Kötünün tek bir dili var, tek silahı, tek bir cins yakıtı: Yalan. Tanımlamak gerekirse de şöyle: Bilinçli olarak yanıltıcı mesaj içeren bir ifade biçimi. Eşi benzeri olmayan bir döneme şahitlik ediyoruz. Nefret, iftira, kutuplaşma, ayrıştırma, paralel devletler, akıl almaz lobiler, yolsuzluklar, tapeler, insan hakları ihlalleri, yargıya maddi-manevi müdahale, hile, hurda, sansür, medyaya baskı, sanata baskı, […]
Kötünün tek bir dili var, tek silahı, tek bir cins yakıtı: Yalan. Tanımlamak gerekirse de şöyle: Bilinçli olarak yanıltıcı mesaj içeren bir ifade biçimi.
Eşi benzeri olmayan bir döneme şahitlik ediyoruz. Nefret, iftira, kutuplaşma, ayrıştırma, paralel devletler, akıl almaz lobiler, yolsuzluklar, tapeler, insan hakları ihlalleri, yargıya maddi-manevi müdahale, hile, hurda, sansür, medyaya baskı, sanata baskı, her türlü baskı, fişleme, yasaklama, iç, dış, soyut, somut bilumum mihrak, “Damokles’in Kılıcı” gibi tepemizde sallandırılan ‘savaş’; kısaca “Pandora’nın Kutusu”ndan çıkan, çıkamayan her türlü kötülük sahnede yerini aldı. Ve hepsi de kendini afişe etmeden, saklanarak oyunlarını oynuyorlar. Kötünün tek bir dili var, tek silahı, tek bir cins yakıtı: Yalan. Tanımlamak gerekirse de şöyle: ‘Bilinçli olarak yanıltıcı mesaj içeren bir ifade biçimi.’
Gezi sonrası, yalan konusunda çılgınca bir zenginlik yaşanırken, bilişimci bir arkadaşıma bir site yapmayı önermiştim. Yalanların referanslarıyla birlikte girilebileceği bir veritabanıydı bu. Referansı yalanlayan bir başka referans varsa o da girilecek, sürüp gidecekti kabaca. Amaç; yalanın karakterini görmeye çalışmaktı, içinde boğulmadan, onları tek tek ayırmaya yarayacaktı. Yapamadık. Yalanı daha iyi anlayabilmek için öncelikle tekniklerine, çeşitlerine göre bir ayırmak, sınıflandırmak gerekiyor. Gurur duyanı olur mu bilemem ama Batı’ya göre çok daha katmanlı ve derin bir yalan yelpazesine sahibiz. Aşağıda kendimce bir sınıflandırma uyarlaması yaptım, örnekleri de mümkün olduğunca kolektif hafızaya yerleşmiş olanlardan seçtim.
Büyük yalan: Öyle bir yalan söylenir ki, bazı şeylerin bazı kişilerin çıkarlarına ters düştüğüne ya da birilerinin onların düşmanları olduğuna inandırılır. Dezenformasyon amaçlı bir propaganda tekniğidir, ayrıştırıcıdır, iftira ve tehdit içerir. Bir inandırma endişesi taşır.
• “Bunlar ayakkabıları ile camiye girmiş, içki içmişlerdir.”
• “Kız kardeşime başörtülü diye tükürdüler.”
• “Bunlar solcu, bunlar ateist, bunlar terörist, bunlar çapulcu, bunlar darbeci.”
• “Oyunda Gezi’nin provasını yaptılar.”
Karpuzlama yalan: Söyleyen tarafın da söyleyenin de herkesin duyar duymaz yalan olduğunu anladığı bir türdür. Ciddi bir inandırma endişesi taşımaz, ki inandıramaz.
• “Cemaat devlete sızmış, buna kargalar bile güler.”
• “IMF’ye borç veriyoruz.”
• “YouTube, Atatürk ’e yapılan hakaret sebebiyle kapatılmıştır.”
• “Villalar 35 senedir var.”
• “Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım.” (Kapatma olabilir ama bu, ‘cari açık’ değil.)
Zırva yalan: Karpuzlama Yalan’ın insan zekâsına hakaret eden bir alt cinsidir. Uydurularak üretilir, desteksizdir, uçucudur. Ne kadar saçma olursa olsun, geri adım atmaması onu yalan kılar.
• “Telekinezi yöntemi ile öldürmeye çalışıyorlar.”
• “Çadırlarda atom bombası planları çıktı.”
• “Trafoya kedi girdi.” (Dış basında 1 Nisan şakası olarak algılanmıştır.)
• “Üstleri çıplak ve deri eldivenli 80-100 kadar eylemci…”
Ambulans yalan: O an durumu kurtarmak için düşüncesizce söylenen bir acil yalan cinsi. İstemeden ya da isteyerek üçüncü kişilere ya da gruplara zarar verebilir.
• “Arkadaşları vurmuştur.”
• “Olimpiyatları Geziciler yüzünden kaybettik.”
• “Kavas dememişim, gavat demişim.”
• “Bedava olunca böyle oldu.” (Marmaray arızası için.)
• “E-bilet güvenliği arttıracak.”
Şişirme yalan: Kalemlerin doğru ama miktarların yanlış olduğu bir tür. Gerçeği büyütürek gerçekten uzaklaşma yöntemidir. Abartı göze batmasın diye süslenir.
• “8-10 yılda 4.5 milyarın üzerinde ağaç dikildi. Üstelik bunlar fide filan değil, yetişkin ağaç.”
• “Ülkenin dış borcu olmadığı gibi dünyadan üç buçuk milyar alacağı var. Makine üretimde Almanya ile moda sektöründe İtalya ile rekabet halindeyiz.”
• “Van’a 15 katrilyon harcadık.” (Yatırımlar eski TL ile ifade edilir, zararlar, giderler ve borçlar yeni TL ile. Ve depremzedeler hâlâ çadırda.)
Kaydırma yalan/Doğru yalan: Tüm bilgileri doğru olan yalan. Test cevaplarken sıra kaydırmaya benzer, bilgi doğru ama yanlış sırada yer alır. Kandırmak, aldatmak üzerine kuruludur. Dezenformasyon amacı ile planlı bir şekilde yapılır. ‘Doğru’, eksik bilgiyle yalana dönüşür.
• “Devlet Tiyatroları her yıl milyonlarca lira zarar ediyor.” (Doğrudur ancak buna zarar değil harcama denir. DT kâr amaçlı kurulmuş bir kurum değil, bir kültür hizmeti sunmaktadır. Aynı şekilde Diyanet İşleri’nin zarar edemeyeceği gibi.)
• “Hastanelerde artık muayene ücreti yok.” (Doğrudur ama o ücreti artık eczaneler kesiyor.)
• “İnönü döneminde ekmek karneyle veriliyordu. (Doğru bilgi ama 2. Dünya Savaşı sırasında tüm Avrupa’da durum buydu.)
Övgü yalanı: Överek de yalan söylenir. Övülenle ilgili yeni bir algı yaratmanın yanı sıra övülenin gözüne girmek için de söylenir. Ancak ayarsızlık olursa kişi günah algısını yitirebilir.
• “Allah’ın tüm özelliklerini taşıyan bir lider.”
• “Şanlıurfa’ya bahar gelmiş, onu karşılamak üzere tarih de coğrafya da kıyama kalkıyor.”
• “Ona dokunmak bile ibadettir.”
Yalanlama yalanı: Bir suçlamayı alaycı (sarkastik) bir yöntem ile yalanlarken söylenen cümlenin alt metninde yatan yalan.
• “Bunca yol yapan yolsuzluk yapar mı?”
• “Diktatör olsa hiç ‘diktatör’ diyebilir misin?”
• “TOMA’nın suyuna katılan kimyasal olsa polisler eldivensiz nasıl dolduracak?”
Sessiz yalan: Hiç konuşmayarak, susarak, hiç tepki vermeyerek söylenir. Suskunluk Sarmalı diye bilinen bir iletişim kuramı ile dolaylı olarak bağlantılıdır. Kişinin (ya da kurumun) dışlanma korkusu nedeniyle içinde bulunduğu ortamda fikrini beyan edememesidir. Medya ve haber alma özgürlüğü açısından bakarsak topluma büyük zararlar veren ve sık karşılaştığımız halde hiç fark etmediğimiz bir yalan türüdür. Örneği tek geçerim.
• Penguen Belgeseli.
Rutin yalan: Her daim süregelen, hiç vazgeçilmeden tekrarlanan yalan türü. Aynı yemek ısıtılıp ısıtılıp defalarca önüne gelebilir.
• “Mağduruz!”
• “Kayıtları var!”
• “Kimsenin özel hayatına karışmadık.”
• “Barış sürecini baltalıyorlar.”
• “Dış borcumuz kalmadı.”
• “Gezi’ye bu gece müdahale yok.” (O an başlar)
• “Türk bayrağı yaktılar.”
• “Vatan haini bunlar.”
• “Taraf olmayan bertaraf olur.”
Gündelik hayatta kullandığımız bir sürü farklı yalan modeli var, faydalı olduğu iddia edilenleri, hatta romantik olanları bile. “Bugün çok güzelsin”, “Seni çok özledim”, “Yemek şahane olmuş” gibi karşı tarafı mutlu etmek için söylenen ‘beyaz yalanlar’ her ne kadar iyi kalpli görünse de büyük yalanların da yine aynı nedenle, toplumun çıkarlarını koruduğu, toplumu mutlu etmek iddiasıyla söylendiğini unutmamak lazım. Hırsızlığın çalınan miktarla ölçülemeyeceği gibi, yalan da söylenen dozla ölçülemez.
Evet, yalan bacayı sardı, her kullanışta arkasında bir boşluk, bir açık bırakıyor, sonra onu örtmek için bir yalan daha, sonra bir tane daha; geometrik olarak çoğalıyor. Zaman içinde normalleşip, kabul edilir bir kıvama geliyor ki, işte en büyük tehlike. Toplumun yalan karşısında susmaya, ona katlanmaya, dahası onu sahiplenmeye, kendi çıkarlarına uyduğu sürece kötülüğe gözlerini yummaya eğilimli olmasından kaynaklanıyor. Dini açıdan bakarsak bu kabullenme bol düşmanlı bir ortamda çok daha hızlı gerçekleşiyor. Dinin çok sert bir şekilde yasakladığı yalan, savaşta söylendiğinde caiz. Savaş için de düşman şart. Kısaca ne kadar düşman, o kadar köfte. Bu noktada tam olarak bir ‘yumurta-tavuk’ ikilemine düşüyoruz. Düşman yaratmak için mi yalan söyleniyor, yoksa yalan söylemek için mi düşman yaratılıyor? Bunu ben bilemem ama şu gerçek: Düşman üretimi konusunda kimse elimize su dökemez.
Yalanı yolundan alıkoyacak tek şey, yegâne turnusol kâğıdı vicdanımızdır. Ama önce gözlerimizi açalım, aklımızla ayıralım, onu anlamaya çalışalım. Yalanla mücadelenin tek yolu soru sormaktır, unutmayalım.