Türkiye’de gençseniz, “cumhuriyet size emanet” derler. Ülkenin geleceğisinizdir. Bir iş bulup bulamayacağınız garanti değildir. Devletin okulunda okursunuz, ama her üniversite okuyan iş bulacak diye bir şey yoktur. Durumunuz yoksa çalışırsınız, çalışırken bir inşaattan düşebilirsiniz. Geleceği çalınanlar arasından biraz başınızı kaldırırsanız, asiye çıkar adınız. Okulunuzu uzatacak soruşturmalar, belli sürelerde mahpusluk eşlik eder eğitim hayatınıza. Ya da […]
Türkiye’de gençseniz, “cumhuriyet size emanet” derler. Ülkenin geleceğisinizdir.
Bir iş bulup bulamayacağınız garanti değildir. Devletin okulunda okursunuz, ama her üniversite okuyan iş bulacak diye bir şey yoktur.
Durumunuz yoksa çalışırsınız, çalışırken bir inşaattan düşebilirsiniz.
Geleceği çalınanlar arasından biraz başınızı kaldırırsanız, asiye çıkar adınız. Okulunuzu uzatacak soruşturmalar, belli sürelerde mahpusluk eşlik eder eğitim hayatınıza. Ya da sürgün olursunuz memleketinizden Barış Ataman* gibi.
Çocukluğunuz oyun hamuruna dönmüştür ardı ardına değişen bakanların taslakları, mevduatları arasında. Gençken de formatlamaya kalkarlar, bir şekil şemal belirlerler, dışına çıkarsan ayıplarlar sizi.
Saçın sakalın, giyimin kuşamın, yediğin içtiğin, okuduğun dinlediğin her şey ‘bir tuhaf’ gelir devletimize.
Ama devlet gençleri vura vura şekle sokmaya çalışmaz sadece. Devlet o kadar titrer ki gençliğin üstüne bazen. Ölürsünüz!
Devlet sizi Eskişehir’in bir köşesinde sıkıştırıp, vatandaşın yardımıyla döve döve öldürebilir. Davanız 4’e bölünüp şehir şehir gezdirilir.
Devlet sizi Güvenpark’ta kafanıza tek kurşun sıkarak öldürebilir, öldüreni kaçırıp, perukla bıyıkla süsleyebilir.
Devlet sizi gaz kapsülüyle vurur, kayıtları alan mobese ile gökyüzünü çeker o sırada.
Devlet sizi 16 yaşında soktuğu madende, taşeron firmaya pazarlar, 19’unuzda yerin altında boğulursunuz. Hesabınızı soran olursa, önce devletin müşaviri bir tekme atar, sonra başbakanın şamarı iner suratınıza.
Devlet sizi sürgün eder imamın ordusu dediniz diye. Siz bunu dedikten birkaç yıl sonra iktidar sahipleri imamın ordusuna “paralel” diyip inlerine gireceğini bağırsa da siz sürgünsünüzdür. Cezanız kesilmiştir. Bir havuzun dibinde ölü bulunursunuz.
Türkiye’de gençseniz, buruksunuzdur. Hele ki bu günlerde. Boğazınız düğümlenir, canınız sıkılır, bağırasınız gelir. Mideniz bulanır gördüklerinizden.
Bu mu benim yaşamak istediğim ülke, diye sorarsınız.
Bırak emanet almayı, içinde yaşamaktan bunalırsınız. Tabi yaşamayı başarırsanız.
Gençlikte bir tuhaflık yok, cumhuriyet yaşlandı.
Emanet alacak bir şey kalmadı.
Ya biz yaşlanırız, coplana coplana, vurula vurula, bunala bunala, ezile ezile…
Ya da yeni, genç bir cumhuriyet doğar; toplana toplana, bağıra çağıra, hep bir ağızdan özgürlüğün türküsünü tuttura tuttura…
* Barış Ataman: Öğrenci Kolektifleri üyesi iken Mersin’de polislere “imamın ordusu” dediği için hapis cezasına çarptırıldı, Fransa’ya iltica etti, birkaç gün önce ölü bulundu. İntihar mı ettiği yoksa cinayete mi kurban gittiği hala araştırılıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.