Hükümet, bir an önce elindeki rapor ve belgeleri ortaya çıkarmalı ki, bizler de sürecin nasıl yönetildiğini görelim
Soma’da 13 Mayıs’ta Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamını yaşadık. Ocakta, yıllardır devam eden içten yanma açık yangına dönerek, yüzlerce işçinin ölümüne neden oldu. Soma’da başından sonuna kadar bir ihmaller zinciri yaşandığı ve facianın sadece 13 Mayıs günü yaşanan tekil bir ihmalden kaynaklanmadığı açıktır.
Hem “kaza”nın olması hem de geçmişten bugüne yaşanan ihmaller hakkında pek çok söylenti ve iddia var. Yoğun bir bilgi kirliği söz konusu. Hükümet ve şirket sahiplerinin açıklamaları kamuoyunu yanıltacak ve işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri konusunda işverenin sorumluluğunun örtbas edecek cinsten. Bu nedenler denetim raporlarının acilen kamuoyu ile paylaşılması yaşamsal önem taşıyor.
Sürecin gelişmesi, yapılan açıklamalar, örtbas kaygılarını güçlendirirken, vicdanlı kamuoyunun ve konunun uzmanlarının, devlet yetkililerinin yaptığı “bu işyerinde her şey tamdı, tüm denetimler yapılıyordu” şeklinde açıklamalarına inanması mümkün değil. Eğer, uygulamada bir sıkıntı yoksa, böylesi bir facianın olması mümkün değil. Çünkü, iş kazası olarak nitelenen olaylar önlenebilir. Kader, fıtrat gibi kavramlarla açıklanabilecek olaylar değildir. Gerekli tedbirlerin alındığı noktada, bu ölçekte bir katliamın yaşanması mümkün değil. Eksiklerine ve sorunlarına rağmen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmelikler böylesine büyük bir katliamı önleyecek nitelikte. Soma’da görünen o ki, madende pek çok tedbir alın-“mış”, denetim yapıl-“mış” gibi yapılmış.
İhmallerin cevapları verilmeli
Eğer –mış’larla bir süreç götürülmeseydi 301 işçi ölmeyecek, ailelerin ocaklarına ateş düşmeyecekti. Aşağıdaki sorularda ortaya çıkmayacaktı. Vahim ihmalleri şöyle sıralayabiliriz:
Şeffaflık istiyoruz!
Tüm madenler, çalışmaya başlamadan önce Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Dökümanı hazırlamak zorunda ve madenler gibi, dinamik, sürekli çalışma alanlarının değiştiği, ayakların ve galerilerin sürüldüğü yerler düzenli olarak güncellenmeli. Bu dokümanın en önemli kısmı ise risk değerlendirmesi ve alınan önlemleri içerir. Bu belgeleri hazırlatmak işverenin sorumluğundadır ve ayrıca bu belgelerde yer alan tedbirleri de işveren almak zorundadır. Mevcut yasalar bu konuda, işvereni sorumlu tutmuştur ve bu sorunluluk devredilemez.
Bu sorumluluğun ne kadar yapıldığını denetlemek devletin başlıca görevidir. Denetimlerle ilgili kurum, hakkını vererek, konuda ehil kişilere denetim yaptırmak zorundadır. Bu faciadan sonra çıkıp “burada düzenli denetimler yapılıyordu” demekle, devletin sorumluluğu ortadan kalkmaz. O zaman, denetimi yapan kişilerin ne kadar konuların ehli olduklarını, neden eksikliklerin belirlenemediğini, belirlendiyse neden bir yaptırım uygulanmadığını sormak gerekir. Uygulandıysa, nasıl böylesi bir facianın olduğunu, bu kadar çok can kaybı yaşandığını bilme hakkımız var.
Elbette bu soruları, bugün yapıldığı gibi sonuçtan çıkarak konuşmak, tartışmak, tahminlerde bulunmak mümkün. Ama ortada, süreci takip eden denetleyen raporlar varken tahminler yürütmek yerine, belge ve pratik üzerinden konuşmak gerekir. Bu nedenle, hükümet, bugüne kadar yapmış olduğu denetim raporlarını meslek odaları, sendikalar ve kamuoyu ile derhal paylaşmalıdır. Bu bize sürecin nasıl geliştiğini kağıt üzerinde yapılanları gösterir. Bu bize ihmallerin nerede, nasıl ve kimler tarafından yapıldığını görme fırsatı verir.
Hükümet yetkilileri, bir an önce adı geçen şirketle ilgili elindeki rapor ve belgeleri ortaya çıkarmalı ki, bizler de sürecin nasıl yönetildiğini görelim. Bunu şeffaflık adına yapmalı, kamuoyundaki bilgi kirliliğine son vermek adına yapmalı, bilgi edinme hakkımıza saygı adına bunu yapmalı.
Bu yapıldığı taktirde, bu katliama zemin hazırlayan sürecinin ne kadarının kağıt üzerinde ne kadarının uygulamada olduğunu görebiliriz. Bundan sonraki sürecin sağlıklı gelişmesi ve gerçek sorumlularının cezalandırılması adına bu yapılmalıdır. Aksi takdirde, kamuoyunda gerçek sorumluların cezasız kalma algısı güçlenerek devam edecektir.
Hem böylece bu işlerin ne kadar “fıtrat” ne kadar ihmal sonucu olduğu somut olarak ortaya çıkar.
Denetim raporları derhal kamuoyu ile paylaşılsın!
Nuran Gülenç
Maden Mühendisi/ İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.