İşçinin sendika olduğunu ve işçi sendika olduğunda neler olabileceğini Paşabahçe işçisi yaşattı, gösterdi Hakan Koçak, Camın İşçileri kitabıyla Paşabahçe cam işçisinin uzun ve meşakkatli yol hikâyesini anlatıyor. Camın İşçileri Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü, 2014’te İletişim Yayınları’ndan çıktı. Koçak, uzun bir tarih perspektifine yerleştirmiş Paşabahçe’nin öyküsünü. Osmanlı’dan başlayarak camcılığın, cam ve şişe işçiliğinin ortaya çıkışını, […]
İşçinin sendika olduğunu ve işçi sendika olduğunda neler olabileceğini Paşabahçe işçisi yaşattı, gösterdi
Hakan Koçak, Camın İşçileri kitabıyla Paşabahçe cam işçisinin uzun ve meşakkatli yol hikâyesini anlatıyor. Camın İşçileri Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü, 2014’te İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Koçak, uzun bir tarih perspektifine yerleştirmiş Paşabahçe’nin öyküsünü. Osmanlı’dan başlayarak camcılığın, cam ve şişe işçiliğinin ortaya çıkışını, kayboluşunu, uzun bir aradan sonra Paşabahçe’de yeniden ve bir “moderen fabrika” ve “milli sanayi” perspektifiyle genç Cumhuriyet’in iddialı sanayi atılımlarından biri olarak şekillenişini anlatıyor. Türkiye’de gerek Osmanlı gerek Cumhuriyet dönemi camcılığın tarihini “yeniden kurgulayan” burjuva/küçük burjuva romantizminden de sıyırarak.
Paşabahçe cam fabrikasının ve Paşabahçe cam işçisinin tarihi, kent merkezinden uzak bir işçi semtinin 70 yıla yakın bir süre içinde nasıl değiştiğinin tarihi aslında. Paşabahçe’nin sosyal dokusunu değiştiren dinamikler, göçler, proleterleşme, işçileşme süreçleri, hemşericilik, 70’lerle birlikte solun bütün renklerinin yeşerttiği “enternasyonal” perspektifin galebe çalmasıyla olumsuzlanan ama gerçekte süren hemşericilik… Ve tabii sendikalar… Cam-İş’in ve daha sonra Kristal-İş’in doğuşu ve sendika hareketiyle işçi hareketi şekillendiren karmaşık, diyalektik süreçler… Koçak, bütün bu dinamikleri, 2002 yılında Paşabahçe cam fabrikasının kapatılmasına kadar olan uzun zaman dilimi içinde ele alıyor. Kitap emek tarihi açısından, bir fabrikayı konu alan ve küçük ama önemli -bence çok önemli- bir sendikanın, Kristal-İş’in tarihinin bir kesitine ışık tutan ve bunu da aşarak camcılığın en erken dönemlerine ilişkin tarih yazıcılığına sıkı bir eleştiri de yönelten bir çalışma. Ama asıl tema, Paşabahçe işçisinin “sınıf olma” öyküsü ve sendikaya, Kristal-İş’e giden yol.
Koçak, Paşabahçe cam fabrikasının ilk cam işçilerinin profilini veriyor, onları isimleriyle tanıtıyor. Başlangıçta işgücü dört ana kaynaktan geliyor: Avrupa kökenli yüksek nitelikli işgücü, Bulgaristan göçmeni nitelikli işgücü, İş Bankası’nın sınavlar ve yurtdışı stajlarla oluşturduğu eğitimli işgücü ve çoğunluğu oluşturan vasıfsız “yerli” işgücü. Bu profil zamanla değişiyor. Efsane olmuş yabancı ustalar yerlerini Şişecam’ın yetiştirdiği yerli ustalara bırakıyor. Ustabaşı, usta ve işçi arasındaki ilişkiler, kol emeği ile beyaz yakalılar arasındaki ilişkiler… 1947’de ilk sendikanın CHP’nin direktifleriyle ve ustabaşı/usta çalışanlar tarafından kurulması, el değiştirmesi ama 50’lere kadar süren bir “ustalar sendikası” görünümü. Toplulukla iş ihtilafları ve 1963 sonlarında bağıtlanan ilk işkolu sözleşmesi ve bunun sonuçları… Kristal-İş ve 1966 grevi, 1971 grevi, 1980’de tamamen yeni bir misyonla, “sınıf ve kitle sendikacılığı” ilkeleri ve “güç ve eylem birliği” politikası çerçevesinde başlatılan cam grevleri… Paşabahçe işçisinin 1991 ve 2002 yıllarında örgütlediği iki büyük direniş. Hakan Koçak’ın kitabı bütün bu süreçleri, yaşanmışlıkları yazılı tarihe aktaran önemli bir belgeleme çalışması. Koçak aynı zamanda bu süreçlere tanıklık etmiş eski işçilerle, sendikacılarla yaptığı sözlü tarih çalışmalarıyla ortaya çıkardığı ve bir perspektif oluşturacak kadar önemli detayları da yazılı tarihe kazandırıyor.
Paşabahçe cam fabrikasının kapanması Kristal-İş tarihi için de bir dönemin kapanmasıydı aslında. Kristal-İş içinde her zaman kendine özgüydü Paşabahçe ekibi, Paşabahçe’nin bütün ekipleri… Bir “delikanlı” tavrını, kararlılığını, kendi sözleriyle yazarsak “kıyı kıyı” değil ama “dibine kadar” götürebilen… Bugün Paşabahçe işçisini, bir eksiklik duygusuyla hatırlarım. Özleyerek. Sevgili başkanımız, dostumuz, yoldaşımız -bizden biri olan- Hasan Basri Babalı’yı. Ve Paşabahçe’nin yetiştirdiği pek çok sendikacıyı, sendika aktivistini… 80’lerde gece vardiyasından çıkıp sendikaya gelen ve teksirle çoğalttığımız bildirileri, toplu sözleşme taslaklarını, raporları uzun masanın etrafında dönerek sıraya koyan -dön dön işi derlerdi buna- işçi arkadaşlarımızın bıraktığı boşluk hiç kapanmadı. İşçinin sendika olduğunu ve işçi sendika olduğunda neler olabileceğini Paşabahçe işçisi yaşattı, gösterdi.
Camın İşçileri Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü’nü yeni şeyler öğrenerek, zevkle okudum. Benim için bir başvuru kitabı olacak. Kristal-İş’in 50 yıla yakın tarihinin 30 yıldan fazlasına tanıklık etmiş bir sendika emekçisi olarak Hakan Koçak’a, teşekkür ediyorum.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.