciri, alınmayan tedbirler böylesi bir faciayı getirdi. Denetimlerin tam olduğuna yönelik açıklamalar -ki her şeyi kitabına uydurmak mümkün- gözlerimizi uygulamaya çevirdi. İşçilerin ifadelerinden uzun süredir karbon-monoksit çıkışı olduğu, sıcak kömürün alınmaya başlandığı, ısının arttığı ve bunların bilinmesine rağmen çalışmaya devam etme emrinin verildiği dile getiriliyor. Elbette, bu emirler amirlerden gelse de işletme yönetimin üretim hedeflerinden bağımsız değildir.
İşçilerin hayatını tehlikeye atacak bir durumun ortaya çıkması durumunda, işi durdurma kararını kim verecek? Şimdi tutuklanan teknik elemanların ve madenlerde işi durdurma yetkisi olan Teknik Nezaretçinin görevlerine göz atalım;
Teknik nezaretçi
Maden Kanununu ve ilgili yönetmeliklere göre ruhsat sahibince teknik nezaretçi görevlendirilir. Bu görevlendirme işini Soma örneğinde ruhsat sahibi, TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) aracılığıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapar. Bu nezaretçiler, 15 günde bir ruhsat sahası içinde denetim yapar ve risk karşısında üretimi durdurma yetkisi vardır. Ancak Soma’da ve tüm özel madenlerde bu görev işletmeye devredilmiş ve işveren de kendi çalışan mühendislerinden birini teknik nezaretçi olarak görevlendirmiş.
Bakanlık, üretimin her şeyin önüne geçtiği rödövanslı ya da tamamıyla özel sektörlerde teknik nezaretçileri yetkilendirme görevini işletmelere devretmiş durumda. Böylece, bu kritik dönemlerde işi durdurma yetkisi fiili olarak teknik nezaretçiden alınıp işletme sahibine verilmiş oldu. Yetkiler kağıt üzerinde kalmıştır. İşverenin çalışanı olan, iş güvencesi olmayan bir teknik nezaretçinin bu yazılı yetkiyi kullanması zordur. Çünkü işini kaybetmekle karşı karşıya kalacaktır.
İş sağlığı ve güvenliği uzmanları
Şirket yetkilileri yapmış oldukları açıklamada, facianın sorumluları olarak, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarını işaret etmektedir. 6331 sayılı kanuna göre, işverenlere iş sağlığı ve güvenliği uzmanı çalıştırmak zorundadır. Bu uzmanların görevi ise esas olarak yasada belirlenmiştir, rehberlik ve danışmanlık görevi yapmak, risk analizi yapmak, çalışma ortamı gözetimi yapmak eğitim bilgilendirme faaliyetlerini yürütmek ve iş sağlığı güvenliği açısında zorunlu kayıtları tutmak. Çok riskli bir durumla karşılaşıldığına ise, işveren veya işveren vekilinin onayını almadan işi durma yetkisi yoktur. Kaldı ki, alınacak önlemleri yaptırım gücü de yoktur. İşveren tarafından önerilerinin dikkate alınmadığında takdirde bakanlığa bildirmesi söz konusudur ama aynı zamanda işverenin bir çalışanı olduğundan bu pratik olarak mümkün değildir. Aksi taktirde işini kaybedecektir.
İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, OSGB’lerden (Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi) hizmet alımı şeklinde yapılabiliyor. Burada da işverenle OSGB’ler arasında bir ticari ilişki söz konusu. Bu birimlerde çalışan uzmanlar bu seferde işverenle ticari ilişki kuran OSGB işvereninden bağımsız hareket etmesi mümkün değil.
Sadece Soma’da değil, her ölümlü iş “kazasında” gözlerin çevrildiği iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının işverenden bağımsızlığı ve iş güvencesi sağlanmadıkça bu sistemin tam olarak işlemesi ve ölümleri, yaralanmaları durdurması mümkün değil.
Mühendisler, vardiya amirleri
Soma katliamının ardından mühendisler ve vardiya amirleri tutuklananlar arasında. Bu çalışanların da teknik nezaretçi ve iş sağlığı güvenliği uzmanları gibi, bağımsız karar alma yetkileri yoktur. İşveren ve işveren vekilinin talimatları ile hareket ederler. Kendilerine sürekli daha fazla kömür çıkarılması talimat verilen üretimle bire bir ilgilenen teknik ekibin, işverene rağmen orada aksi bir kararı hayata geçirmesi mümkün değil. Zaten, facia öncesi yaşanan gelişmeler, sıcak kömür çıkışı, sıcaklık artışı, karbon monoksit yükselmesi ile ilgili bilgilerin bazı teknik elemanlar tarafından iletildiği ancak çalışmaya devam emirlerinin verildiği dillendiriliyor. Buradan işletmenin sevk ve idaresinden birinci derecede sorumlu olan şirket sahipleridir.
Soma katliamı organize bir suç şebekesinin ürünüdür. Rödövans sistemini yaygınlaştıran AKP iktidarı ve kanun ve yönetmeliklere uygun davranmayan, denetlemeyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, etkin bir denetim yapmadığı için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve işletme sahipleri sorumludur. Diğerlerin sorumlulukları, bunlardan çok sonra gelir. Eğer tehlikeyi görüp bildirmemişlerse soruşturmaya dahil edilebilirler. Öncelikle tutuklanması gereken işletme sahipleri ve yönetimidir. Pek çok ülkede olduğu gibi, siyasi iktidar da sorumluluğu almalı ve ilgili bakanlar derhal istifa etmeli, hesap vermelidir.
16 denetim raporunun ardından gelen inceleme
Katliamın ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından şirketin 16 defa denetlendiği ve raporların olduğu ve işletmede herhangi bir sorunun olmadığı açıklandı. Ama raporlar ortalıkta yok. Hiçbir sorunun olmadığı işletmede, 301 işçinin hayatına mal olan koşullar birden bire ortaya çıkmadı. Bu nedenle, yapılan denetimler şaibelidir. Şeffaf bir sürecin işlemesi için işyerine ait risk değerlendirmesini de içeren Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Dokümanı da dahil tüm denetim raporlarının kamuoyu ve meslek odaları ile paylaşılması sorunludur.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arama kurtarma çalışmalarından sonra incelemeleri başlattı. Bugüne kadar yaptığı denetimlerle bu facianın olmasına neden olan bakanlığın yapacağı incelemenin hiçbir güvenilirliği yoktur. Meslek odalarından, uzmanlardan ve akademisyenlerden oluşan bir komisyon bu inceleme çalışmalarına katılmalıdır.
* Nuran Gülenç
Maden Mühendisi/ İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.