Şili’de 5 Ağustos 2010’da ki maden çökmesi sonucu yaklaşık 800 metre yerin altında mahsur kalan işçiler uzun süren kurtarma operasyonu ile yeryüzüne çıkarılmışlardı. Şilili madencilerin kurtarılmasında en büyük faktör madenin daha önceden her türlü olası kazaya karşı güvenliğinin alınmış olması, arama ve kurtarma işlemlerinin kamusallığından kaynaklıdır. Sonrasında bir kapsül madencilerin bulunduğu bölgeye salınarak işçileri yeryüzüne […]
Şili’de 5 Ağustos 2010’da ki maden çökmesi sonucu yaklaşık 800 metre yerin altında mahsur kalan işçiler uzun süren kurtarma operasyonu ile yeryüzüne çıkarılmışlardı.
Şilili madencilerin kurtarılmasında en büyük faktör madenin daha önceden her türlü olası kazaya karşı güvenliğinin alınmış olması, arama ve kurtarma işlemlerinin kamusallığından kaynaklıdır. Sonrasında bir kapsül madencilerin bulunduğu bölgeye salınarak işçileri yeryüzüne çıkardı. Tabii ki anlattığımız bu kurtarma operasyonu bu kadar basit bir şey değil. Birçok sosyal ve teknik iş iç içe yürütüldü. İşçilerin psikolojik durumu ile ilgilenmek dahil. Ailelerine ve çocuklarına her türlü sosyal destek sağlandı. Bu kurtarma operasyonunun iyi yürütülmesi Şili’deki patronların çok iyi olmasından da kaynaklanmıyordu. Şili’nin ve Latin Amerika’nın mücadele tarihi herkes tarafından bilinmektedir.
Ya bizde! Nasıl yapılır kurtarma işleri! Ya da yapılamaz!
Çok uzun bir dosyadır bizdeki kurtarma işlemlerinin ‘yapılamaması’ konusu. Ancak bu yazıda başlıklar halinde bahsedeceğim. Sivil savunma genel müdürlüğü de dahil olmak üzere ‘afetle’ ilgili üç genel müdürlük kapatılıp yerine AFAD kuruldu. Yurdumda arama ve kurtarma işlerinin sorunları hiç azalmadı.
Sivil savunma işleri İkinci Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada afetlerde sivil halkın korunması üzerine yeniden örgütlenmişken bizde seksenli yılların başına kadar Sivil Savunma İl Müdürlükleri kontrgerilla faaliyetinin bir unsuru olarak örgütlenmiştir. Seksen sonrası kısmen sivilleştirilmeye çalışılan ‘sivil savunma’ 1999 depreminde tüm olanaksızlığı ve yetersizliği gözler önüne serilince yerine AKUT (Nasuh Mahruki) bir anda parlatıldı. (AKUT’un yapmış olduğunu küçümsemiyorum bu yazıda özel arama ve kurtarma hizmetleri tartışması değil). 1999 depreminin kahramanları medyada yer alırken koalisyon hükümeti sivil savunma genel müdürlüğünü yeniden örgütleme kararı aldı ve kanun hükmünde kararname ile sivil savunmaya bağlı on bir ilde bölgesel dağıtım yapılarak arama ve kurtarma birlikleri kuruldu. Bu birliklerdeki arama ve kurtarma teknisyeni sayısı yüz civarında iken on bir ilin dışındaki kalan illerde ise arama ve kurtarma ‘ekipleri’ kuruldu. İllerdeki arama ve kurtarma ekip sayısı ise illere göre değişmekte sayı en fazla otuzu bulmaktadır. Bu arada bu sayı ilin afet durumu göz önüne alınarak belirlenmiş bir sayı değildir. Tamamen personel daire başkanlığının inisiyatifi ile belirlenmektedir. 2009 yılına gelindiğinde ise İç işleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na bağlı Türkiye Acil Durum Yönetim Genel Müdürlüğü kapatılarak 5902 sayılı yasa ile Başbakanlığa bağlı Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı kısa adı ile AFAD kurulmuştur.
Yurt genelinde AFAD’a bağlı resmi arama ve kurtarma görevlisi olarak çalışanların sayısı iki bin beş yüz civarındadır. AFAD illerde İl Özel İdareleri’ne bağlı çalışırken AFAD başkanlığı taşra teşkilatı olmayan bir kurum olarak beş yıla yakın faaliyet göstermiştir. Son olarak Büyük Şehir Yasa Tasarısı ile İl Özel İdareler kapatılınca yeni bir AFAD yasası ile illerdeki AFAD’lar tekrar başkanlığa bağlandı. Bu bürokratik kısmı anlatmamın sebebi aslında devletin arama ve kurtarma işlerinden ne kadar uzak ve kafasının da ne kadar karışık olduğunun bilinmesini istememdendir.
Arama ve kurtarma işinin kısmen bürokratik kısmına değinmeye çalıştım. Ancak süreçte yaşananlar tam bir kara mizahtır. Tüm bu karışıklık içerisinde bugün Soma’da yapılan kurtarma hizmetleri “Elimin altında ne varsa getir Soma’ya” mantığı ile şekillenmiştir.
Önce madenci arama ve kurtarmacılar deneyimlidir diye Soma’ya götürüldü. Peşinden tüm arama ve kurtarma ekipleri, ambulanslar ve benzeri araçlar sevk edildi. Oysaki bu kadar personel sevkiyatı ve resmi aracı oraya yığmanız arama ve kurtarma operasyonu yapıyorsunuz anlamına gelmez. Soma arama ve Kurtarma işlerini sağlıklı tek elden yürütecek bir kriz masası dahi kurulamadı.
Bizdeki klasik arama ve kurtarma işleri enkaz kaldırmak ve ölüleri bir an önce defin etmekten ibarettir. ‘Kader’ ve ‘kaza’ ikilemi ile her şey oldu bittiye getirilmektedir. Soma’da da bunun en canlı örneğini cesetlerin karışmasında, ‘Ailelerin bu benim yakınım değil” demelerinde görüyoruz. Depremde, selde, maden göçüklerinde yapılan çalışmaların hepsi bilimsellikten uzak olduğu gibi yeterli önem ve hassasiyet gözetilmemektedir. Oysa ki arama ve kurtarma işlemleri kamusal ve sosyal bir hizmettir. Asla ve asla birkaç gönüllü kişinin inisiyatifine bırakılamayacağı gibi nitelikli, bilimsel, akla ve vicdana dayanan bir hizmet olarak yürütülmek zorundadır.
Erbil Karakoç
Yapı-Yol-Sen Samsun Şube Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.