– “Ya kavganın içindesindir ya da dışında” demiş ozan. – Çok acımasızsın ama. – Asla. Sana neden acıyacağım ki. Kavganın en kızıştığı zaman kenara geçersen azcık üzüleceğim. Sonra da sensiz olmayı öğreneceğim. Taktım Taksim’e. – 1 Mayıs’ta hep beraber pikniğe gidelim arkadaşlar. – Ne pikniği kardeşim. Alanlara çıkacağız. – Ne alanları. Taksime. – Goşistlik, eski […]
– “Ya kavganın içindesindir ya da dışında” demiş ozan.
– Çok acımasızsın ama.
– Asla. Sana neden acıyacağım ki. Kavganın en kızıştığı zaman kenara geçersen azcık üzüleceğim. Sonra da sensiz olmayı öğreneceğim.
Taktım Taksim’e.
– 1 Mayıs’ta hep beraber pikniğe gidelim arkadaşlar.
– Ne pikniği kardeşim. Alanlara çıkacağız.
– Ne alanları. Taksime.
– Goşistlik, eski hastalık işte. Alan fetişizmine gerek yok. Taksim tartışmalarından sınıfın sorunlarını konuşamıyoruz. Sınıfın sorunu Taksim mi? Ankara’da, Kütahya’da, Samsun’da işçi sınıfı yok mu, halk yok mu?
– Sınıfın sorunu Taksim’dir.
– Boş versene şimdi, her 1 Mayıs Taksim tartışmasıyla heba oluyor. Sınıfın sorunları, halkın sorunları konuşulamıyor. AKP’nin eline yeniden koz vermeye gerek yok. Yine marjinal gurupların inadı diye halkı yanıltacaklar. Bırakalım Taksim’i maksimi, her yerde kutlayalım.
– Halkın da, sınıfın da sorunu Taksim’dir. Bunu anlamadın mı?
– Takmışsın Taksim’e.
– Taktım Taksim’e.
– Kızma abim.
– Kızan mızan yok. Nere istersen git. İster Sıhhiye’ye, hatta Kayseri’ye, istersen pikniğe. İstersen evinde otur, beğen paylaş yorum yap. İşe gitme.
– Abi sakin sakin anlatsan diyorum.
– Neyi anlatayım sana? Bir seçim oldu. Günlerdir kafa yoruyorsun. Kim kaç puan almış diye. Nerelerden ne kadar oy çıkmış, nereleri hangi parti almış, Kürtler şöyle yapmış, Aleviler böyle yapmış, Cemaat işe yaramamış, mış, mış, mış. Yapmadığın kavganın yumruklarını sayıyorsun. İzlediğin boks maçı mı?
Ne toprağın altına bakıyorsun, ne iklime. İşe gidecekken tembellik ediyorsun. Tembelliğine de teori üretiyorsun. Her yer 1 Mayıs-mış… Yürü git.
– Değil mi yani? Her 1 Mayıs’ta Taksim mi, Kadıköy mü? İstanbul mu? Hep yer tartışması yaşanıyor ve biz kendimizi anlatamıyoruz.
– Zaten sorun da bu. Bir şeyi anlamamak da bu, işe gitmemek dediğim de bu. Sanki Taksim demesek biz konuşulacağız. Konuşulunca da her şey emeğin, halkın yararına düzeltilecek, öyle mi?
– Bu kadar önemli kılan nedir Taksim’i yani, orda yitirdiğimiz canlar mı?
– Sen hiç film izlemedin mi?
– Ne alaka şimdi?
– Şöyle alaka. Baş oğlanların en çok höykürdükleri anlar hangi anlardır. En çok kabadayılık yaptığı anlar, en çok sövüp saydığı anlar filmin sonuna doğru olur. O sahne de gerçek korkusuyla karşılaşır.
– Bırak Allah aşkına. Adamın en güçlü olduğu an şimdi. Sen en korktuğu an diyorsun.
– İşte toprağın altını anlayamamak da budur. Çünkü o toprağın altından ne çıkacağını kestiremiyor. Korkusundan bağırıyor. Kuru gürültüyü seyredenler tırsabilir, ama kavgaya tutuşanlar bilir.
– Taksim demek toprağın altıyla üstünün hesaplaşması mı demek istiyorsun?
– Hah şunu bileydin. Taksim demek kavga demektir. Taksim demek korkanın en korktuğu yer demektir. Taksim demek, kaçanı kovalamak demektir. Neden işçi sınıfının önderleri her zaman Taksim diyor. Hiç düşündün mü? Neden her defasında Taksim kana boğulur?
– Kafam karıştı.
– Ya işe gideceksin ya da gider gibi yapacaksın. Laf üretmeye gerek yok. “Ya kavganın içindesindir ya da dışında” demiş ozan.
– Çok acımasızsın ama.
– Asla. Sana neden acıyacağım ki. Kavganın en kızıştığı zaman kenara geçersen azcık üzüleceğim. Sonra da sensiz olmayı öğreneceğim.
– Şart mıdır?
– Taksim’i anlamamak kavgayı anlamamaktır. Taksim’i anlamamak toprağın altından habersiz olmaktır.
– Abartma be abi.
– Taksim kıldan ince kılıçtan keskin bir sevdadır. 1 Mayıs’ta Taksim de olmak, toprağın altındaki filizlerin fışkırmasına omuz vermek demektir.
Taksim demek yumruğun en sıkı, bileğin en sert ve kasların en gergin hali demektir. Korku da işte bundandır. Bu yasalar ne için çıkarılıyor? Geçen yıl ki direnişler kimlerin kimyasını bozdu?
Yetmişli yılların katil devletinin yeniden neden inşa edildiğini anlayamadın mı?
– Anladım ama..
Aması maması yok. Fakatı makatı yok. 1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanında olunur. Orası da şehrin kalbidir. Taksim’dir. Akıttıkları kan oradadır. Ve orada boğulacaklardır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.