Hüseyin Çelik konuşuyor: “Başbakana terbiyesizlik yapmak en büyük terbiyesizliktir” diyor. Daha faciada ölen işçilerin sayısı kesin değilken kafasına taktığı konu bu. Zaten şehit oldular diyor, içini rahatlatıyor. “Başkalarının acıları üzerinde ideolojik ve siyasi hesap yapanlar insan olamazlar” diyor. İsyan içerisinde olmayın “bakanınıza da başbakanınıza isyan etme hakkınız var tabi ama çok da yok! Bunu unutmayın […]
Hüseyin Çelik konuşuyor:
“Başbakana terbiyesizlik yapmak en büyük terbiyesizliktir” diyor. Daha faciada ölen işçilerin sayısı kesin değilken kafasına taktığı konu bu. Zaten şehit oldular diyor, içini rahatlatıyor.
“Başkalarının acıları üzerinde ideolojik ve siyasi hesap yapanlar insan olamazlar” diyor. İsyan içerisinde olmayın “bakanınıza da başbakanınıza isyan etme hakkınız var tabi ama çok da yok! Bunu unutmayın dua falan edin.” Bu da ayrı bir ironidir!
Taner Yıldız konuşuyor:
“Burayı 302 cenazeyle kapatırız inşallah” diyor. Ne güzel, ne düşünceli bakan…
Takmışlar her olaydan da siyaset çıkarmayın bunu fırsat bilip iktidara yüklenecek kadrolu eylemcilere pirim vermeyin diye. Her olaydan siyaset çıkarmak ne demektir yahu? Bu olayın siyasi olmayan bir yanı var mı ki? Ya da bugün bu ülkede siyasi olmayan bir olay kaldı mı ki? Ben artık Ankara’da belediye otobüsü yerine halk otobüsüne binerken bile siyasi bir eylem gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Her gün gazetemi alıp başlığını dünya âleme göstererek yürümek istiyorum. Polislerin yanından geçerken suratımın aldığı istemsiz ifade bile siyasi.
Siyasidir, çünkü bizim bir tavrımız olmalıdır. Ödün vermeyen bir tavrımız olmalıdır. Kameralar tarafından başbakandan ve korumalardan dayak yediği açıkça gözlenen adamın da ödün vermeyen bir duruşu olmalıdır. Çıkıp demelidir ki başbakan bana vurdu, şikâyetçiyim! Yazık, diyoruz, kim bilir hangi tehditlere maruz kaldı. Ama o adamla birlikte her birimizin her günün her dakikası maruz kaldığımız tehditler küfürler ne olacak? Bizi artık satın alamaz ya da tehdit edemez bu hükümet. Gördük işte onlar yüzde eli falan değil. Hepimiz biliyoruz hem hileleri hem de tehditleri. Onlar da bizim daha kalabalık olduğumuzun, hazirandan beri pes etmeyen, yorulmayan, azalmayan aksine çoğalan bir kalabalık olduğumuzun gayet farkındalar. O nedenle bir kaba kuvvetlerine güvenleri kaldı; eskiden olduğu gibi koltuklarına bile değil.
Şirket sahibiyle Erdoğan’ın, ilişkileri açık olduğu için şirket sahibi kendinde “İhmal olsun olmasın beni ilgilendiren uzmanların vereceği son rapordur” deme cüretini buluyor. Bu demektir ki ben ihmalim vardıysa bile (!) Çalışma Bakanlığı bana böyle bir rapor verirse -ki verir- benim de olmayan vicdanım rahatlar. Paramla da iki üç yardım yaparım hayatıma devam ederim. Bu adama bu cesareti veren de iktidar. Biz onun gözaltından kaçmak için kaçtığını/saklandığını sanırken Alp Gürkan Bey bakanlarla çayda sohbetteydi. Sonra da çıkıp pişkin pişkin hükümetten bize herhangi bir uyarı gelmedi diye açıklama bile yaptı.
Biz siyasi olmadıkça bu siyasiler para babalarını arkalarına alıp bizi yumruklamaya cesaret ediyorlar.
Acıtasyon dolu yazıları okumayı bırakalım. Hepimiz farkındayız; bir anda 780 işçinin can pazarı yaşamasının doğurduğu acıyı. Hepimiz tahmin edebiliyoruz; geride kalanların, gözü yaşlı ailelerinin durumunu. Hepimiz ağlıyoruz, dayanamıyoruz.
Ama artık yeter!
Yeter bu içim şişti deyip kanalı değiştireceğine; bırak için patlayana kadar izle, dinle, oku ve isyan et!
Bu kadarı da olmaz diyorsan; nerde olursan ol şu anda isyan et!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.