Haydi 1 Mayıs’ta Ali, Ahmet ve Abdullah için oluşturacağımız kortejle destan yazmaya… Değerlendirme üstüne değerlendirmelerle boğulan gündem nihayet akar bir yol buldu kendine. Bu YOL sokağın sıcaklığıyla can buldu ve can veriyor şimdi üstünde yeni bir hayat kurmak için adım atan herkese. Yenilenmenin önünü açan sokak yenmeyi ve yenerek kurmayı gösteriyor bizlere. Kütüphane kuruluyor misal. […]
Haydi 1 Mayıs’ta Ali, Ahmet ve Abdullah için oluşturacağımız kortejle destan yazmaya…
Değerlendirme üstüne değerlendirmelerle boğulan gündem nihayet akar bir yol buldu kendine. Bu YOL sokağın sıcaklığıyla can buldu ve can veriyor şimdi üstünde yeni bir hayat kurmak için adım atan herkese.
Yenilenmenin önünü açan sokak yenmeyi ve yenerek kurmayı gösteriyor bizlere. Kütüphane kuruluyor misal. Geleceği umutla kuran yürekler kitapla ortaklaşıyor yanı başındakiyle; sömürülen işçi eller sıvası dökülmüş duvarı inşa ederken özgürleşiyor; raflarda yerini alan kitaplar göndericiyi bin fersah uzaklıktan yanı başına getiriyor; kuşaklar yetişiyor Ahmet’in, Abdullah’ın, Ali İsmail’in okuma odalarında; kitaplar okundukça güçleniyor ve güçleniyor okuyan her bir yürek.
Parklarda “ceviz ağacı” misali oluyor forumlar. Karar vermek için sandık aramıyor kendine. Sözünü söylüyor, karar veriyor, değişiyor ve en önemlisi değiştiriyor. Halk HALK oluyor; Demokrasi de DEMOKRASİ. Üzerine bastığın toprak, ciğerlerini dolduran hava, sırtını yasladığın ağaç, gözlerinin değdiği her şey yenileniyor ve yenilendikçe adımların yolu aydınlatıyor.
Afrikalı bir sakallı bilgenin dediği gibi müzik değişince dans da değişiyor. Müziğin akışını içinde hissedemeyenler hasedinden çatlaya dursun, kızılın en çok yakıştığı işçiler, mavinin umuda yaslandığı öğrenciler, turuncunun sıcaklığıyla yürüyen yoksullar yeni figürleriyle Taksim’e geçti bile.
Mevsimlerden direniştir artık! Günlerden direniş!
Çünkü sokaklar hayallerini satmıyor, çünkü sokaklar korkmuyor, çünkü sokaklar umudunu genç tutuyor,çünkü sokaklar devrimci yolu gösteriyor.
Zalimin zulmüne direnirken bağrından üç fidanını yitiren Antakya halkı yürünecek devrimci yolu gösteriyor.
Mahirlerden, Denizlerden, İbolardan aldığı ilhamla kentini istila eden cihatçı katilleri kovarak, komşusuna ölüm taşıyan TIR’lara, ambulanslara, tanklara dur diyerek, Barışı özgür elleriyle inşa ederek gösteriyor yürünmesi gereken yolu.
Savaşa meydan okumanın gururu ve kentini cihatçı katillere bırakmayan cesaret güneyin üç fidanıyla destan yazmaya hazırlanıyor.
Mevsim her daim bahardır artık. Güzel günlerin bir oya gibi işlendiği Antakya’da yüzler Ahmet’in gülüşüne bırakmıştır kendini.
Sokaklarda Ali İsmail’in, Abdullah’ın hayaleti dolaşıyor.
Raflara kaldırılmış çocukluk liselilerin misketleriyle hayat buluyor.
Düşerinde özgür dünya olan işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, kadınların, engellilerin, LGBT-İ bireylerin, ezilenlerin diktatöre karşı mücadele ve meydan okuma gününde hepimiz Ali, Ahmet ve Abdullah olup alanları dolduracağız.
Haydi; 1 Mayıs’ta Ali, Ahmet ve Abdullah için oluşturacağımız kortejle destan yazmaya…
1 Mayıs’ta Haziran İsyanı’nı hep birlikte harlamaya…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.