Temsili demokrasi, küresel otoriterleşme dalgasının önünde bir barikat oluşturamıyor. Bu batı misyonunun uzun bir tarihsel dönem boyunca salık verdiği, rahatlatıcı güven hissinin de sonu anlamına geliyor Seçimlerin en kayda değer sonucu AKP’nin gerilemesi olmuştur. Üstelik söz konusu gerileme az buz da değildir; %13. Herkesin kabul ettiği üzere, bu seçimler AKP ve Erdoğan için bir güvenoyu […]
Temsili demokrasi, küresel otoriterleşme dalgasının önünde bir barikat oluşturamıyor. Bu batı misyonunun uzun bir tarihsel dönem boyunca salık verdiği, rahatlatıcı güven hissinin de sonu anlamına geliyor
Seçimlerin en kayda değer sonucu AKP’nin gerilemesi olmuştur. Üstelik söz konusu gerileme az buz da değildir; %13.
Herkesin kabul ettiği üzere, bu seçimler AKP ve Erdoğan için bir güvenoyu formatında yürütüldü. O zaman alınan sonuçların karşılaştırılacağı değer de 2010 referandumu olmalıdır. Çünkü anayasa değişiklik paketinin halk oyuna sunulduğu referandum kampanyası da AKP ve Erdoğan için, “Tamam mı, devam mı” tercihine sıkıştırılarak yürütülmüştü.
%58’den %45’lere gerilemiş bir AKP okumasını kimileri ‘kendini kandırmak’ olarak değerlendirebilir. Ancak “Yeni Türkiye” projesi olarak sunulan iktidarın, toplumsal etki kapasitesini ölçmek açısından bu sahiden önemli bir veri.
Ancak şurası da kesin ki değil 13 puan gerileme, AKP’nin aldığı toplam oy %13 olsaydı dahi bunun bir toplumsal soruna işaret ettiği es geçilmemeli. Çünkü bütün günahlardan azade, dolu dizgin bir tahakküm serbestliğine cevaz veren bir “millet iradesi”nin aktüel karşılığı en hafif ifade ile aşırı sağ olur
Mesele kıyaslama verisini doğru seçmekte. Bu aynı zamanda geçtiğimiz yerel seçimin referandum niteliğini kabul eden çoğunluk tespitinin de mantıki bir kertesi. Ancak bir yerel veya genel seçimin değerlendirmesini, son muadili ile karşılaştırarak yapmak, hakim bir metot.
Oysa ki mevcut temsili alışkanlıkların aksine, her ne olduysa referandumda oldu. O tarihte başlayan siyaset sahnesindeki sertlik takip eden bütün önemli gündem ve seçimler de artarak sürdü. Sıradaki cumhurbaşkanlığı seçimi de bu sertlikten payını alacak.
Şayet Erdoğan aday olursa bu başkanlık sistemini topluma onaylatan bir kampanya olarak yürütülecek ve anlaşılan o ki artık yakın gelecekteki hiçbir seçim olağan biçimde yaşanmayacak. Şartları olay kılan da bu; devlet sahip değiştiriyor. Belki de “neoliberal ekonominin zorunlu kıldığı siyasal program gelişiyor” demek daha uygun düşer.
Bu tablodan iki acil sonuç çıkarılabilir:
1– Başkanlık sistemi tartışılmalıdır. Eğer tercih edilemeyeceğine sadece demokratik endişelerle değil sosyalist bir projeksiyonla da karar veriliyorsa rejimi kuvveden fiile geçirecek bu olası kampanyanın dışında durulmalıdır. Tehlikeli bir sistemsel değişimi seçim aldatmacası eşliğinde dayatan irade, varsın gösterisini sürdürsün. Önemli bir kesimin rızasını alamadığının göstergesi olacak, yaygın bir ilgisizlik, “başkan”a da, daha başlamadan kaybettirecektir. Ancak unutulmasın ki bu amaca matuf araçlar setini sadece boykottan ibaret görmek de Gezi’de açığa çıkan yaratıcı enerjiye haksızlık olacaktır..
2- Kapitalizmin siyasal karşılığı olarak yüceltilen temsili demokrasi, küresel otoriterleşme dalgasının önünde bir barikat oluşturamıyor. Bu batı misyonunun uzun bir tarihsel dönem boyunca salık verdiği, rahatlatıcı güven hissinin de sonu anlamına geliyor. Görünen o ki örgütlenmiş ve donanımlı dar merkezler bu cihazları çok etkin kullanabiliyor. İktidar katında tekleşmeye giden bu eğilimin toplumsal barış açısından çok da iyi sonuçları yok. Zira Mübarek, Esat, Yanukoviç gibi sağlam iradelerin, kimlik cenderesi haline getirilmiş toplumsal yapılarda, nelere sebep oldukları gözler önünde.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.