Bu kuşak parayı hayatlarındaki önem sırasında ortadan daha aşağı bir basamağa yerleştirmiş. Kariyer biraz daha önemli… Ama en önemlisi “Özgürlük” ve “Adalet” Gezi Direnişi 1. yılını doldurmak üzere. O günden bugüne her kritik dönemde Gezi direnişçilerinin yine aynı görkemle sokakları doldurmasını bekledik, ama olmadı. Böyle olunca kimimiz “bu bir rüya mıydı?” diye sorduk, kimimiz de […]
Bu kuşak parayı hayatlarındaki önem sırasında ortadan daha aşağı bir basamağa yerleştirmiş. Kariyer biraz daha önemli… Ama en önemlisi “Özgürlük” ve “Adalet”
Gezi Direnişi 1. yılını doldurmak üzere. O günden bugüne her kritik dönemde Gezi direnişçilerinin yine aynı görkemle sokakları doldurmasını bekledik, ama olmadı. Böyle olunca kimimiz “bu bir rüya mıydı?” diye sorduk, kimimiz de “galiba Tayyip haklı, bu işin arkasında Cemaat varmış gerçekten” diye yeniden çözümsüzlük girdabına bıraktık kendimizi. Üstelik bir de 30 Mart seçimleri tuz biber ekti bu ruh halimize… Özellikle aktif bir mücadelenin dışında olan, Gezi Direnişi’yle kendisine gelen ve çok uzun yıllardır ilk kez kendisini aktif bir özne olarak hisseden geniş kitleler böylesi bir ruh haline doğru sürüklenmekte…
Kuşkusuz Gezi Direnişi (Türkiye için) çok sıra dışı bir patlamaydı… Toplumsal refleksleri hayli zayıf olan bir toplumun bir şehir dışında bütün kent meydanlarını doldurup hükümete meydan okuması bizim için kolay anlaşılabilir değildi. Ancak diğer taraftan anlamak isteyenler için de halen vakit geçmiş değil. Gezi Direnişi sürerken bir vesileyle Boğaziçi Üniversitesi’nden ayrılıp şimdi bir özel üniversitede çalışan öğretim üyesi ile sohbet etme imkanı bulmuştum. Sohbette, kasklı ve gaz maskeli fotoğraflarını göstererek “her gece çatışmaya gidiyor” diye yarı endişeli yarı memnun, oğlundan bahsetmişti. Sohbetimiz sırasında “nereden çıktı bunlar, dertleri ne?” muhabbetine girmişken bütün gezi tartışmalarında başka yerde duymadığım bir şey söylemişti: “ ‘Her kes Gezi’yi öngöremedik’ diye hayıflanıyor. Oysa bir grup arkadaş bunu konuşuyorduk. Biraz yapılan bilimsel çalışmalar takip edilseydi böyle bir şeyin mümkün olabileceği daha önceden de tartışılabilirdi.”
Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı ABD’deki bir çalışmaya paralel olarak Y kuşağı denilen kuşakla ilgili kapsamlı bir saha çalışması yapmış. Bu çalışmanın sonuçlarını araştırmayı yapanlar şaşkınlıkla tespit etmişler. Çünkü hepimizin “paradan başka bir şey düşünmezler”, “benciller”, “kariyer meraklısı” diye aşağıladığımız bu kuşağın hem Amerika’da hem Türkiye’de yapılan çalışmada aşağı yukarı aynı özelliklere sahip olduğu görülmüş. Bu kuşak parayı hayatlarındaki önem sırasında ortadan daha aşağı bir basamağa yerleştirmiş. Kariyer biraz daha önemli… Ama en önemlisi “Özgürlük” ve “Adalet”.
Gezi Direnişi çok şiddetli bir deprem sarsıntısıydı. Hem sallayanlar hem de sallananlar için çok öğretici oldu, hepimizin dediği gibi artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak. Ancak bu, bundan sonra da belirli aralıklarla aynı şiddette Gezi sarsıntıları beklememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Geçen yıl yaşanan, uzun yılların birikimiyle oluşan bir sıkışmanın patlaması olarak gerçekleşti. Bir toplumun çok sık aralıklarla aynı şiddette patlamaları gerçekleştirmesi çok mümkün değil… ‘90’lı yıllarda emeğe yönelik saldırıların arttığı dönemlerde Türk-İş’in cafcaflı söylemlerle merkezi mitingler düzenlemesini “biriken öfkenin havasını almaya çalışıyorlar” diye eleştirirdik. Gezi Direnişi’yle meydanları dolduran kitleler de öfkelerini Tayyip’te toplayarak özellikle AKP iktidarının uygulamalarından rahatsızlıklarını dile getirerek rahatladılar.
Yeniden bir patlama beklemenin manası olmadığı açık. Esas olan yeni bir toplumsal muhalefet hattının örgütlenmesidir. Bu hat içerisinde Gezi Direnişi’nin esas öznesi olan genç-eğitimli-orta, orta-üst gelir grubunun bütün olarak hayatlarına hitap eden bir politik hattın ortaya çıkartılması ve sınıf mücadelesine tahvil edilmesinin önemi Gezi Direnişi vesilesiyle ortaya çıkmış oluyor. Bu topluluğu bütün toplumsal varoluş biçimleriyle (emekçi, birey, genç, kadın) birlikte kucaklayacak bir sınıf mücadelesi hattının inşa edilmesi Gezi enerjisinin özgürlük ve adalet mücadelesine yayılması ve onda yaşaması anlamına gelecektir. Kuşkusuz Gezi’nin ortaya çıkardığı özgürlükçü ve kolektif ruhu da mücadeleye yedirmek bir o kadar önemli olsa gerek. Hani Gezi nerede? diye soranlara verebileceğimiz en doğru cevap ancak bu olabilir. GEZİ, her zaman, her yerde!