Yeni taşeron yasasında işçilere kesinlikle kadro yok! Aksine taşerona verilecek hizmetler daha da genişleyecek, asıl iş kabul edilen işlerde de taşeron kullanılabilecek ve böylece işçilerin hukuk alanında tutundukları en güçlü dal koparılmış olacak Taşeron yasası diye tabir edilen yasal düzenleme tekrar gündeme geldi. 16 Nisan günü Çalışma Bakanı ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileriyle görüşerek güya […]
Yeni taşeron yasasında işçilere kesinlikle kadro yok! Aksine taşerona verilecek hizmetler daha da genişleyecek, asıl iş kabul edilen işlerde de taşeron kullanılabilecek ve böylece işçilerin hukuk alanında tutundukları en güçlü dal koparılmış olacak
Taşeron yasası diye tabir edilen yasal düzenleme tekrar gündeme geldi. 16 Nisan günü Çalışma Bakanı ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileriyle görüşerek güya yasal düzenlemenin son halini verecekti. 10 gün oldu ne ses var ne seda. Ama medya bu gelişmeleri “TAŞERONA MÜJDE!” olarak vermeyi tercih ediyor. Bunu okuyan işçi arkadaşlarımız da sendikaları arayarak “Bu yasadan bize iyi bir şey çıkar mı?” diye soruyor. Çalışma Bakanı’nın ağzından taşeron işçilere kadro verileceğine dair tek bir kelime dahi çıkmazken bazı medya organlarının kasıtlı olarak “kadro verilecek mi?” diye haber yapması ancak bilinçli bir çarpıtmanın ürünü olabilir.
Henüz net halini almamış olmasına rağmen Bakan Faruk Çelik’in açıklamalarından anladığımız kadarıyla, hükümet taşeron işçilerin ağzına bir parmak bal sürerek taşeron sistemini biraz daha köklü ve yaygın hale getirmeye çalışıyor.
İşçilerin ağzına sürülen bir parmak bal, eğer konuşulduğu gibi yasalaşırsa “ihale süresinin en az 3 yıllık” olmasıdır. Böylece işçilerin her yıl sonunda “acaba bu sene ihale dışı bırakılacak mıyım?” endişesinin 3 yıla çıkmış olacak!
Peki yasada başka ne var? Bakan Çelik’in yasanın en önemli maddesi dediği husus “taşeron kullanılacak hizmetlerin açıkça belirli hale getirilmesi ve bunun dışında kalan hizmetlerin kesinlikle taşeron eliyle gördürülmemesi”dir. Mevcut yasada aslında zaten hangi durumlarda “hizmet alımı” yapılacağı hangi durumda yapılmayacağı açıkça yazmaktadır. Yasada “asıl iş” taşerona verilemez diye açık bir hüküm bulunmaktadır. Ancak bu hüküm yasada bütün çıplaklığıyla dururken bile hastanelerde sağlık hizmetleri, belediyelerde temizlik hizmetleri açıkça taşerona devredilerek işçilerin beğenmediği 4857 iş kanunu bile tanınmaz hale getirilmiştir.
Yeni yasal düzenlemeyle muhtemelen taşerona yaptırılacak işlerin alanı genişletilerek açıklık getirilecek ve böylece mevcut yasaya dayanılarak açılan “muvazaa” davaları geçersiz hale getirilecek. Tam bir şark kurnazlığı yani! Üstelik mevcut yasada Bölge Çalışma müfettişlerinin yetkisinde olan muvazaa kararları mahkemelere devredilerek, işçilerin önemli bir dayanağı olan iş hukuku alanı mahkeme süreçlerine kurban edilecek.
Çalışma Bakanı inanılması zor bir pervasızlıkla yeni çıkarılacak yasayla taşeron işçilerinin “yıllık izin” ve “kıdem tazminatı” haklarına kavuşacaklarını anlatıyor. Oysa sendikalar 10 yıla yakın bir süredir taşeron sistemine karşı verdikleri mücadeleyle “yıllık izin”, “kıdem tazminatı”, “fazla mesai” gibi hakların kadrolu veya taşeron işçi ayrımı olmaksızın iş kanununa tabi çalışan tüm işçiler için geçerli olduğunu hükümete kabul ettirmiş durumdalar. İş Kanunu kadrolu işçi için geçerlidir, taşeron işçi için geçerli değildir palavrasını yıllarca taşeron işçilere yutturdular. Taşeron patronların ağızlarından düşmeyen bu yalanı şimdi Çalışma Bakanı’nın ağzına dolaması manidardır.
Kıdem tazminatı meselesinde “fon” kurulması için de taşeron yasası işçileri alıştırma vazifesi görüyor. Güya taşeron işçilerin kıdem hakkı yokmuş gibi taşeron işçilerin kıdemlerini fonda biriktirme düzenlemesi getiriliyor. Böylece önümüzdeki yıllarda taşeron sisteminde başlayan “kıdem tazminatı fonu” uygulama alanı rahatlıkla genişletilebilecek.
Bir başka husus da; asıl işvereni ücretten sorumlu tutarak işçilerin ücretinin güvenceye alınmasını ne kadar önemsediğini göstermeye çalışıyor AKP hükümeti. Oysa iş kanunu ve ilgili yönetmelikleri biraz bilen bir kişi mevcut yasada da zaten alt işverenlik ilişkisinin kurulduğu her yerde alt işverenin işçilerinin ücret vb. haklarından alt ve üst işverenin birlikte sorumlu olduğunu zaten bilir.
AKP hükümeti bu tür can alıcı hususları üzerine basa basa tekrarlayarak mevzuattan yeteri kadar haberi olmayan işçileri ve ilgili çevreleri açıkça kandırmaya çalışıyor. Konudan haberi olmayanların bunları okuyunca AKP’nin işçiler lehine ne büyük düzenlemeler yaptığını düşünmesi isteniyor.
Özet olarak işçi arkadaşlarımıza şunu açıkça söyleyelim: yeni taşeron yasasında işçilere kesinlikle kadro yok! Aksine taşerona verilecek hizmetler daha da genişleyecek, şu anki haliyle asıl iş gibi kabul edilen işlerde de taşeron kullanılabilecek ve böylece işçilerin hukuk alanında tutundukları en güçlü dal koparılmış olacak. Bütün bu hengamenin, gürültü-patırtının sebebi budur. Bunun dışındakilerin çoğu zaten mevcut yasalarda olan hükümlerdir, olmayanlar ise göz boyamaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
AKP yerel seçimlerden aldığı güçle işçi sınıfını güvencesiz çalıştırma doğrultusunda daha güçlü adımlarla yoluna devam edecektir. Taşeron yasası, kiralık işçi çalıştırma, kamu çalışanlarının güvencesizleştirilmesi bu adımların en önemlileridir.
Güvencesizliğin farkına varma, mücadeleyi meşrulaştırma ve örgütlenme bilincini açığa çıkarma şeklinde özetleyebileceğimiz taşerona karşı mücadelenin birinci dönemi sona ermiştir. Şimdi yeni döneme uygun olarak sendikal örgütlenmenin Türkiye’nin her yerine tohumlarının saçıldığı, var olan örgütlenme deneyimlerinin daha derinleştirildiği ve kökleşerek saldırılara karşı dayanıklı hale getirildiği, en güçlü olunan yerlerde yasal/fiili meşru sözleşme pratiklerinin yaşandığı süreçleri yaşama geçirmeliyiz. Ve kuşkusuz bunu aynı mücadele anlayışına sahip mücadele örgütleriyle birlikte ortak mücadele deneyimlerini yaratarak yapabilmeliyiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.